Yanlarında doktorlar var, psikologlar ve sosyologlar var.
Geçen hafta Türkiye’ye geliyorlar, yaklaşık on gündür çeşitli cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülerle görüşüyorlar.
Geniş bir ekip. İki, üç grubu ayrılıp, Türkiye’nin değişik bölgelerine dağılıyor, değişik bölgelerde farklı cezaevlerinde araştırma yapıyorlar.
Avrupa Konseyi’ne bağlı İşkenceyi Önleme Komitesi.
Farklı ülkelerin milletvekilleri, doktorlar, psikolog ve sosyologlar da farklı ülkelerden.
Bu komitenin incelemeleri Türkiye’nin Avrupa Konseyi tarafından izlenmeye alınmasıyla ilgili değil.
Komite geçen yıllarda da, geliyor ve benzer incelemeler yapıyor.
AKP’nin ilk iktidar yılarında gelen ve her zamanki gibi raporlar yazan Komite şimdi yeniden bir rapor yazacak.
AKP iktidarının ilk yılarında AB’ye uyum çerçevesinde arka arkaya reformlar yapıyor. O zaman herkes memnun. AKP de, Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu da. Şimdi işler karışmış vaziyette.
Örneğin, CHP milletvekili Şenal Sarıhan TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkan Vekili sıfatıyla her hafta “hak ihlalleriyle ilgili” rapor yazıyor ve bunu medya ile paylaşıyor.
17 - 22 Mayıs arasındaki hak ihlallerini aktarırken, aldığı bir mektubu da paylaşıyor. Sarıhan şöyle diyor:
“Yaklaşık bir yıldır tutuklu bulunan KHK ile kapatılan Dicle Haber Ajansı muhabiri Nedim Türfent gönderdiği mektupta anlattı.
Türfent, ‘İki haftadır TV, radyo, gazete yok, okuyacak bir şey yok. Tursil deterjanının üzerindeki yazıları okuyorum. Spor ve sohbete çıkarmıyorlar, Müdür, üçlü odalarda yer yok, diyor. Var olduğunu ispatladım, bu kez de, herkes istiyor, dedi’, diye anlatıyor”.
İşkenceyi Önleme Komitesi tam da bu konuları araştırıyor:
-Tutuklu ve hükümlülere mektupları veriliyor mu?
-Kitap okumalarına izin veriliyor mu?
-Güneşe çıkarılıyorlar mı?
-Spor yapabiliyorlar mı?
-Havalandırma nasıl?
-Aralarında arkadaşlık kurmalarına izin veriliyor mu?
-Yakınlarıyla hangi sıklıkta görüşmelerine izin veriliyor?
-Cezaevlerinde hijyen koşulları nasıl?
-Yemekler nasıl?
-Hücrelerde ya da koğuşlarda kaç kişi kalıyorlar?
Basına yansıyan şikayetlere ve Sarıhan’ın her hafta düzenli olarak yazdığı raporlarına bakılırsa, ciddi ihlaller var. Komite bunları açığa çıkarmakla görevli.
Komite sadece tutuklu ve hükümlülerle değil, aynı zamanda cezaevi yönetimleriyle ve muhtemelen Adalet Bakanı, TBMM İnsan Hakları Komisyon Başkan ve üyeleriyle de görüşüyor.
Yani, tek taraflı ve önyargılı bir inceleme değil. Gerçek ne ise, o.
Yine sadece büyüklerin değil, çocuk islah evlerini de dolaşıyorlar.
-Çocuklar iyi bakılıyor mu?
-Tacize uğruyor mu?
-Eğitimlerine dikkat ediliyor mu?
Bir başka ana başlık, Kanun Hükmündeki Kararname (KHK) uygulamaları.
O uygulamalarda herhangi bir biçimde hak ihlalleri, insan haklarına aykırı uygulamalar var mı?
Örneğin, görevinden ihraç edilen insanlar maddi ve manevi eziyet çekiyorsa ki, aksi mümkün değil, çekiyor, o eziyetin yol açtığı ağır sorunlar, manevi işkenceye kadar uzanıyor mu?
İşkence sadece falakaya yatırmak, elektrik vermek, Filistin Askısına asmak, tırnak sökmek, aç ve susuz bırakmak değil.
Bu fiili, maddi işkencenin dışında, manevi baskılar var mı, yok mu, onu da araştırıyorlar.
Yaklaşık iki hafta süren incelemeleri sonunda, İşkenceyi Önleme Komitesi bir kaç gün içinde Türkiye’den ayrılıyor.
Dönünce, yazacakları raporu Avrupa Konseyi’ne sunacaklar.
Ne sunacaklar, neler görmüşler, neler tespit etmişler, tespitlerine karşı cezaevleri yönetimleri ve Adalet Bakanlığı yetkilileri neler söylemiş, en fazla bir ay içinde hep birlikte öğreniriz.
Medyaya, elbette yandaş olmayan medyaya, AKP’nin gözünün içine bakmayan, kraldan fazla kralcı olmayan medyaya, cezaevleri koşulları, görüşler ve okumak, yazmak yasakları gibi konularda çok fazla şikayet yansıyor.
O nedenle, bu rapor Türkiye ile Avrupa Konseyi arasında yeni bir tartışma yaratmaya gebe olabilir.
İktidarının ilk yıllarında ünlü bir sloganı var AKP’nin:
“İşkenceye sıfır tolerans”.
Köprülerin altından çok sular akıyor, “sıfır” mı, yoksa kaç, göreceğiz.