İki karar örtüşüyor, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı ile Anayasa Mahkemesi (AYM) kararı birbirini tamamlıyor, birbirini pekiştiriyor.
Şahin Alpay ve Mehmet Altan’ın tahliyesini isteyen, onlara ayrıca tazminat ödenmesini öngören AİHM kararı ile tahliye isteyen AYM kararı.
Şahin Alpay geçen cuma tahliye ediliyor, Mehmet Altan halen tutuklu, bu karardan sonra onun da derhal tahliye edilmesi gerek.
AİHM tahliye kararı verirken, “hak ihlali” diyor, “ifade özgürlüğünün kısıtlanması” diyor, “temel hak ve özgürlüklerin askıya alınması” diyor. Bunların hepsi aslında bizim Anayasamızda güvence altında. Ne var ki, uygulamada o güvence ortadan kalkıyor.
Sadece onlar için mi?
Aralarında Nazlı Ilıcak, Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan, Mümtazer Türköne, Cumhuriyet’teki meslektaşlarımız ve diğer gazetecilerin de bulunduğu, tutuklu pek çok gazeteci için ufukta görünen tahliye ve tazminat kararlarının ilk ikisi AİHM’in Alpay ve Altan kararları.
Neden önce Alpay ve Altan? Çünkü, AİHM’e ilk başvuruyu yapan onlar.
Diğer meslektaşlarımız için de, AİHM kararı sırada.
Aslında Şahin Alpay ve Mehmet Altan ile ilgili bizim AYM 11 Ocak’ta tahliye kararını zaten veriyor ancak, yerel mahkeme karara uymuyor.
AYM Alpay ile ilgili ikinci kez tahliye kararı verirken, “yerel mahkemenin buna uyması şarttır” diye bir ek yazıyor.
Tekrar vurgulamakta yarar var, şimdi:
“Hüküm giydi, giymedi” gibi hukuk dışı arayışlara hiç girmeden, AİHM kararından sonra artık Mehmet Altan’ın da tahliyesi şart. Nokta.
İçişleri Bakanlığı ateşli silahlar ve av silahı bayilerine genelge gönderiyor:
“Sivil vatandaşlara verilen yıllık iki yüz mermi hakkı bin adede çıkartılmıştır”.
-Türkiye’de her üç erkekten birinde silah var.
-Türkiye’de silaha sahip her beş kişiden biri silahını kadın cinayetinde kullanıyor.
-Türkiye’de her yıl 750 kadın silahla öldürülüyor.
-Türkiye’de 25 milyon kayıtsız silah var.
Bunca silah başıboş dolaşırken, şiddet başını almış giderken, en küçük bir tartışmada, anlaşmazlıkta bu kişiler hiç düşünmeden silahlarına davranırken, hatta bunu erkeklik sayarken, bu silahların yüzde seksen beşi ruhsatsız iken, silahlar Internette şakır şakır satılırken...
Yıllık iki yüz mermi hakkını bine çıkarmak neyin nesi?
Hangi akıl, hangi mantık?
Bunun mutlaka açıklanması gerekiyor.
Nasıl oluyor böyle bir karar, böylesine şiddet toplumunda, böyle bir karar, akıl ötesi.
Aslında bu konu bir yıldır defalarca Meclis kürsüsünden dile getiriliyor. Örneğin, CHP Balıkesir milletvekili Mehmet Tüm AKP iktidarını defalarca uyarıyor.
Ayrıca, başta Umut Vakfı, pek çok sivil toplum örgütü, silahlanmadan duyulan kaygılarını her fırsatta dile getiriyor.
Sanki inadına, onlar uyardıkça, AKP “daha fazla mermi, daha fazla silah” kararına yöneliyor.
Akıl alacak gibi değil.
Muhalefet milletvekilleri sadece kürsüden uyarmakla kalmıyor, bireysel silahlanmanın azaltılması, ateşli silahların satışının engellenmesi amacıyla Meclis Araştırması veriyor, daha bir hafta önce.
Veriyor da, ne oluyor, AKP oylarıyla önerge geri çevriliyor.
O önergenin üstüne, yıllık iki yüz mermi, bine çıkıyor!..
Bu arada bir rapor, İçişleri Bakanlığı Faaliyet Raporu’na göre:
“2014 yılında 14 bin 682 kayıp silah var.
2017 yılında kayıp silah sayısı 106 bin 740”. (TBMM Tutanak, 14 Mart 2018, s.22).
Korkunç bir artış, kayıp silahlar...
Nerede bunlar?
Nasıl kayboluyor?
Meclis kürsüsünden kayıp silah rakamı dile getirilince, İçişleri Bakanlığı açıklama yapıyor?
“Bu silahlar 1994’ten beri kayıptır”.
Tamam, güzel.
Madem 1994’ten beri kayıp, 2014 raporunda neden yer almıyor?
Ayrıca...
Kayıp silahlar üç yılda 14 binden nasıl oluyor da 106 bine fırlıyor?
Şu anda 2018 yılının üçüncü ayı bitmek üzere.
Bu artışla bağlantılı olarak İçişleri Bakanlığı neden hiç bir açıklama yapmıyor?
O kayıp silahları bulmak için Bakanlık hangi araştırmayı, hangi soruşturmayı yürütüyor?
Bu kayıp silahların hepsi teröristlere mi gidiyor yoksa ne?
Toplum bu konuda olağanüstü rahatsız.
Rahatsız olmakta da, yerden göğe kadar haklı.
O silahların nerede, kime çarpacağı belli değil.
Bu gibi kararlar ne yazık ki, AİHM’e gitmiyor. Gitse, sonuç belli.