Elimizi yıkadığımız sabunun fiyatı yüzde 62...
Suyunu sıktığımız limonun fiyatı yüzde 60...
Her gün üzerinden geçilen köprülerin geçiş ücreti yüzde 47...
Öğrencinin kullandığı kalemin fiyatı yüzde 42...
Taksiyle bir yerden bir yere gitmenin ücreti yüzde 42...
Nohutun fiyatı yüzde 34...
Yumurtanın fiyatı yüzde 30...
Patlıcanın fiyatı yüzde 31...
Gelişi güzel seçilmiş bu ürünlerin fiyatı son bir yıl içinde bu oranlarda artıyor.
Bunlar TÜİK’in (Türkiye İstatistik Kurumu) resmi rakamları. Bir de sokağın enflasyonu var ki, o bunlardan daha yüksek.
Bir kaç gün önce kasım ayı enflasyonu açıklanıyor.
Resmi fiyat artışı TÜİK’e göre, yıllık yüzde 12.98. Bu on iki aylık tüketici enflasyonu. Son yılların rekoru.
Aynı dönemde, yani son bir yılda üretici fiyatlarıyla enflasyon yüzde 17.3 artıyor. Bu 17.3 tatsız bir oran, çünkü gelecek aylar için enflasyonun düşeceğine ilişkin pek umut vermiyor.
Aslında temel soru şu:
Bu enflasyon oranı gerçeklerle ne kadar bağdaşıyor? Fiyat artışı son bir yılda gerçekten 12.98 mi, yoksa daha mı yüksek?
Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Şimşek rekor kıran enflasyonun nedeni olarak gıda fiyatlarındaki artışı gösteriyor.
Gıda fiyatlarındaki artış çok yüksek. Sokağa, pazara çıkınca gıda fiyatlarındaki artışı “görmek” çok mümkün, resmi istatistiklerde gösterilen oranların çok üstünde.
Bir tanım var, çekirdek enflasyon. Şu anlama geliyor:
Fiyatlar genel seviyesindeki değişimi geçici ve dış etkilerden arındırarak hesaplanan enflasyon. Bunda da tablo karanlık.
“Dış etkiler” ne? Örneğin, enerji fiyatları, petrol ve doğalgaz. Paramızı en çok harcadığımız kalemlerin başında geliyor.
Enerji fiyatlarını ana tablodan çıkardığımız zaman bile, enflasyon yine almış başını gidiyor.
Ya da alkollü ve alkolsüz içkiler ile tütün hesaplamanın dışında tutuluyor, buna rağmen, enflasyon 12.2’yi buluyor.
TÜİK enflasyonu nasıl hesaplıyor?
414 kalem mal ve hizmetin fiyatını derleyerek tüketici enflasyonunu hesaplıyor.
Şimdi sıkı durun.
Son bir yılda bu 414 kalemden 265’i çift haneli artış gösteriyor. Hele de, günlük yaşamda en çok tüketilen ürünlerde.
TÜİK enflasyonu hesaplarken zaten öyle bir sepet kullanıyor ki, “tenis topu fiyatı” ciddi bir ağrılıkla sepete giriyor.
Eh, doğru ya, aziz halkımızın her gün topluca tenis topu satın alıyor da, başka bir şey almıyor!.. Dalga geçer gibi.
Bu koşullarda yüzde 12.98’i siz bir kalem unutun, ne yüzde 12.98’i, ne zaman yüzde 12.98, nerede yüzde 12.98?
Çok mu aradınız yüzde 12.98’i?
Buna döviz kurundaki hareketleri eklemek gerek.
Benzin ve motorin zammının otomatiğe bağlandığı düşünülürse, üretici fiyatlarındaki artışın yüzde 17’ye vurduğu bir ortamda gelecek yıl hiç parlak görünmüyor.
Halkın diliyle, “geçim sıkıntısı, geçim derdi” ciddi boyutlarda.
Özellikle gıda fiyatlarında, et dahil, fiyatları düşürmek için AKP ithalata yöneliyor. Bu sefer de “cari açık” artıyor. Döviz kuru üzerindeki baskı artıyor. O da, başka etkenlerin yanında, doların ve Avro’nun yükselmesine, TL’nin değer kaybına yol açıyor.
Çare?
Yatırıma yönelmek, yerli üreticiyi desteklemek. Ancak, orada farklı bir sorun var.
AKP’nin izlediği politikalar sonucu, son on beş yıl içinde tarım alanları azalıyor. Üretici çiftçi desteklenmiyor. Bu bir yandan ithalatı körüklüyor, diğer yandan enflasyona yol açıyor.
Yıllık enflasyonun yüzde 12.98 ile yeni bir rekor kırması üzerine CHP milletvekili ki, Hazine eski Müsteşarı Faik Öztrak dikkat çeken bir açıklama yapıyor:
“Türkiye bu enflasyon ile kendi ligindeki ülkeler arasında Arjantin’den sonra en yüksek enflasyona sahip ikinci ülke konumuna geldi.
Enflasyon Brezilya’da yüzde 2.7, Hindistan’da yüzde 3.58 Güney Afrika’da yüzde 4.80 Meksika’da yüzde 6.37, Yemen’de yüzde 9.5, Gana’da yüzde 11.6, Etiyopya’da yüzde 12.2, Liberya’da yüzde 12.3.
Türkiye böylelikle dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip 19. ülkesi haline geldi”.
TÜİK’in hesaplama yöntemiyle 19. sırada.
Ya bir de enerji dahil olup, tenis topu çıkarsa, gerçek daha çarpıcı biçimde karşımıza dikilecek, o zaman 19’u sollayıp, yukarıya tırmanmak işten değil.
Yöntem möntem işin “resmi” kısmı, ben çarşıya pazara gittiğimde hangi parayla, ne satın alabiliyorum, o parayla bir önceki ay ne kadar alabiliyordum, ona bakarım.
İşte, o iş giderek çok daha sıkıntılı durumda.