Sürpriz yok, TV haber kanallarında aynı haber dakikalarca büyük puntolarla, ayrıca alt yazılarla ekranlardan inmiyor:
“Büyümede tarihi rekor, Hindistan ve Çin bile geride kaldı, Türk Ekonomisi 2017 yılının üçüncü çeyreğinde yüzde 11.1 büyüdü”.
TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) dün bu rakamı açıkladığı andan itibaren TV’lerde bir davul çalınmadığı kalıyor. Doğru, 11.1 oranındaki büyüme hızı gerçekten çok büyük ve şaşırtıcı. AKP iktidarının ekmeğine yağ süren, bundan sonra AKP’nin yapacağı her konuşmada dönüp dolaşıp vurgulayacağı bir oran.
Yeni bir propaganda aracı.
İlginç olan, bu haberi allandıra pullandıra veren TV kanalları, haber geldiği sırada pek bir uzman kişiye danışmak ihtiyacı hissetmiyor. Oysa, herhangi önemli bir gelişmede, o konunun uzmanını hemen bulup çıkartan kanallar, bu sefer nedense ayak sürçüyor.
Büyümenin arkasında ne var, ne yok, o anda pek üstüne gitmiyor.
11,1 oranındaki büyümeyi izah için biraz geriye gitmek gerekiyor, 2017 Mart ayına.
Mart ayında Hazine, piyasaya bankalar üzerinden tam 220 milyar lira şırınga ediyor, kredi açıyor. Hazine “siz kredi açın, ben garanti ediyorum” diyor o tarihte bankalara.
Mart önemli, çünkü piyasada nakit darlığı baş gösteriyor. Piyasada durgunluk var. Yeni bir ekonomik krizini başlangıcı.
220 milyar gibi çok yüksek bir rakam şırınga edince, yurt içinde ve dışında üçüncü çeyrek için büyümede iyimser yorumlar arka arkaya geliyor.
O para büyük ölçüde inşaat sektörüne gidiyor. Doğrudan üretime giden para hayli az. Bununla birlikte, sanayide bile büyüme oranı tahminlerin ötesine geçiyor.
Mart ayındaki bu para operasyonu gerçekten başarılı bir sonuç veriyor.
Ancak... Şimdi bir kaç sonuç ortaya çıkıyor ve çıkacak.
-Arada geçen sürede inşaat sektöründe stoklar birikiyor. Yani yeni binalar, yeni konutlar alıcı bekliyor. Stok artıyor, buna karşılık talep çok düşük.
Belki son otuz, kırk yılın en büyük stoku birikmiş durumda, alan yok. Bu inşaat sektörünün aldığı kredilerin nasıl geri döneceği konusunda soru işareti veriyor.
2017 Mart ayında piyasaya 220 milyar lira kredi şırınga eden bankalar, Hazine’ye güveniyor. Çünkü, Hazine “ben kefilim” diyor.
Şimdi önümüzdeki Mart ayında, yani üç ay sonra, bankalar Hazine’nin kapısına dayanacak, “ben paramı isterim” diye. Hazine o zaman ne yapacak, hep birlikte göreceğiz.
Bankalara dönük olayın öteki yanı, bu kadar çok kredi açan bankalar, bu yıl büyük karlar elde ediyor. Yani, bu yılın en karlısı bankalar.
11.1 oranındaki büyümeyi uluslararası piyasalar ihtiyatlı karşılıyor.
Bu orandaki büyümeye rağmen, dolar dün pek öyle düşmüyor.
Oysa, bu büyüme karşısında, gerilemesini beklemek olağan ama, gerilemiyor.
Neden?
Çünkü, piyasalar bugün, yarın Merkez Bankasının faiz kararını bekliyor.
Merkez Bankası faizleri yükseltirse, dolar geriliyor.
AKP iktidarı ise, faizlerin yüksekliğinden şikayet ediyor, Merkez Bankasına doğrudan ya da dolaylı sürekli müdahale ediyor.
Ekonomik açıdan doğru olan, doları düşürmek için faizlerin yükselmesi.
Ne var ki, o ihtimal o kadar fazla görünmüyor. Sürpriz bir gelişme olursa, yükselebilir.
Piyasaya göre, faizin bir buçuk, iki puan yükselmesi gerekiyor, AKP buna izin vermiyor.
Yurt içinde ve dışında davul çalmanın ötesinde, büyümeyi ihtiyatla karşılamanın bir önemli başka nedeni işsizlik.
Daha geçen hafta son işsizlik istatistikleri yayınlanıyor, işsizlik artıyor.
İşte, ekonomi uzmanlarının “hormonlu büyüme” diye niteledikleri ve yüzde 11.1 oranını ihtiyatla karşılama nedenlerinden başında gelen olay bu, işsizliğin artması.
Yüzde 11.1 gibi büyüme var, ama işsizlik artıyor.
Demek ki hormonlu, demek ki, gerektiği kadar yatırımlara gitmiyor.
11.1’in davulunu çalanlar bence biraz sakinleşmeli ve üç ana konu üzerinde düşünmeli.
1-Mart ayında Hazine ile bankalar arasındaki görüşmeleri,
2-İşsizliği,
3-Faiz oranlarını, dolayısıyla döviz kurunu.
Faiz artmaz ise, büyümenin sevinci kısa sürer.
Yüzde 11.1 büyüme, yemin ederim ben bu son çeyrekte yüzde 1 bile büyümüş değilim, ne anladım ben bu büyümeden, çünkü hormonlu.
Ben, sen, o büyüyen yok, kim büyüdü?
Çünkü, hormonlu.