“-Doğudan Batıya Medeniyet”,
“-Üç Ülke Tek Yürek”,
“-Tarihi An”,
“-İpek Köprü”,
“-Asrın Projesi”,
“-Demir İpek Yolu”,
“-İstikbale İlk Sefer”.
Bunlar dün bazı gazetelerin manşetleri.
Londra ve Madrid’den gelen tren hattı Roma’da birleşiyor, o hat İstanbul ve Ankara üzerinden Tiflis, Bakü, Orta Asya’yı geçerek Pekin’e ulaşıyor.
Londra ve Madrid’den başlayan tren yolculuğu on dört ülkeyi birbirine bağlayarak, Pekin’de son buluyor.
Bu yeni tren yoluna *Demir İpek Yolu” deniyor.
Önceki gün, “tarihi an”, Erdoğan’ın da dahil olduğu dört ülkenin lideri tren yoluna simgesel olarak “son çiviyi çakıyor” ve tren yolu açılıyor.
Boru değil, Londra’dan başlayan Avrupa’yı geçerek Pekin’e uzanan tren yolu.
Dün bizim aziz medya bu konuda davul çalıyor. Fotoğraflar, manşetler notlar, anlata anlata bitiremiyor aziz medyamız.
Dünya ile pek ilgilenmeyenler bu haberi görünce, elbette “helal olsun” demekten kendilerini alamıyor. “Biz Türkiye olarak nelere kadiriz” döktürmelerinden geçilmiyor. Övgü her zamanki gibi, kallavi.
Madem ki, bütün Avrupa’yı ilgilendiren ve kitlesel bir haber, o zaman merak ediyorum, acaba Avrupa Basını bu haberi nasıl vermiş?
Almanca ve İngilizce yayın yapan gazetelere bakıyorum.
Bizde bütün gazetelerde manşet, orada belirttiğim dilde yayın yapan gazetelerin internet sitelerinde, tek birinde bile, bu haber yok.
Bizim aziz medyanın bu kadar önemsediği haber adamların internet sitelerinde yer almıyor.
İnternet sayfalarını şöyle bir dolaşıyorum. Gözüme çarpan haberlerden bazı örnekler aktarıyorum:
-“Çivi çakma” fotoğrafında yer alan Azeri lider İlham Aliev’in seçimde gözlemcilik yapmış olan bazı yabancılara rüşvet verdiği iddiaları var.
-Yeni Zelanda iklim değişikliğinin iltica gerekçesi olarak kabul edilip edilmemesini değerlendiriyor.
-Bizde TV’de gösterilen ve gösterildiği her ülkede ilgiyle izlenen “House of Cards” dizisi son buluyor.
-Gazze’de yedi Filistinli’nin öldürülmesi nedeniyle İsrail yeniden sorgulanıyor.
-Seçildiğinden bu yana, “seçimde Rusya’nın parmağı var” iddialarından bir türlü kurtulamayan Amerikan Başkanı Trump’ın seçim kampanyasını yürüten ekibin şefi “vergi kaçakçılığı ve kara para aklamak” iddialarıyla gözaltına alınıyor.
-Hattâ ve hattâ, Kuzey Kore diktatörü Kim Jong’un bir parfüm üretim merkezine ziyareti bile Avrupa basınında yer alıyor.
Ve fakat “demir ipek yolu” haberinden ses yok.
Buna benzer daha pek çok haber.
Bunlar arasında, ilgimi özellikle iki haber çekiyor. “Demir ipek yolu” yok, ama Kim Jong’un parfüm merkezine ziyareti ayrıntısıyla anlatılıyor, Japon kaynaklarına atfen.
Diğeri ise, Trump’ın her geçen gün biraz daha köşeye sıkışması ve hem Amerikan, hem Avrupa Basınının, “Başkan filan dinlemeden” Trump le ilgili olayların, iddiaların üzerine gitmesi.
Burada bağımsız Amerikan yargı sistemi ön plana çıkıyor. İmreniyorum.
Sadece basın deği, Amerikan yargısı da, “Başkan filan dinlemiyor”, yasalar ne ise uyguluyor, iddialar ne ise, sorumlular hakkında yasal işlemden hiç bir biçimde ödün vermiyor. İmreniyorum.
İddialar doğru eğri, bunu bizlerin bilmesi elbette mümkün değil, ama “bağımsız yargının” müthiş bir örneği.
“Demir İpek Yolu’nun” bizde ve orada bu biçimde ele alınması, aslında çok başka bir şeyi gösteriyor.
Bağımsız basını, basın özgürlüğünü. Demokrasinin kalitesini, ölçüsünü.
Bizde aziz medyamız otomatiğe bağlamış vaziyette, Erdoğan bir yerde konuşuyorsa, sekiz, on kanal birden canlı yayınlıyor, ertesi gün bütün gazetelerde birinci sayfada.
Erdoğan bağlantılı bir aktivite varsa, otomat derhal devreye giriyor, allama pullama v.s., gelsin manşetler, övgüler.
Şarkılardaki gibi, “her şey bana seni hatırlatıyor” misali, son yıllarda bizde yayınlanan her haberin kaç sütuna verildiği, başlığı, puntosu, mizanpajı, içeriğine kadar hepsi bana “demokrasiyi” düşündürüyor.
Ve her sefer içimden derin bir “aaahh” çekmek geçiyor.