"İstanbul'un kurtuluşu 6 Ekim, kim demiş?.. İzmir'in kurtuluşu 9 Eylül, kim demiş?.. Ne münasebet. Cihan harbi bitmiş, müstevliler alacaklarının bir kaç kat mislini aldı ve öyle gittiler. Kurşun sıkmadık ki!.."
Tarih bilgisi, daha da ötesi, tarih bilincinin kırıntısına bile sahip olmayan biri, ara sıra kalkıyor, saçma sapan sözlerle kendisine paye biçiyor. Saçmalamasa, kimsenin umurunda olmayan biri. Maceraları bitmeyen biri.
İsmail Kahraman adında İslamcı kökenli biri.
1996 - 97'de Refah Partili Kültür ve Turizm Bakanı, 2015 - 2018'de AKP'li Meclis Başkanı olmuş.
1967 - 69 arasında, dönemin en gerici öğrenci örgütü Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) Başkanlığını yapmış.
Öğrenciliğinden başlayarak, çeşitli zamanlarda söyledikleriyle "dosyası kabarık" biri.
16 Şubat 1969...
76 gençlik örgütü İstanbul Taksim Meydanı'nda "İstanbul'a gelen Amerikan 6. Filosunu protesto etmek" amacıyla toplanıyor.
O protestoda gençler ağır şiddet olaylarıyla karşılaşıyor.
Protesto mitinginden iki gün önce "Komünizmle Mücadele Derneği ile MTTB" çağrıda bulanarak, "6. Filo protestolarına katılacak olan komünistlere gereken dersin verileceğini" duyuruyor.
"O dönemde İsmail Kahraman MTTB Başkanı."
22 Kasım 2015, İsmail Kahraman'ın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına seçildiği gün.
CHP milletvekilleri Meclis'te 6. Filo mitingini hatırlatarak, İsmail Kahraman'ı protesto ediyor.
CHP'lilerin bu çıkışı üzerine, Başkanlık seçiminden bir gün sonra TBMM Basın, Yayın ve Halkla İlişkiler Başkanlığı resmi sitesinde bir açıklama var:
"Belirtilen tarihte Başkanımız bir cemiyet başkanı olarak görev yapmamış, sözü edilen olaylara da herhangi bir dahli olmamıştır."
Bu resmi açıklama sonrasında CHP milletvekilleri Ali Şeker, Orhan Sarıbal, Niyazi Nefi Kara, Bülent Öz ortak basın toplantısı düzenliyor. CHP milletvekilleri:
"MTTB'nin faaliyet raporu ile TBMM Milletvekili Albümünü göstererek, o mitingin yaşandığı tarihte İsmail Kahraman'ın MTTB Başkanı olduğunu belgeliyor."
CHP'lilerin gösterdikleri belgelerden biri MTTB'nin 48. dönemini anlatan faaliyet raporu. O rapor 15 Mart 1967 ile 28 Nisan 1969 tarihlerini kapsıyor.
Raporun 13 ve 14. sayfalarında "MTTB Başkanı sıfatıyla İsmail Kahraman'ın önsöz yazısı var".
6. Filo protestosunun yaşandığı 16 Şubat 1969 tarihinde İsmail Kahraman MTTB Başkanı.
Faaliyet raporunu gösterdikten sonra, CHP'li Ali Şeker:
"TBMM Başkanlığı önemli bir koltuktur. Orada oturan kişinin yalan söylememesi gerekir."
İsmail, neden yalan söyledin?..
Hem de, TBMM Halkla İlişkiler Başkanlığı'nı kullanarak!..
1996'da Kültür ve Turizm Bakanı iken:
‘Taksim'de çok sayıda kilise var ancak, bir cami yok. İnşallah Taksim bu ayıptan kurtulacaktır".
O sırada Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Başkanı Semavi Eyice bilime uygun bir yorum getiriyor:
"Cami yapılacaksa, mimarisinin tarihi dokuya uygun olmasına dikkat edilmeli."
Bu objektif ve bilimsel gözlem İsmail Kahraman'ı rahatsız ediyor, Semavi Eyice'yi acele görevden alıyor ve kendisine yakışan üslupla:
"Alnı secde-i rahmana değmemiş, Hıristiyanların piyonu olan biri, ben de onu kolundan tuttum, kapının önüne koydum."
İsmail, sen "Bakan" olarak, nezakete ne kadar dikkat eden bir adamsın!..
İsmail, sen hep böyle mi konuşuyorsun?..
Evet, öyle konuşuyor. Başka bir örnek daha var.
28 Ağustos 2016, İsmail o sırada Meclis Başkanı.
Yine bir konuşmasında, nereden icap ettiyse:
"Che Guevara katil bir kişilik, gerilla ve eşkiya. Resimlerinin Türk gençlerinin tişörtlerinde olmaması gerekir."
Che dünya devrim tarihinin, ezilen ve sömürülen halkların sembol öncüleri arasında yer alıyor. Düşünce ve eylemlerine katılmasalar bile, kapitalistler ve cümle alem tutucular dahil, Guevara'yı herkes saygıyla anıyor.
İsmail Kahraman'ın, hem de Meclis Başkanı iken, Guevara'ya durup dururken yönelttiği bu laflar karşısında Ankara'daki Küba Büyükelçisi Alberto Gonzales Casals sert bir eleştiri yayınlıyor:
"Küba'nın en büyük düşmanları bile Che için böyle bir ifade kullanmamıştır."
İsmail, anladık sen aşırı tutucusun, katı İslamcısın da, durduk yerde neden diplomatik bir skandala yol açıyorsun?..
İsmail halen Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Başkan Vekili.
Barışık olmadığı, demokrasinin temel kavramlarından biri "laiklik".
Bundan bir yıl kadar önce, Ekim 2021'de anayasa üzerine konferans veriyor:
"Yeni bir anayasa olmalı, oraya anayasanın değişmez maddeleri konulmamalıdır. 1924, 61, 82 anayasaları gibi, dindar bir anayasa olmalıdır."
Değişmez maddeler arasında laiklik ilkesi var.
Hukuk Fakültesi mezunu ama, anayasalardan nasibini pek almamış.
1924 Anayasasında "devletin dini İslamdır" ilkesi yer alıyor. Ancak, 1928'de anayasadan çıkartılıyor. 1937'de ise, temel bir değişikliğe gidiliyor:
"Türkiye cumhuriyetçi, milliyetçi, laik, halkçı, devletçi ve inkilapçı bir devlettir", denilerek, laiklik ilkesi anayasaya giriyor.
1961 ve 1982 Anayasalarında ise, İsmail'in ‘değişmez maddeler konulmamalı' dediği ilk dört değişmez maddede laiklik net biçimde vurgulanıyor.
Katı İslamcı ya, onun derdi laiklik. Açıkça söylüyor zaten, ‘dindar bir anayasa' istiyor.
O zaman da, yine bugünkü gibi, kamu oyundan yükselen geniş protestolarla karşılaşıyor.
Bugüne gelirsek...
Kentlerin kurtuluş günleri kutlanmazmış, bu kompleks verirmiş, filan...
Bu saçmalık bir yana...
Düşman İstanbul ve İzmir'i terk ederken, ‘kurşun sıkmadık' diyor!..
Yuh ki yuh!..
Bizde ve dünyada, evet dünyada üzerine binlerce bilimsel kitap ve makale yazılan, o günleri fiilen yaşayanlar tarafından kaleme alınan romanlar ve öyküler varken, filmler çevrilirken, Kurtuluş Savaşı tarihini mi anlatacağız şimdi?..
Şehit olan binlerce insanımızı?..
Kazanılan meydan savaşlarını?..
Ayrıca şu lafa bakın:
"Müstevliler (yani düşmanlar) alacaklarının birkaç mislini alarak gittiler."
Sormak gerek:
Ne alıp gittiler?.. Ne?.. Söyle İsmail, ne alıp gittiler?..
Tam tersine:
"15 ve 16. yüzyılda Osmanlı'nın bazı yabancı devletlere tanıdığı ekonomik, adli, idari ayrıcalıklar, yani kapitülasyonlar Kurtuluş Savaşı sonrasında Lozan Anlaşması ile kaldırılmadı mı?..
Boğazlarda bizim egemenlik haklarımız Montrö ile sağlanmadı mı?.."
İsmail, senin madem Cumhuriyet'le sorunun var, madem demokrasiyle sorunun var, madem laikliğe karşısın, madem Atatürk'le sorunun var, o zaman soru şu:
"Görmezden geldiğin Kurtuluş Savaşı sırasında Atatürk'ün kurduğu, Cumhuriyet'in temeli Türkiye Büyük Millet Meclis'inde senin ne işin var?.. Neden milletvekili oldun?..
Hatta, bir ara Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulunda bir Bakan olarak ne arıyorsun?..
Hatta, ulusun egemenliğinin güvencesi ve simgesi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne neden Başkan oldun?.."
İsmail Kahraman'ın sözleri kamu oyunda tepki toplarken, Türkiye tek bir yürekle ve büyük bir coşkuyla 30 Ağustos zaferinin yüzüncü yılını kutluyor.
Ülkeyi baştan başa saran "Cumhuriyet'e bağlılık ve Atatürk sevgisini" gördün mü İsmail?..
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi’ni, 1969’da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet’te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989’da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet’te önce Yayın Koordinatörü, 1999’da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003’te Hürriyet Gazetesi’nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24’te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’in çeşitli ödülleri yanında, 2014’te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV’nin ‘Kırılmayan Kalemler’ ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca’dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |