Bu artık skandal ötesi, komedi ötesi, hukukun linç edildiği, hepimizin oylarının iğdiş edilmek istendiği, dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir seçimde görülmemiş garabet zinciri...
Sahneye konulan oyunun şimdiki perdesinde “sandık başkanlarının ifadesinin alınması ve 32 sandığa soruşturma açılması” var.
Sandık başkanlarına sorulan sorulara bakın siz:
- “Daha önce sandıkta görev aldınız mı?..”
Aldıysa ne olacak, almadıysa ne olacak?.. Bu neyi belirliyor, neyin kanıtı olarak gösterilmeye çalışılıyor?..
Tamam almıştı, hatta o gün müthiş bir fırtına kopuyor, sandıklar pencereden uçuyor, sandık başkanı da sandığın üstüne kapandığı için o da uçuyor, ama oylar artık sağlam değil!..
Yoksa almamış mıydı?.. Tamam almamıştı, hatta teyzesinin torunu ile komşunun oğlu ve bakkal ve kasap hep birlikte sandık başkanı olması için çok yalvarıyor ama, o gün TV’de oynayan “Dam Üstünde Saksağan” filmini kaçırmak istemediği için kabul etmiyor.
Madem almıyor, demek ki, seçime hile karışıyor!..
Geçelim, diğer soruya.
-“Sandık sayımı nasıl yapıldı?..”
Bunu bilmeyecek ne var?..
Sandık başındakiler önce ters perende atıyor, ardından amuda kalkıyor, sonra on kez şınav çekiyor, derken sırayla ip atlıyor, ancak ondan sonra kağıdı kalemi ellerine alıp zarfları açıyor.
Hah, al sana usulsüzlük, hem de iki kez!..
Önce zarfları açacaksın, kağıdı kalemi eline daha sonra alacaksın!.. Sen bunun tersini yapıyorsun, bu milli iradeye açıkça aykırı!..
Ve de on değil, on beş kez şınav çekmek gerek. On şınav çekmek seçme ve seçilme hakkının ihlalinden başka bir şey değil!..
Sandık başkanlarına yöneltilen bir başka soru:
- “Tutanaktaki imza size mi ait?..”
İşte, sandıkta bir başka hilenin enselendiği yerlerden biri burası.
Hayır, sandık başkanına ait değil. Tutanağa tam imza atacakken, üzerinize afiyet, o gün midesi çok bozuk, ikide bir tuvalete gidiyor, o nedenle tutanağa imzayı seçim sandığının bulunduğu okulun önünde bekleyen taksi şoförü atıyor.
Şoförün imzası geçerli mi?.. Elbette değil.
Al sana bir yolsuzluk daha!..
Sandık başkanlarına sorulan sorular arasında mesela şunlar da olabilir, seçime hile karışıp karışmadığını belirlemek üzere:
-Kaç numara ayakkabı giyiyorsunuz?..
Ayakkabı numarası büyükse, hile büyük, küçükse, ufak tefek hileler var demektir.
-En çok hangi rengi seversiniz?..
Kırmızı, siyah gibi koyu renkleri seviyorsa, geçerli oyları geçersiz saymış, yok sarı, mavi gibi açık renkleri seviyorsa, bir adayın aldığı oyu diğer adaya yazmış demektir.
Başka ne gibi sorular olabilir?.. Mesela:
-Hangi takımı tutarsınız?..
-En sevdiğiniz şarkı hangisidir?..
-En beğendiniz sinema oyuncularından ikisinin adını verir misiniz?..
-En sevdiğiniz yemek hangisidir?..
-Gece daha çok sağ tarafınıza mı yoksa sol tarafınıza dönük mü uyursunuz?..
-Pokeri mi, brici mi, okeyi mi, tavlayı mı, yoksa pis yediliyi mi oynarsınız?..
Sandık başkanlarının bu sorulara verecekleri her yanıt, seçime hile karışıp karışmadığını tespit edeceği için ilk bakışta sorular harcı alem gibi gelebilir ama, öyle değil, çok can alıcı.
“İşin suyu çıktı” derler ya... İşte, böyle bir durum...
İstanbul Büyükşehir Belediye seçimlerini yenilemek üzere her gün yeni bir gerekçe, yeni bir olay çıkıyor ortaya.
Hiç birisinin tutar yanı yok ama, “Yanlışlıklar Komedyası”, gariplikler zinciri devam ediyor.
Yüksek Seçim Kurulu’nun ne daha önce verdiği kararlar, ne içtihatlar, ne seçim yasaları, ne geçmiş uygulamalar, artık bunların hiç biri geçerli değil.
Kısaca, artık hukuk geçerli değil.
Seçimi yenilemek için elden gelen, gelmeyen ortaya dökülüyor.
Ve siyasi tarihimizin, hukuk tarihimizin unutamayacağı kara bir leke için her yol deneniyor.
Yine de, “hukuk devletinin” elde kalan son parçalarından biri için hâlâ umut etmeye devam...