“Yurttaşlarım,
Sonunda size ne bırakabilirim?
Son saatimde, şerefle olan sıkı ilişkinin beraberinde getirdiği sıkıntı ve yükümlülüklerle dolu uzun yıllar boyunca en çok özlediğiniz şeyi sizlere hediye etmeye karar verirsem sanırım ki hepiniz onaylayacaksınız. Çok basit:
Sizlere miras olarak önemsiz olmayı bırakıyorum. En adi, en değersiz, en yavan önemsizliği.
Artık unutmanın yumuşacık tüylerinin içine gömülün. İçiniz rahat olarak tarihin akışını dikkate almayın ve bize dünyayı nükleer soykırımın kıyısına sürükleten, güneyimizdeki koca bir kıtayı yangın yerine çevirten, Küba’nın kuzey sahilinden ancak 160 kilometre uzakta bulunan, bildiğimiz en eski çağlardan beri dünyanın en güçlüsü olan imparatorluğu diz üstü çöktürten ve birliklerimizi zafer yürüyüşüyle Afrika’nın güneyinin tamamından geçirten büyüyü lanetleyin.
Ama sizi anlıyorum.
Siz şimdi barış, mutluluk ve refahın canlandırıcılığına ihtiyaç duyuyorsunuz; Hegel, tarih kitabında boş bir sayfa olarak kalan halklardan söz ederken bunu düşünmüştü. İşte sizin istediğiniz de bu! Bunun özlemini çekiyorsunuz!
Çok yakında kavuşacaksınız buna, çünkü ben öleceğim. Bu yüzden size onu bırakıyorum.
Önemsizliği. Mutlak önemsizliği.
Zafere kadar daima.”
Yukarıdaki alıntı Fidel Castro’nun vasiyeti. Tam anlamıyla felsefi bir vasiyet, halkına felsefi bir miras.
Bu vasiyeti Norberto Fuentes’in Fidel ile ilgili yazdığı biyografiden aktarıyorum. ‘Die Autobiographie des Fidel Castro” kitabından, (s.672). “Fidel Castro’nun Otobiyografisi.”
Yedi yüz sayfaya yakın, büyük boy kitabın yazarı Fuentes yıllar yılı Fidel’in en yakın çevresinde yer alıyor. Kübalı, Havana doğumlu.
Fuentes’in bir de, Ernest Hemingway’in Küba yıllarını anlatan bir biyografik kitabı var.
2006’da yayınlanan Fidel ile ilgili yazdığı kitap bütünüyle Fidel’in ona anlattıklarını içeriyor. O açıdan ilk elden, değerli bir kaynak.
Fuentes devrim yıllarından itibaren Fidel’e o kadar yakın ki, devrimin iç yüzü, perde arkası ile ilgili pek çok bilgiye, hatta sırlara sahip. Bir ara Küba istihbarat servisine ulaşan bilgiler ona da geliyor ve yakın arkadaş tehlikeli bir arkadaş haline geliyor. Ve tutuklanıyor.
Araya ünlü Nobel ödüllü yazar, Gabriel Garcia Marquez giriyor, Fuentes serbest bırakılıyor.
Serbest kalınca, Amerika’ya gidiyor ve halen orada yaşıyor.
Bu bilgileri aktarmamın nedeni, Fidel’i anlattığı kitabın çok orijinal olması. Çünkü, Fidel ile ilgili her ülkede ve Küba’da dünya kadar bilgi ve araştırma var, galiba en orijinali bu.
Yukarıda aktarma yaptığım “vasiyeti” 2001 tarihini taşıyor ve bir başka yerde okuduğumu hatırlamıyorum.
Fidel’in felsefi vasiyetinde en çarpıcı nokta, halkına “önemsizliği, mutlak önemsizliği” bırakması.
Ne demek bu? Hegel’in tarih felsefesiyle bir araya geldiğinde, “önemsizlik” ne anlama geliyor? Fidel ne diyor bu vasiyetiyle?
Metni baştan sona okuduğunuzda:
Özünde kapitalizmin eleştirisi, sosyalizme duyduğu inanç, epey felsefi yöntemle. Pek fazla görülen tipte bir vasiyet değil.
İki liderin, Mustafa Kemal ile Fidel Castro’nun yaptıkları “devrim” arasında, nihai sistem olarak olmasa da, pratik anlamda benzerlikler var:
Bu benzerliklere rağmen, Mustafa Kemal ile Fidel arasında çok ciddi bir fark var.
Atatürk’ün hayatını kaybetmesi üzerinden 78 yıl geçiyor, buna rağmen, sadece Türkiye’de değil, dünyanın pek çok yerinde, O hâlâ bir sembol. Ölümünden sonra 78 yıl boyunca yazılanlar, kapitalist ülkelerde ve sosyalist dünyada hâlâ övgü dolu.
Fidel’in ölümüyle birlikte kapitalist dünya ikiye bölünüyor, ona saygı duyanlar da var, fena halde eleştirenler de. Küba halkı arasında da, küçük de olsa, farklı düşünceler eksik değil.
Kim ne derse desin, Fidel ile birlikte, birilerinin dile getirdiği gibi, “yirminci yüzyıl şimdi sona eriyor.”
Ya devrimlerin sonu?
Tarihin sonu?
O inanç hep ayakta.
Işıklar içinde yat Fidel, bir ömür boyu bizim inançlarımızı ayakta tutmaya katkıda bulunduğun için.
Bizlere bıraktığın “önemsizliği” sonuna kadar sahipleneceğimizi bilmeni isterim.