Amerika’da beyzbol efsanesi takımlardan biri de, “Yankees.” Çok fazla taraftarı var.
O taraftarlardan biri de, yine “efsane kentlerden” birinin valisi. New York Valisi David Patterson.
Patterson siyaseten “demokrat” eğilimli ve Obama’nın has adamlarından biri.
Madem, “Yankees takımının fanatiklerinden” biri, üstelik vali, final maçını statta en kral koltukta izlemek istiyor.
Ne var bunda?..
Yok, öyle o kadar basit değil.
Şimdi gelsin gazetecilik...
Bu gazetecilik var ya, dünyada ve bir zamanlar bizde şüpheli her olayın peşine düşüp, gerçeği araştırıp bulmak” gibi bir hastalık işi.
Kimlerin ne halt karıştırdığını ortaya çıkarmak işi...
İnsanlara “gerçeği” anlatmak işi...
Onun için de, alabildiğine keyifli.
Bizde... Bir zamanlar...
Ya başkalarında?..
Elin ağzı torba değil ki büzesin, New York Post gazetesi, merak bu ya, Yankees Kulübünü arıyor ve “Vali Bey kaç bilet aldı, biletlerin parasını ödedi mi” diye soruyor.
O gazetecilerin sanki başka işi yok, koskoca Vali Beyin biletlere para ödeyip ödemediğini soruyor.
Kulüp, gazeteciye “bak böyle soru sorma, sonra işinden filan olursun” demiyor, daha doğrusu diyemiyor ve doğruyu söylüyor, zaten sıkıysa doğruyu söylemesin, o zaman devreye başka yasalar giriyor.
Amerika’da bizdeki gibi, “ileri demokrasi” yok ama, bu gibi kurallar şakır şakır işliyor. Kulüp sözcüsü:
“Vali Beye beş bilet verdik, parasını ödemedi”.
Hah, işte gazetecilik tam da bu...
Ama, gazeteciliğin de kuralları var, peşini bırakmamak, her yönüyle olayı aydınlatmak gibi bir hastalık işte.
Vali Bey neden bilet parasını ödemiyor?.. Çünkü:
“Maça resmi görevli olarak geleceğini bildiriyor”.
İyi, güzel. “Resmi görevli” olarak gelince, bilete para ödemeyişi normal.
Ama...
Buradan pis kokular geliyor.
Gazetecilik devam ediyor.
Tamam, kendisi “resmi görevli” ancak, ortada bir değil, dört bilet daha var. Onlara para ödemiş mi?..
Bu New York Post da işin suyunu çıkartıyor artık. Ve suyun geldiği kaynağı buluyor, bu “densiz gazeteciler”!..
Vali Bey, iki yardımcısı ile oğluna ve oğlunun bir arkadaşına da bilet alıyor, bedavadan...
Vali Bey Obama’ya yakınmış, gazete o Vali beyin hüküm sürdüğü kentte yayınlanıyormuş, hiç fark etmiyor, “haşırt” diye manşeti bastırıyor:
“Avanta bilet rüşvet değil midir?”
Bu manşetin altındaki haber bütün hikayeyi anlatıyor.
O manşeti görünce, Vali Bey’in etekleri tutuşuyor. Hemen Yankees Kulübünü arıyor ve “bilet paralarını ödemek istediğini” bildiriyor.
Kulüp “tamam” diyor, “kredi kartı numaranızı verin, tahsil edelim”.
Ancak, kredi kartı ile öderse, ödeme tarihi ortaya çıkıyor, parayı maçtan önce değil de, gazetenin haberinden sonra ödediği ortaya çıkacağı için kendince bir formül buluyor.
Bir çek yazıyor, Vali Bey cin ya, çekin üzerine maçtan önceki tarihi atıyor.
Böylece parayı maçtan önce ödemiş gibi oluyor ve “bu işten yırttığını” düşünüyor.
Çeke öyle güveniyor ki, üstüne bir de basın toplantısı düzenliyor ve:
“Bunlar yalancı... Bunlar iftira atıyor... Bunlar gazetecilik yaptığın sanarak, namuslu insanların onuruyla oynuyor... Gazetecilik bu değil... İşte, ödediğim çek burada, gelip herkes bakabilir... Mahkemede görüşürüz”.
Vali Bey fena halde sinirli, yüksekten atıp tutuyor ve gazetecileri tam kıstırdığını düşünürken...
Bu New York Post da, neye hizmet ettikleri belirsiz adamların yönetiminde...
Adamlar “terör örgütü üyesi” midir, “teröre yardım ve yataklık” mı yapıyorlar nedir, Vali Bey’in peşini bırakmıyorlar bir türlü.
Vali Beyin onca hakaretine maruz kalan New York Post gazetesi, Vali Beyin açıklamalarını “ihbar” kabul ediyor.
Vali Beyin imzaladığı çekin Adli Tıp tarafından incelenmesini istiyor.
Burası Amerika, “ileri demokrasi” filan hak getire, Adli Tıp da işin suyunu çıkarmaya devam ediyor, mürekkep testi sonucu, raporunu veriyor:
“Çekteki tarih yeni yazılmıştır”.
İyi mi?..
Adli Tıp’ta çalışanların Vali Bey’den korkuları filan yok.
Hatta, neredeyse “terör örgütü üyeliği” yapan gazeteye “yardım ve yataklıkta” eşlik ediyorlar.
Adli Tıp raporu üzerine New York Post manşeti dayanıyor:
“Valinin Yalanı Ortaya Çıktı”.
Bunun üzerine “New York Eyaleti Dürüstlük Komisyonu” devreye giriyor. “Dürüstlük Komisyonu” mu?.. Saçma sapan komisyonlar, çünkü “ileri demokrasi” yok orada.
Neyse, komisyon toplanıyor ve:
“Valiye 62 bin 500 dolar para cezası veriyor. 2 bin 500 dolar bilet parası, 60 bin dolar da, yalan söylediği için!..”
Üstelik, var ya... Çok garip... Neresi garip?..
Valiye ceza veren komisyon üyeleri bizzat vali tarafından seçiliyor.
Adamlarda centilmenlik filan yok, komisyon üyelerinden biri de çıkıp, “ya bizi o seçti, bu koltuğu biz ona borçluyuz” filan demiyor, “haşıııırt” diye cezayı geçiriyor.
Daha hazini...
Vali Bey demokrat ve Başkan Obama’ya yakın ya...
Cezadan sonra Obama da çıkıp “ya o bizdendir” demiyor!..
Valiyi değiştiriyor.
Yok işte yok, “ileri demokrasi” olmayınca, işler böyle yürüyor.
Bu gerçek hikaye bir süre sosyal medyada yer alıyor. Gönlüm orada kaybolup gitmesine razı gelmiyor, onun için buraya alıyorum.