Almanya Maliye Bakanı Christian Lindner'in başı dertte, "yetkisini kötüye kullanmak, yolsuzluk yapmak" iddiasıyla hakkında soruşturma açılıyor.
Bakanın suçu ne?..
Bir bankadan evinin onarımı için kredi istiyor. Bankanın o sırada yüzüncü kuruluş yılı. Bakan kredi istediği bankaya yüzüncü yıl kutlama mesajı gönderiyor. Banka bu mesajı kendi reklamında kullanıyor. Bu arada kredi veriliyor.
Savcılık derhal devreye giriyor:
"Vay, sen kredi aldığın bankanın yıldönümünü nasıl kutlarsın, bu yetkiyi kötüye kullanmaktır."
Soruşturma sürüyor, orası Almanya, orada hukuk var, büyük olasılıkla Lindner Bakanlıktan istifa eder.
Lindner şimdi Türkiye'yi kıskanıyor olmalı, Almanların Türkiye'yi kıskanması doğru!..
Çünkü, Türkiye'de iktidarla ilgili yolsuzluk iddialarının soruşturulmasına ilişkin tek bir örnek var mı?..
Sadece Almanya'da değil, uygar ve demokratik ülkelerinin tamamında hukuk böyle işliyor. Hayatın her alanında böyle işliyor.
"Örneğin, parti kapatmalarda da, böyle işliyor."
Hele parti kapatmalarda sadece Batı ülkelerinde değil...
"Afrika ülkelerinde, Güney Amerika ülkelerinde, Uzak Asya ülkelerinde, haritada yerini gösteremeyeceğiniz ülkelerde bile...
Burun kıvırıp, adını şöyle bir andığınız ülkelerde bile parti kapatmak yok!.."
Ama, Türkiye'de var.
Üstelik, ne zaman var?..
İktidara gelirken 'parti kapatmalara karşı bas bas bağıran AKP döneminde' var.
Buna karşılık, zaman içinde AKP'nin ortağı MHP parti kapatmak konusunda öyle ileri gidiyor ki, HDP'yi kapatma kararı vermez ise, Anayasa Mahkemesi'nin kapatılmasını bile istemeye varan lafları havada uçuşuyor.
Ya Tayyip Erdoğan?.. O şunu diyor:
'Bölücü terör örgütü PKK'nın partisi HDP'yi Meclis'te görmek istemiyoruz'.
Yıllardır parti kapatmaya karşı çıkan AKP ve onun üyeleri önceki gün Meclis'te HDP'nin kapatılma davası tartışılırken, ilk kez evet ilk kez kapatmayı savunuyor.
AKP Kahramanmaraş milletvekili Ahmet Özdemir söz alıyor:
'Kapatma davasının açılmış olmasının sebebi, HDP'nin terör örgütleriyle bağlantısı olması ve terörü desteklemesi. Bununla ilgili bir çok delil ve örnek var.
(...)Savcılık terör örgütlerini kınamamayı terör örgütlerine destek olarak değerlendirmiş, HDP'nin kapatma davasını muhakkak Anayasa Mahkemesi doğru ve hukuki bir şekilde değerlendirecektir'.
(TBMM 11 Ocak 2023 tarihli Tutanak, s.29-30).
Bunun üzerine söz alan HDP Batman milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki AKP'li Özdemir'i suçluyor:
'Bugüne kadar hiç bir AKP'li kapatma davasını savunmadı. AKP adına söz alan bir milletvekili
ilk kez davayı savunuyor'. (TBMM Tutanak, aynı yerde, s.30).
Bu suçlama sonrasında yeniden söz alan AKP'li Özdemir:
'Ben dava açılmasının sebebini anlattım, kapatılması ya da kapatılmamasıyla ilgili fikir beyan etmedim, sadece hukuki değerlendirme yaptım'.
Yaptı da, konuşmasının sonunda 'kapama davasını Anayasa Mahkemesi doğru değerlendirecektir' demek, Erdoğan'ın ve Bahçeli'nin sözleri ortada iken, kapatmayı savunma anlamına daha çok yaklaşıyor.
Özellikle 12 Eylül darbesi sonrasında Türkiye'de on dört siyasi parti kapatılıyor. O partiler Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuruyor.
On dört partiden ikisi başvuruyu geri çekiyor, kalan on iki partiden on biri hakkında AİHM:
"Parti kapatmak ifade ve örgütlenme özgürlüğünün ihlalidir."
Türkiye mahkûm ediliyor.
Ayrıca, anayasa hukuku alanında bağımsız uzmanlardan oluşan, Avrupa Konseyi'nin danışma organı olan Venedik Komisyonu'na göre:
'İstisna olarak yorumlanması gereken parti kapatmalar, Türkiye'de esas haline gelmiş, geleneğe dönüşmüştür. Bu haliyle parti kapatmalarda Türkiye dünyadaki tek örnektir'.
Bu tek örnek bugün yeniden işletiliyor. HDP'ye verilen Hazine yardımının bloke edilmesiyle ilk işaret verilmiş oluyor.
Biraz geriye gidersek, geçen yıl Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın HDP'nin banka hesaplarına el konulmasına ilişkin iki ayrı istemi var.
"Anayasa Mahkemesi bu iki talebi de geri çeviriyor, ortada gerekçe yok, diyerek."
Aynı Anayasa Mahkemesi şimdi üçüncü başvuruda Hazine yardımının bloke edilmesine karar veriyor.
Nasıl oluyor?.. Neden oluyor?..
Seçime giderken, AKP lehine siyasi belirsizlik yaratmak, halkın kafasını karıştırmak.
Daha önce iki kez geri çevirdiği bloke kararını şimdi onaylayan Anayasa Mahkemesi HDP'yi kapatma davasında ne yapar?..
Dilim varmıyor söylemeye!..
Yargıya güvenin hızla azaldığı, kimsenin adalete erişemediği bu ülkede Anayasa Mahkemesi gibi, hukukun son kalelerinden biri düşer mi, yoksa varlığını mı kanıtlar?..
Yargı bağımsızlığının kalmadığı bu ülkede...
Yine de... Günün birinde, arkamıza dönüp...
"Bir Anayasa Mahkemesi vardı" demeyelim!..
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |