- “Sayın Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olmak istiyor ama, Amerika, İngiltere gibi ülkeler onun gibi güçlü birinin Cumhurbaşkanı olmasını istemiyor”. (Yolsuzluk iddialarıyla ilgili katıldığı bir TV’de).
-“İsrail Türkiye’nin önünde diz çöktü, ayaklarını öpmek istedi”. (Tayyip Erdoğan’ın İsrail’e karşı one minute çıkışı sonrasındaki dönemde).
-“Üçüncü köprüye karşı çıkanlar saf aptallardır, hatta süper aptallardır”. (Üçüncü köprü tartışmaları sırasında).
Buna benzer incilerin üstadı yeni Meclis Başkanı seçilecek olan AKP milletvekili İsmail Kahraman.
Kahraman, kökü Erbakan’ın kurduğu ilk parti, Milli Nizam Partisi’ne dayanan ideolojinin önde gelen temsilcilerinden biri. Klasik Erbakan tipine uygun bir politikacı. Dini inancın önce geldiği değerler sistemi ve ona bağlı siyasal çizginin sadık kimliklerinden biri.
Milli Nizam’dan Saadet Partisine uzanan çizgide yer alıyor. “Yeni yetmelerle” uzak yakın ilgisi yok. Sonradan “zuhur” etmiş biri değil, envanterde kayıtlı.
AKP’nin bu isimlerden bazılarına kapılarını açması sadece kendi kökeninden gelenlere vefa gösterisi değil. Aynı zamanda pragmatik bir çıkar gözetiyor, Kahraman gibilerini yanına çekerek, Saadet Partisinden oy alıyor.
İsmail Kahraman 28 Şubat döneminde Refahyol Hükümetinde Kültür Bakanı. O sırada Refah Partisi Türkiye’de büyük çoğunluğun tüylerini diken diken eden saçma sapan eylemlere destek veriyor. Kamuoyunda öne çıkan Refah Partili birkaç milletvekili de, bu saçmalıkların sözcülüğünü yürütüyor.
O günlerde Kültür Bakanı İsmail Kahraman’la telefonda konuşuyorum, Kahraman:
“Biz aydan gelmedik, biz de sizin gibi bu ülkenin insanıyız”.
Yıllarca siyaseti izlemiş bir gazeteci olarak, ilk kez bir Bakandan “siz ve biz” ayrımını duyuyorum. Yirmi yıla yakın süre geçmiş, hala unutamadığım, iz bırakan bir ayrıntı.
28 Şubat sürecinde Bakanlar Kurulunda hiçbir zaman sert çıkışı yok, “uzlaşmacı”.
Hükümet ile askerlerin arasındaki gerginliğin tırmanmasından kaygılı. “İşi karakola götürmeden çözelim” görüşünde. Bu görüş 28 Şubat döneminde Refah Partisi içinde ağırlık kazanıyor, sonunda Erbakan Başbakanlıktan istifa ediyor.
Kahraman sonraki politik yaşamında Saadet Partisine daha yakın. Bununla birlikte, yazının başındaki ona ait alıntılarda görüldüğü gibi, Tayyip Erdoğan’a sürekli alkış tutuyor.
Eh, bu kadar destek sonrasında AKP’den milletvekili seçilmeyi çoktan hak ediyor, hatta Meclis Başkanı olmayı. Böylece hem Milli Nizam-Saadet Partisi, klasik dindar çevre tatmin edilmiş oluyor, hem de Erdoğan’ın hakşinas bir kişi olduğu aynı çevrelere duyurulmuş oluyor.
Sadece bu kadar değil, Erdoğan ile birlikteliğin başlangıcı ve bugüne uzanan devamı var.
1985 yılında dindar dünyaya seslenen bir vakıf kuruluyor. Genel merkezi Divanyolu’nda eski bir medresede yer alan “Birlik Vakfı”.
Vakfın kurucuları arasında İsmail Kahraman da var, bir ara orada Mütevelli Heyeti Başkanı.
Vakfın kurucuları arasında bir de kim var? Recep Tayyip Erdoğan. Kahraman ile yolları daha önce kesişmiş olabilir ama, o vakıfta bir arada bulundukları kesin.
Birlik Vakfı ile İsmail Kahraman’ın birlikteliğinde ara yok. Örneğin, 2012’de vakıf ona “vefa gecesi” düzenliyor.
Vakfın vefası çok yönlü. Aynı vefayı Tayyip Erdoğan’a da gösteriyor.
Vakıf bir anayasa önerisi hazırlıyor. Önerisini geçen dönem yeni bir anayasa taslağı üzerinde çalışan Meclis Uzlaşma Komisyonuna sunuyor. Öneriyi hazırlayan komisyonun başkanı İsmail Kahraman. Önerinin pek çok ilginç maddesi var, ben sadece ikisini aktarıyorum.
Milletvekili yemini bugünden epey farklı. Bugünkü yeminde yer alan “demokratik ve laik Cumhuriyete, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma” bölümü onların önerisinde yok. Diyorum ya, Milli Nizam’dan Saadet Partisi’ne uzanan çizgi, diye. Aynı zamanda AKP’nin geldiği kök, diye.
İkincisi ise, insanı titretiyor, yürütme maddesi. Aynen şöyle:
“Yürütme yetkisi halk tarafından seçilen Devlet Başkanına aittir. Devlet Başkanı yürütme organını tek başına temsil eder”.
Aynı maddenin devamı daha da heyecan verici:
“Devlet Başkanı yetkilerini kullanırken sorumsuzdur”.
Hem tek başına, hem sorumsuz, helal olsun. Tam Tayyip Erdoğan’ın gönlünden geçen Başkanlık sistemini öneriyor. Adı Başkanlık, fiilen anayasa eliyle diktatörlük, tek adam ve sorumsuz.
İsmail Kahraman tam kahraman. Meclis Başkanlığını çoktan hak ediyor.