"Temizlik görevlisi olarak dokuz kişi işe alınacak... Dokuz kişi..."
Adalet Bakanlığı Adıyaman'da dokuz kişi alınacağını duyuruyor.
O duyurudan sonra ne oluyor?..
"Dokuz kişilik kadro için tam 5 bin 217, beş bin iki yüz on yedi kişi başvuruyor. Başvuranlar arasında üniversite mezunları da var. Temizlik görevi için!.."
"İstihdam azalıyor ama, işsizlik de azalıyor" diyerek, dünyanın en garip, tarihe geçecek vurgularından biyiyle işsizlik rakamları ya da oranlarını açıklayan TÜİK'e ithaf olunur!..
Adıyaman'da dokuz kişilik kadroya 5 bin 217 kişi başvururken... İşsiz ve aç iken...
"Yap - işlet -devret" modelinde AKP yeni keşiflere imza atıyor.
Halen Meclis'te bir torba yasa görüşülüyor, yani torbaya ne atarsan at, öbür taraftan yasa olarak çıkıyor. AKP son yıllarda sık sık "torba yasa" getiriyor, "Bir daha getirmeyeceğiz" diyerek.
Şu andaki torba yasada dikkat çeken maddelerden biri yine "yap- işlet - devret" modeliyle ilgili.
"Ancak, bu sefer AKP bu model bağlamında bütün rekorlarını geride bırakıyor, devletin Hazine'sine tur üstüne tur bindiriyor!..
Meclis'te dün kabul edilen şu maddeye bakın:
"15 Mart 2020'den sonra ihalesi yapılmış ancak, uygulama sözleşmesi imzalanmamış, dış finansman ihtiyacı olan yap - işlet - devret projelerine ilişkin özel bütçeli kuruluşun yanında, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı da, borç üstlenme anlaşmasına taraf olabilecek."
Bunun Türkçe'si şu:
"Yap - işlet - devret projelerinde özel sektörün borcuna Bakanlık, yani Hazine kefil oluyor!..
Yani, biz hepimiz."
O projelerde kullanılmayan havaalanları, geçilmeyen köprüler ve yollar için döviz cinsinden verilen garantiler yetmiyor, şimdi onların borcuna da Bakanlık kefil oluyor.
Yani, biz hepimiz.
Neden 15 Mart 2020 tarihinden sonra?.. AKP bu tarihi neden özenle seçiyor?..
"İki proje için. Aydın - Denizli otoyolu ile Kuzey Marmara otoyolunun Nakkaş - Başakşehir bölümü için."
Tam adrese teslim ve yasa maddesi.
Geçmişte bunlar yine adrese teslim iş ilanları veriyor.
"- Felsefe mezunu itfaiye personeli aranıyor,
- İnsansız hava aracı sertifikasına sahip, büro personeli aranıyor" gibi komedilere bir yenisi daha ekleniyor, projenin adını vermeden, tarih belirterek, sözüm ona, Hazine'nin kimlere kefil olacağını gizlemeye çalışıyorlar.
Aynı yasa maddesinde "ihalesi yapılmış" dediğine göre:
- İhaleyi alan, dolayısıyla kendisine Hazine'nin kefil olacağı firma ya da firmalar topluluğu belli.
- "Uygulama sözleşmesi imzalanmamış" dediğine göre, o yollar için henüz dış kredi yok, zaten Hazine o nedenle kefil.
Hazine, yani:
"Biz, hepimiz kefil oluyoruz, para sonunda bizlerden çıkacağına göre..."
Aynı yasanın bir başka garip maddesi de şu:
Devlet Demiryollarının (TCDD) bazı yatırımlarının finansmanında yer alan açıkların Hazine tarafından karşılanma süresi 2023 yılı sonuna kadar uzatılıyor.
Kefil olmak bu sefer bir kamu kuruluşuyla bağlantılı. Tamam, olabilir.
Ne var ki, olmayacak bir ek var:
"Şimdilik iki yıl uzatılan süreyi on yıla kadar uzatmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir."
Yani:
"Tayyip Erdoğan..."
Kendi kendisini on yıl daha yetkilendiriyor!..
Sanki, bu düzen on yıl daha sürecekmiş gibi!..
Sanki, bu ucube sistem devam edecek ve parlamenter sisteme geçilmeyecekmiş gibi!..
Çok daha önemlisi:
İki yıl sonra seçim var... Sanki yeniden seçilecekmiş gibi...
Hazine'den TCDD'ye para aktarıyorlar ve bunu iki yıl daha uzatıyorlar ya...
Bu yeni değil.
"TCDD'ye para aktarma yasası 1 Mayıs 2013'te kabul ediliyor. O yasada aktarmanın beş yıl süreceği belirtiliyor.
2018'de beş yıl doluyor, süre 31 Aralık 2020'ye uzatılıyor.
Yedi yıl hiç bir şey yapılmamış ki, şimdi iki yıl daha uzatılıyor, hatta Cumhurbaşkanı'na on yıl uzatma yetkisi veriliyor!.."
Tren kazaları, hayatlarını kaybeden insanlar... O kazaların bitmeyen davaları...
Ve devamında o TCDD ki:
"Son on yılda 17 milyar 300 milyon lira zarar etmiş!.."
Alın size, AKP yönetiminden, yönetilmeyen bir ülkeden yeni fotoğraflar!..
Son olarak Selahattin Demirtaş'ın annesine... Ağıza alınmayacak küfürler, hakaretler...
Ondan önce İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e... Çok ağır benzetmeler... Küfür yerine...
Ondan önce HDP Eş Başkanı Pervin Buldan'a... Küfürler, ağır hakaretler...
Suç duyurusunda bulunuluyor, bu satırların yazıldığı dün öğleden sonra saatlerine kadar yakalanan, ifadesine başvurulan kimse yok.
Ondan önce AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin'e yine hakaretler... Asla kabul edilemez, tıpkı diğer yaşadığımız örnekler gibi.
Ancak, bir fark var.
Özlem Zengin'e yönelik hakarette bulunan kişi hemen yakalanıyor ve tutuklanıyor.
Aktardığım diğer örneklerde henüz bir hareket yok.
Hakaret ve küfür AKP üyelerinden birine ise, hemen yakalanıyor, muhalefet üyelerine ise, klasik yanıt, "arama ve soruşturma sürüyor!.."
Bu iki farklı durum hakaretlerin sonucu ile ilgili bir gelişme.
Ama, asıl...
Her gün TV'lerden işine gelmeyen herkese hakaret yağdırmak, kin ve nefret tohumları saçmak toplumda kutuplaşmanın geldiği yeri gösteriyor.
Fiili şiddetin ve sözlü şiddetin ülkeyi taşıdığı yer burası.
Gazetecilere saldırmak, siyasetçilere saldırmak, kadınlara küfretmek...
Freni patlamış araba gibi, yokuş aşağı giden bir ülke...
AKP ve MHP'de bunu gören tek bir Allah'ın kulu yok mu?..
Liderini uyaracak cesarete sahip olan...