Bu sahneyi ilk kez görüyorum.
İktidarın eline geçirdiği şu, şu, şu kanallar aynı anda aynı yayını yapıyor.
Kabine toplantısı sonrasında Tayyip Erdoğan açıklamasını yayınlıyor.
Ben açıklamayı farklı iktidar yanlısı kanallardan izliyorum.
O kanallar yayında. Ama, nasıl?.. İlk kez gördüğüm sahne işte bu.
Diyelim ki...
"Erdoğan yurtlarla ilgili bir şeyler söylüyor, o kanallar aynı anda ekrana öğrencilerle ilgili aynı görüntüyü getiriyor."
Diyelim ki...
"Erdoğan sosyal konutlarla ilgili bir şeyler söylüyor, o kanallar aynı anda ekrana konutlarla ilgili aynı görüntüyü getiriyor."
Erdoğan hangi konudan söz ederse, o kanallar o konuyla ilgili görüntüleri ekrana getiriyor.
Bu normal değil mi?..
Elbette, konu ne ise, ekrana o konuyla ilgili görüntü gelir, bu normal.
Ama, bu haliyle değil.
"Görüntüler sanki tek bir elden çıkmış, sanki kopyalanmış gibi!..
Erdoğan ne derse, o sırada yayınlanması önceden programlanmış gibi!.."
Bu olay hiçbir demokratik ülkede görülemeyecek, sadece otoriter rejimlere özgü, medyanın iktidar tarafından nasıl kullanıldığının en çarpıcı örneklerinden biri.
Bir yerlerden yönetilen, iktidarın tam isteği doğrultusunda yapılan yayın zinciri.
Medyanın iktidar tarafından feth edilmesinin ibretlik örneklerinden biri.
AKP - MHP ortaklığı seçime giderken, bu mutluluk zincirinde hiç bir aksamaya meydan bırakmamak amacıyla...
"Sansür yasası getiriyor."
Her türlü yolsuzluk iddialarını örtmek, yoksulluğu gizlemek amacıyla yasaklara sığınmak!..
Bakın nasıl.
Getirmek istedikleri yasakların, demokrasiyle ilgisi zaten yok da, mantıkla filan da ilgisi yok. Yeter ki, toplumu yalanlarla kandırmaya çalışsınlar:
"- Aslan fildir.
- Dağ ovadır.
- Hapisane özgürlüktür.
- Tencere tavadır.
- Enflasyon yüzde 10'dur.
- Yoksulluk yoktur.
- Bütün hava alanları son yirmi yılda yapılmıştır.
- Bütün üniversiteler son yirmi yılda açılmıştır.
- Merkez Bankası döviz rezervi 100 milyar dolardır."
Aslandan tencereye, yoksulluktan hapisaneye, hava alanlarından ovalara, aklınıza hangi konuda, ne gelirse gelsin, mantık dışı, bilgi dışı, bütünüyle yanlış...
"Daha da önemlisi, iktidar sahipleri bunlar gibi gerçekle uzak yakın hiç bir ilgisi bulunmayan sözler söylerse....
Ve doğal olarak, herhangi bir kişi, ‘olur mu bu ya, bu yanlış, doğrusu şöyle' dediği anda...
Gelsin bir yıldan üç yıla kadar hapis!.."
Meclis'te görüşülmekte olan sansür yasası, işte böyle çok geniş kapsamlı, mantık dışı, anayasanın pek çok maddesine aykırı, iktidarı kaybetme telaşıyla gerçekleri toplumdan kaçırmanın son çaresi.
İktidara gelirken, mücadele edeceğiz dedikleri yolsuzluk iddialarının ortalığa saçıldığı, yoksulluğun halkın büyük çoğunluğunun belini büktüğü bir ortamda, bunları sansürle yasaklama denemesi.
Örneğin, okkalı bir yalan dolaşıyor ortada.
"Dünyada da, gıda fiyatları çok yüksek."
