"- HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'a mahkemenin verdiği ceza üst mahkemelerce 41 günde onanıyor.
- Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı'ya mahkemenin verdiği ceza üst mahkemelerce 35 günde onanıyor."
Normalde davalar en az bir, bir buçuk yılda sonuçlanırken, nasıl oluyor da, üst mahkemeler bu gibi siyasi davalarda bu kadar çabuk karar veriyor?..
Çok açık.
AKP normal ve demokratik bir seçimi asla kazanamayacağını artık iyice görüyor. Nedenleri ortada.
Hakka ve adalete erişmenin olağanüstü güçlüğü...
Ancak savaş yıllarında görülebilecek sefalet, yoksulluk ve işsizlik...
Hayat pahalılığı...
Temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması...
Yolsuzluk ve rüşvet iddiaları...
Ağır bir barınma (ev) sorunu...
Her türlü çevre katliamı...
Çaresiz gençler, kadınlar, şiddet...
Liste uzayıp gidiyor.
Böyle bir enkaza yol açan bir iktidarın seçimi kazanması hayal bile değilken...
"AKP siyasete, siyaset dışı bir aktör ekliyor:
"Yargı!..
Siyasete yargı yoluyla, kendi istediği gibi, şekil vermek!.."
Nasıl vermeyi planlıyor?.. Plan şu:
"- Yargı yoluyla siyaset alanını daraltmak,
- Tehlikeli gördüğü rakipleri yargı yoluyla elemek."
Alan daraltma ve eleme sürecinde örneğin:
- Özellikle, HDP'li belediyelere kayyum atamak,
- HDP'yi kapatma davası açmak,
- Sivil toplumu sindirmek,
- Dezenformasyon yasası çıkarmak.
Bunlar aynı planın uygulama araçları arasında.
Madem rakipleri eleme hedefi var...
"Tayyip Erdoğan kendisine göre, en tehlikeli rakip olarak gördüğü Ekrem İmamoğlu'nun adaylığının önünü kesiyor, onu elemekle bir adım daha atıyor."
Nasıl eliyor?..
İmamoğlu hem 2 yıl 7 ay hapis, hem de siyasi yasaklı hale geliyor. Bu ceza sonrasında pek çok senaryo söyleniyor, yazılıp, çiziliyor. Daha sonraki yılları bilemem ancak, önümüzdeki ilk seçimde İmamoğlu'nu aday göstermek, muhalefet açısından hayli tehlikeli, riskli.
Çünkü, 12. madde!..
Cumhurbaşkanlığı seçiminin kurallarını belirleyen "Cumhurbaşkanlığı Seçimi Hakında Kanun'un" 12. maddesi şöyle:
"Adaylıkta eksilme:
Kesin aday listesinin Resmi Gazetede yayınlanmasından oy verme günü saat 17'ye kadar listede meydana gelebilecek eksilmeler, değişikliği gerektirmez."
Yani, adaylık kesinleştikten sonra, o listeyi değiştirmek artık mümkün değil. Biri şu ya da bu biçimde listeden düşmüş olsa bile, o kişinin yerine, bir başkasını göstermek mümkün değil.
Yargı ellerinde ya...
Yargı yoluyla siyasete şekil veriyorlar ya...
Şöyle bir senaryo:
Diyelim ki, muhalefet İmamoğlu'nu Cumhurbaşkanı adayı gösteriyor.
Aday listesi Resmi Gazetede yayınlanıyor, adaylık kesinleşiyor.
"Liste kesinleştikten sonra, seçime beş, on gün kala İmamoğlu'nun cezası aniden üst mahkeme tarafından onaylanırsa...
İmamoğlu siyasi yasaklı haline geliyor.
O saatten sonra muhalefetin İmamoğlu yerine, başka bir aday göstermesi artık imkansız!.."
O nedenle, verilen ceza ile İmamoğlu şimdiden elenmiş bulunuyor. Çünkü, cezanın her an onanması mümkün.
İmamoğlu'nu aday göstermek riskli.
Kaldı ki, o kadar uzağa gitmeden, cezanın önümüzdeki kısa sürede onanması sürpriz olmaz.
Çünkü, seçime giderken Erdoğan İstanbul'u ele geçirmek istiyor.
"Seçimle, üstelik iki kez seçimle kaybettiği İstanbul'u yargı darbesiyle ele geçirmeyi, seçime giderken İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin olanaklarından yararlanmayı planlıyor."
Demokrasiyle, siyasi rekabetle, seçimle, sandıkla, milli iradeyle uzak yakın ilgisi olmayan oyunlar.
O oyunun bir parçası da, yandaş medyadaki timsah gözyaşları.
Kararı sözde demokratik bulmayanlar...
Sözde siyasi rekabete aykırı bulanlar...
V.s.
Hiç biri inandırıcı değil.
Yok, karar üst mahkemeden dönebilirmiş de...
Yok, daha kesinleşmemiş de...
Falan filan...
Karar çoktan verilmiş. Dava açıldığı gün, yargıç değiştirildiği gün verilmiş bir karar var, şu anda o uygulanıyor.
Yandaş medya da, buna uygun manevra peşinde. Aldıkları emir gereği, Erdoğan'a daha İmamoğlu kararıyla ilgili yorumunu soramayan yandaşların, sevsinler demokrasi havariliğini.
O havarilik genel oyunun parçası.
AKP'nin yargıya müdahalelerine dönük çeşitli örnekler var. Bunlardan bazılarını CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan önceki gün Meclis'te dile getiriyor.
Örneğin:
"Kaşıkçı dosyası..."
İstanbul'da öldürülen Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın dosyası Arabistan'a gönderilmek isteniyor. Olaya bakan yargıç "bu dosyayı gönderme kararı hukukun katlidir, göndermeye izin vermiyorum" diyor.
"Diyor ve üç gün sonra Maraş'a sürülüyor."
İmamoğlu davasına bakan ilk yargıç, "bu dosyadan ceza çıkmaz" diyor, üç gün sonra Samsun'a sürülüyor, yerine mahkumiyet kararını veren şimdiki yargıç atanıyor.
AKP'nin işine gelen kararları alan yargıçlar ya yüksek mahkeme üyeliklerine atanıyor ya da Adalet Bakanlığında önemli görevlere getiriliyor. Bülent Tezcan o yargıçları isim isim sayıyor. (TBMM 15 Aralık 2022 tarihli Tutanak, s.9-10).
"Hakim teminatının olmadığı", yargının bağımsızlığını yitirdiği, yürütmenin yargı üzerindeki baskısını anlatan örnekler.
"Siyaseti siyasi rekabet ve demokratik siyasi mücadele ile değil, siyaseti yargı yoluyla biçimlendirme dönemini yaşıyoruz. Yüz yıllık Cumhuriyet'te görülmemiş bir sapma."
Seçim yaklaştıkça, siyasi alanı daraltmanın, başka yollarını da görebiliriz. O nedenle İmamoğlu'nun elenmesi elde var bir!..
Seçmen listeleri...
Sandıklar...
Trafoya kedi kaçması...
Her şey mümkün.
En kıyıda köşede duranlardan biri de, miting alanları. Erdoğan nerede mitingi yapıyorsa, çevre illerden, ilçelerden kamu kurumlarında çalışan işçiler, memurlar, sıradan yurttaşlar otobüslerle miting alanına getiriliyor.
Bugün Mardin'de olduğu gibi. Bir haftadır hazırlık var. Devlet bütün imkanlarıyla Erdoğan'a çoktan çalışıyor bile.
Demokrasi artık her anlamda rayından çıkmış bulunuyor.
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |