“Bismillahirrahmanirrahim” diye başlıyor açıklaması, “Milli Görüş Lideri” imzasıyla bitiyor. “Taliban’ı Afganistan’ın meşru yönetimi” olarak görüyor, ülkeleri Taliban yönetimini tanımaya çağırıyor.
Kim?
Kendi kendini “Milli Görüş Lideri” ilan eden, AKP’ye yardım için canını dişine takan Oğuzhan Asiltürk.
Kendisini birebir tanıyorum, 1974 yılında CHP - MSP koalisyonunda İçişleri Bakanı. O yıllarda Meclis koridorlarında ya da çeşitli toplantılarda birçok kez karşılaşıyoruz.
“İnce, tiz bir sesle, insanın gözüne bakamadan konuşur”.
Mesafeli ve dikkatli olmak gerek.
Siyasi görüşü, inancı Taliban açıklamasında yeteri kadar net:
“Afgan Halkının kendi iradesiyle kendi yönetimini kurması çalışmalarını memnuniyetle takip ediyoruz!”
O “memnuniyetle” izlerken, Afgan halkı ülkesinden kaçmanın yollarını arıyor. Silah ve terör varken hangi “halk iradesi?”
Taliban “biz şeriat uygulayacağız” derken, Asiltürk bunu “adil bir yönetim” olarak görüyor.
Taliban bir terör örgütü. Şeriatçı Taliban’a “İslam ülkeleriyle birlik içinde, hak ve adalete dayalı bir nizam kuracağı inancıyla Allah’tan muvaffakiyetler” diliyor.
Taliban’la neden bu kadar haşır neşir?
Çünkü Taliban şeriat düzeni kurmaktan yana.
Asiltürk’ün bu ilk vukuatı değil. Öncesi var ki, “gaf” demek hafif kalıyor. Ya da ne dediğini biliyor mu, diye sormak gerek.
Bir buçuk ay kadar önce yaptığı bir açıklamada, Milli Görüş Lideri olarak Necmettin Erbakan’ı anlatıyor ki, doğru ve fakat ondan sonra:
“Milli Görüş inancına göre, bir toplumun başındaki yönetici vefat ederse, yerine o görevi yüklenecek yeni bir yönetici seçilir. Bunun en önemli örneği, Peygamberimiz a.s.’dan sonra Hz. Abu Bekir (r.a.)’ın seçilmesidir”.
Burada bir parantez...
Söylediği dünyanın her ülkesinde ve her döneminde geçerli ve olağan, bir yönetici ölürse, yerine elbette yenisi seçiliyor. Verdiği örnekle ve de Milli Görüş inancıyla ilgisi yok.
Ama, Asiltürk’ün derdi başka:
“Milli Görüş toplumunun hizmetini yüklenme görevi, Erbakan Hoca’mızdan sonra bana teklif edildiğinde, bu görevi bir şartla kabul edeceğimi söyledim”.
Böylelikle...
Hazreti Ebubekir’den sonra huzurlarınızda “Hazreti Oğuzhan Asiltürk!”
Kendisini Hazreti Ebubekir ile karşılaştırıyor, mutlaka “bir din bağlantısı” olacak ya...
“Hazreti Asiltürk” devam ediyor:
“Sizden inançlarımıza uygun bir şey yapmanızı istersem, itaat edeceğinize söz veriyor musunuz?
Toplantıya katılanlar, kabul ediyoruz, dediler”.
Şart neymiş?
İslam’da olduğu gibi “itaat, biat!”
Yeni liderden “habersiz hiç bir şey yapılmayacağını” söylüyor, yoksa “hiç oluruz” diyor. “Hiç olmamak” için itaat şart, Hazreti Ebubekir’e duyulan itaat gibi.
İtaat etmek, biat etmek, yani söyleneni kayıtsız şartsız kabul etmek, yerine getirmek. İslam’dan önce de görülen ve fakat İslam’la birlikte iyice yerleşen bir kültür.
“Biat’ta analiz yok, düşünce yok, soru yok, sadece söyleneni körü körüne yerine getirmek var”.
Çağdaşlıkla, akılla, rasyonel düşünce ile uzak yakın ilgisi yok. Kendi içine kapanık, Orta Çağ toplumu, Orta Çağ kültürü, ekonomik, kültürel, sosyal, her türlü gelişmeye engel bir kültür.
Asiltürk bunu savunuyor, kendi kendini hem Milli Görüş Lideri ilan ediyor, hem de buna kimsenin itiraz etmesini istemiyor.
Ancak, Milli Görüş’ün kendini yenileyen siyasal örgütü “Saadet Partisi bunu kabul etmiyor”.
Ama o yine de Taliban’a verdiği destek açıklamasında kendisini “Milli Görüş Lideri” ilan ediyor.
Vah Asiltürk vah!
* * *
Bir siyasal uçtan ötekine savrulmak...
Öyle savrulmak ki...
“Yıllarca Mao rahle-i tedrisinden geçip, AKP - MHP ortaklığını savunmaya kadar...”
Arada “Apo’ya çiçek vermek” gibi durumlar da var.
Bildiniz, Doğu Perinçek!
Pek çok inci döktürüyor da, akılda kalanlardan bir önemlisi şu.
Türkiye’de adalete erişim Kaf Dağı’nın ardında iken hukuk devletinin en vazgeçilmez unsuru kuvvetler ayrılığı ortadan kalkmışken, mahkemelerde iktidarın istediği karar çıkmadığında, yargıçlar ve savcılar sürgüne gönderilirken, mahkeme heyeti duruşmasına göre bir kaç kez değiştirilirken, insanlar “hakkımı alamıyorum” diye isyan ederken, Doğu Perinçek döktürüyor:
“Türkiye’de hukuk altın devrini yaşıyor”.
Üstelik, kendisi hukukçu!
Şimdi döktürdüğü inci ise tam rezalet, kepazelik, skandal ötesi:
“Taliban, Atatürk’ün Türkiye’de yaptığı gibi, Afganistan’ın Kurtuluş Savaşı’nı başardı”.
Ne?.. Ne?.. Ne?..
Bir zamanlar komünist, şimdilerde “milliyetçi” ya da artık ne ise dinci Oğuzhan Asiltürk’ten hiç farkı yok.
“Atatürk’e, Kurtuluş Savaşı’na, Türk Halkına, Cumhuriyet’in kuruluş tarihine hakaret ediyor”.
Dinci bir terör örgütünün ülkeyi ele geçirmesini “Kurtuluş Savaşı” ile karşılaştırmak... Yetmiyor, bir de Atatürk’le karşılaştırıyor.
Sadece bir de burada kayıtta kalması için alıyorum, üstüne yorum yapmaya değmez. Çünkü:
“Zırva Tevil Götürmez”.
Ne demek bu?
Saçma, tutarsız, aklı istediğin kadar zorla, saçmalık yerinde kalıyor.