"Eğer AKP bize savaş açtıysa, savaştan kaçan şerefsizdir, korkaktır, namerttir. Geri adım atarsak, Allan belamızı versin."
Adana'da bir gösteri yürüyüşünde, üyeleri polisin orantısız şiddetine maruz kalan "Furkan Vakfı" kurucusu ve başkanı Alpaslan Kuytul'a ait bu söz buz üstünde söylenmiş değil, pratikte yansıması var.
"2017 yılındaki anayasa referandumunda Furkan Vakfı Tayyip Erdoğan'a karşı hayır kampanyası yürütüyor."
Copların da, biber gazının da, orantısız şiddetin de temeli bu ve buna bağlı AKP karşıtlığı.
Mesele bu.
Devamı var.
Ancak, önce vakıf hakkında...
Bu vakıf 1994 yılında kuruluyor. Furkan Kur'an'da yer alan bir sure, kelime "hak ile batılı birbirinden ayıran" anlamına geliyor.
Vakıf sitesinde amacını şöyle tanımlıyor:
"Davamız Allah'ın dünyasında Allah'ın dediğinin olmasıdır. Furkan Vakfı öncü neslin hazırlanması, İslam Medeniyeti'nin yeniden inşaası için Rabbani yolda, Peygamberi metodla İslam davasına hizmet etmektedir."
Katıksız dini bir vakıf.
Ama, AKP'nin müthiş karşısında.
Karşısında yer aldığı için de, AKP bu vakfın konferanslarını engelliyor, spor salonlarını vermiyor, çeşitli güçlükler çıkartıyor, zaman zaman üyelerini gözaltına alıyor.
Hatta, 2018 yılında "kamu düzenini bozma faaliyeti yürütmek ve suç örgütü olmak" gerekçesiyle vakfa operasyon düzenleniyor. Alpaslan Kuytul tutuklanıyor, iki yıla yakın hapiste kalıyor, vakıf geçici olarak kapatılıyor.
Hapisten çıktıktan sonra AKP'ye karşı muhalefetini sürdüren Kuytul YouTube kanalından Tayyip Erdoğan ile Süleyman Soylu'yu sürekli eleştiriyor. Soylu'ya daha sert çıkarak.
Özetle, Furkan Vakfı'nın AKP ile arası kötü. Ancak, o kötülüğün uzantısı var.
"İslami kesimde AKP'den rahatsız olup, desteklerini çekenler bu vakfa ilgi duymaya başlıyor. Ve bu ilgi giderek artıyor. O ilgiden çıkan iki sonuç var:
1-İslami bir vakıfla AKP arasında bu ölçüde hesaplaşma bir ilk, AKP benzer vakıf ve cemaatler arasında bunun yaygınlaşmasından çekiniyor.
2-Dolayısıyla, vakıf AKP'nin hışmını çekiyor."
Süleyman Soylu ve AKP sözcüleri Adana'daki gösteride polisin orantısız güç kullanmasını eleştiriyor.
Eleştiri vakıfla AKP'nin arasını düzeltmez, dahası, polisin "İslami bir vakfa bile (!)" şiddet kullanması İslami kesimdeki rahatsızlığın artmasına yol açabilir.
Polis şiddetinin şimdi İslami kesimde eleştirilere uğraması, hatta yandaş medyada "olmaz böyle şey" dedirtmesi, bu kaygının ürünü, yani:
"İslami kesimde AKP karşıtlığı acaba artar mı" kaygısı.
O kesimleri rahatlatmak adına, "polis şiddetine karşı çıkalım" beraberliği.
Türkiye'de hemen her gün çeşitli gösterilerde, etkinliklerde polis şiddetini gösteriyor. Bunun o kadar çok örneği var ki...
Kadınlar, öğrenciler, avukatlar, işçiler, yasalar çerçevesinde haklarını arayan her kesimden insanlar polisin orantısız şiddeti ile karşılaşıyor ama, o malum kesimden bu şiddete kimse ses etmiyor, etse bile, cılız sesler.
Ne zamanki bir İslami vakfın üyeleri şiddete maruz kalıyor, o kesim o zaman sesini yükseltiyor.
"İslami vakıflarla AKP'nin arasına kara kedi girmesini önlemek çabasıyla.
Görev bilinciyle!.."
Nereden ve kimden gelirse gelsin, demokratik tepkiler elbette bunun dışında.