Değil, gerçek şu:
"Geçtiğimiz kış aylarında gıda fiyatları dünyada yüzde 34 dolayında artarken, iki ay önce yüzde 8'e kadar düşüyor.
Bizde gıda fiyatları, TÜİK'in o şaheser oranıyla bile yüzde 93!.. Dünya fiyatlarının on iki katı!.."
Bu gerçeği kim söylerse, kim yazarsa, hiç bir demokratik ülkede bulunmayan bu sansür yasası çıktıktan sonra, birilerinin emriyle, o kişi kendisini doğrudan doğruya hapiste bulabilir, ‘yalan söylüyorsun, yalan yazıyorsun' iftirasıyla!..
Bu arada mazotundan şekerine, sütünden etine kadar zamlar durmak bilmiyor.
O zamları yazmak da, bir süre sonra ‘tehlikeli' hale gelebilir.
Ya da bir başka örnek.
Diyorlar ya...
Üretim, yatırım, ihracat artacak, cari işlemler fazla verecek, büyüme olacak, enflasyon düşecek...
Daha dün, tekrar bir çuvallama var.
Cari fazlaya oturan model yine tutmuyor, çünkü cari işlemler sürekli açık veriyor. Dün gelen verilere göre...
"Ağustos ayında cari açık 3.1 milyar dolar. Yıllık açık 40 milyar 889 milyon dolara çıkıyor.
Bunların modeli bir kez daha kayalara çarpıyor."
Modelleri nereye çarparsa çarpsın da...
O saçma sapan modelle asıl çarpılan hepimiz oluyoruz.
Sansür yasasından sonra...
"Bu model yanlış" diyeni de, kamu düzenini bozmakla suçlayarak, içeri atabilirler!..
Sansür yasasından sonra resmi söylemler, şimdi olduğu gibi, gerçeklerle bağdaşmayacak...
Çizilen pembe tablolar halkın birebir yaşadıklarıyla sürekli çelişecek...
Kimsenin sesi çıkmayacak...
Bunlar da, halkın o yalanlara inandıklarını sanacak...
Oysa...
"Derinden derine kabaran öfke dalgası seçim günü sandıkta bu rejime son verecek."
Ne yaparlarsa yapsınlar, gidecekler.
Yok, bu adam kutlamayı kesinlikle hak ediyor!..
Ergenekon davasından bir süre hapis yatan, sonrasında CHP'den milletvekili seçilen, derken Memleket Partisi'ne geçen, ardından bağımsız kalan Mehmet Ali Çelebi dün kendi açıklamasında yer aldığı biçimiyle:
"Türk Silahlı Kuvvetlerinin namuslu ellerinde yetişen asker kökenli bir milletvekili olarak (...) Cumhuriyetimizin neferi, Atatürk'ün askeri olarak yoluma AK Parti'de devam edeceğim.
(...) Davet ederek, şahsımı onurlandıran Sn. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a şükranlarımı sunuyorum."
Tadına doyum olmaz bir açıklama!..
Şahane bir tercih!..
'Atatürk'ün askeri' olarak, CHP'den seçilip, şimdi AKP sıralarında oturmak her yiğide nasip olmaz!..
Hele de, CHP'de iken pek çok yönüyle eleştirdiği Erdoğan'a şimdi ‘şükranlarını sunmadan' AKP sıralarında oturmak hiç mümkün olmaz!..
Muhteşem manevrasıyla, M.A.Ç. Balkanların ve Orta Doğu'nun en büyük siyasi kişileri arasında yer aldığını kanıtlamış, ülkemizin kendisinden çok değerli hizmetler beklediğini tarihe kaydetmiştir.
M.A.Ç.yi kutlar, CHP'den milletvekili seçilirken, kendisine oy verenlerin kalbi selamlarını iletirim.
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi’ni, 1969’da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet’te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989’da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet’te önce Yayın Koordinatörü, 1999’da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003’te Hürriyet Gazetesi’nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24’te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’in çeşitli ödülleri yanında, 2014’te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV’nin 'Kırılmayan Kalemler’ ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca’dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |