Yere göğe koyamadıkları, TRT'de dizi yaptırdıkları II. Abdülhamit bile, iki yıl içinde yok etmiş olmasına rağmen, 1876 Anayasası yürürlüğe girdiği ilk gün, o anayasaya "uyacağına" ilişkin söz veriyor.
Üç kadın bir eczanede oturuyor, çay içiyor, kadınlar mesafeyi korumalarına rağmen, içeriye giren polis "onlara ceza yazıyor, maske yok, mesafe yok" gerekçesiyle.
Polis sokakta "maskesi olmayan, mesafeyi korumayan insanlara ceza kesiyor."
"Maske ve mesafeyi korumak" adına, pek çok ilimizde lokantalar, kafeler, oteller ya kapalı ya da yüzde elli kapasiteyle çalışmalarına izin veriliyor, tiyatrolar, sinemalar kapalı.
Minibüslerde mesafeye uymayan şoförlere ceza veriliyor. Yolcular indiriliyor. Bu ve benzer ceza kesmeler Türkiye'nin dört bir yanında geçerli.
Sağlık Bakanı her gün, ama her gün, salgında son durum açıklamasına ek olarak, "maske, mesafe" kuralını hatırlatıyor.
Türkiye'nin bütün stadyumlarında, "propaganda ile karışık, Tayyip Erdoğan'ın" aynı hatırlatması, 'TMM' kısaltmasıyla 'Temizlik, Maske, Mesafe' kuralı, salgına karşı.
Ya dün?.. Dünkü AKP Kongresi...
"Kongre salonunun içi ve dışı, 'şahsımın' söylemiyle, 'lebaleb' , yani tıklım tıklım dolu!
Mesafe hak getire!.. Maske?.. Hem var, hem yok!.."
Bir süre önce özellikle Karadeniz illerindeki AKP kongreleri yine 'lebaleb' dolu, sonuç malum, o illerde salgın alıp başını gidiyor, aradan bir ay geçiyor, o iller kırmızıdan hâlâ kurtulamıyor.
Kongre salonunun içinde ve dışındakilere ceza kesecek bir babayiğit elbette yok!.. O zaman:
"1- Sokaktaki insanlara, şoförlere, eczanelerde oturanlara hangi hakla ceza kesiyorsunuz?..
2- Hangi hakla pek çok mekanı kapatıyorsunuz?..
3- Hangi hakla sokağa çıkma yasakları uyguluyorsunuz?.."
Bunun çok ötesinde, bu bencilliğin ruhu başka yerde:
"Bu ayrımcı ve çelişkili uygulama, iyice yıpranmış adalet duygusunu daha da yok ediyor, kutuplaşmayı biraz daha körüklüyor, farkında bile değiller."
Kendi yaptığın uyarılara, önce sen kendin neden uymuyorsun?..
Erdoğan'ın dünkü konuşmasına gelince...
Yandaşlar istedikleri kadar pompalasın, her hafta yaptığı sıradan grup konuşmalarından biri daha...
Yine de, ilgimi çeken iki konu var.
Biri, T24 haberinde yer aldığı gibi, yazılı metinde var olan, ama kürsüden dile getirmediği İstanbul Sözleşmesi...
Diğeri de, HDP'nin kapatılma davasına dönük herhangi bir söz söylemekten kaçınması... Ne de olsa, "Devlet Bahçeli faktörü!.."
Doların sert yükselişi ve ekonomik krize dönük yine bilinen nakaratla karşımıza çıkıyor. Daha önce bir kaç kez dile getirdiği "yastık altındaki dövizleri bozdurun" çağrısını tekrarlıyor:
"Evlerdeki döviz ve altını çeşitli finans araçlarına yatırarak, ekonomiye ve üretime kazandırmanızı istiyorum."
Buna ek olarak, ekonominin perişanlığını anlatanlar için:
"Battık, bittik, yıkıldık, öldük diye terane tutturanlar (...) kifayetsiz muhterislerdir."
Madem böyle suçluyor, kendisinin dolarla serüvenini özetlemenin tam zamanı.
- Dolar 2.62 TL, Erdoğan:
"Dolar alan, yaya kalır."
- Dolar 2.64 TL, Erdoğan:
"Sakın dolar almayın, duvara çarparsınız."
- Dolar 3.58 TL, Erdoğan:
"Sizi Allah için seviyorum, yastık altındaki dövizi bozdurun, hiç endişe etmeyin, biz bu oyunu kısa zamanda bozarız."
- Dolar 3.62 TL, Erdoğan:
"Dolar 1.50 TL'nin de altına düşecek."
- Dolar 3.81 TL, Erdoğan:
"Bunda ürkecek bir şey yok, ama ben milletime kimse yastık altında dövizini biriktirmesin diyorum."
- Dolar 4.77 TL, Erdoğan:
"Verin şu kardeşinize yetkiyi, dolarla, faizle nasıl uğraşılır, görürsünüz."
- Dolar 5.07 TL, Erdoğan:
"Yastık altındaki dövizleri çıkartın."
- Dolar 5.55 TL, Erdoğan:
"Bugün dünden daha iyi, yarın bugünden daha iyi olacak. Onların dolarları varsa, bizim de halkımız, hakkımız ve Allah'ımız var."
- Dolar 6.55 TL, Erdoğan:
"Döviz kurunun özellikle ekonominin kuralları içinde makul seviyesi ne ise, en kısa zamanda oraya oturacak, hiç endişe etmeyin."
- Dolar 7.08 TL, Erdoğan:
"Şu anda tulumbada su yok!.."
Erdoğan dün konuşurken, dolar 7.94 ile 7.99 TL arasında gidip geliyor.
Bunlara ayrıca yorum katmaya gerek yok. "Benim alanım ekonomi, ekonomiden ben sorumluyum" diyor ya, al sana alan ve sorumluluk!..
O "alan ve sorumluluk" grafiği yıllar içinde nasıl gelişiyor?.. Merkez Bankası verilerinden hareketle, çıkan sonuç şu:
"- 24 Mart 2011'den bu yana, on yıl içinde Türk Lirası dolar karşısında yüzde 402.71,
- 'Tek adam rejiminin' kurumlaştığı 2018 Haziran ayından bugüne, yaklaşık üç yıl içinde ise, Türk Lirası dolar karşısında yüzde 96.47 değer kaybediyor."
Bu verilerin Türkçesi çok acı:
- Son on yıl ve son üç yıl içinde olağanüstü yoksullaşıyoruz. Türk Lirası cinsinden elde ettiğimiz ücretler, emeklilik, ikramiye, benzer ne varsa, hepsi eriyor.
- Son on yıl ve son üç yıl içinde ithal ettiğimiz ürünler aynı oranda pahalıya geliyor. O fiyat artışları bizlere aynen yansıyor.
- Son on yıl ve son üç yıl içinde dış borçlarımıza aynı oranda ek yük geliyor, bunu yine biz ödüyoruz.
- Son on yıl ve son üç yıl içinde dolarla garanti verilen yollar, köprüler, geçitler, hava alanları ve şehir hastanelerine aynı oranda ek yük geliyor, oraları yapan müteahhitler aynı oranda kazanç sağlıyor. Onların kazancı yine bizim cebimizden çıkıyor.
- Son on yıl ve son üç yıl içinde gelir dağılımı daha da adaletsiz hale geliyor.
- Son on yıl ve son üç yıl içinde dünyada parası bu ölçüde değer kaybına uğrayan bir başka ülke yok!..
Ne de olsa, "alanı ekonomi ve sorumluluk onda!.."