Bir futbol takımı, o maçı kazanıyor, bu maçı kazanıyor, kazandıkça takımda moraller düzeliyor, takımda iyimser bir hava esiyor, takım bir hava yakalıyor.
Rakip takımlar dahil, herkes, “tamam bu iş bitiyor” diye düşünüyor, o takım adım adım şampiyonluğa koşuyor. Bir rüzgâr esiyor, takım lehinde. Hani, bir iki puan kaybetse bile, kimse artık aksini düşünmüyor, yakalanan o hava o takımı şampiyonluğa taşımaya yetiyor.
Seçimlerde de öyle.
Yıllarca seçim izliyorum, ilk bir kaç mitingden sonra yavaş yavaş, belli bir parti için bir hava esmeye başlıyor.
Bazı mitingler, bazı TV konuşmaları o partiye istenilen düzeyde olumlu katkı sağlamasa bile, o parti artık belli bir rüzgârı arkasına almış, adım adım iktidara yürüyor.
Elle tutulur, gözle görülür biçimde yakalanan hava, o partiyi iktidara taşımaya yetiyor.
Belli bir birikim sonrasında, sokaktaki insan artık hissetmeye başlıyor, “artık tamam, o parti iktidar oluyor” havası, ruhu, rüzgârı, aklınıza nasıl geliyorsa, öyle nitelemek mümkün.
Bir futbol takımının şampiyonluğu ya da bir siyasal partinin iktidar yolu, özünde “bir algı”, şampiyonluk ya da iktidar algısı.
O algı yerleştiği zaman, artık o takım şampiyon oluyor, o parti iktidara geliyor.
Hepimizin ve bizden sonraki kuşakların hayatını bütünüyle etkileyecek, Cumhuriyet tarihinin en önemli referandumuna doğru yol alıyoruz.
Ya otoriter tek adam rejimi ya demokrasiye devam, referandumu.
Referanduma iki aydan daha az bir zaman kala:
Ülke çapında bir “HAYIR” algısı yerleşmeye başlıyor.
Bir “HAYIR” rüzgarı, bir “HAYIR” ruhu.
O rüzgar yavaş yavaş toplumun kararsız kesimi üzerinde etkisini gösteriyor.
İnsanlar daha çok “HAYIR” üzerinde odaklanıyor, daha çok “HAYIR” çevresinde kenetleniyor.
“HAYIR algısını” çeşitli kesimlerde olduğu gibi, referandumun geçmesi için çalışanlar üzerinde de görmek mümkün.
O nedenle, o kesimde bir telaş var.
Zaten o telaş nedeniyle, saçma sapan sözler birbirini izliyor.
Görevi ve konumu çok farklı olan insanlar, o telaşa kapılarak, ağızlarından çıkanı kulakları duymuyor. Söyledikleri sözlerden dolayı görevlerinden ayrılıyor ve haklarında yasal soruşturma açılıyor.
Gün geçmiyor ki, “HAYIR” oyu kullanacak kesimlere baskı yapmaya dönük bir saçmalık yaşanmasın.
O tehditler, o baskı kampanyası “HAYIR” oylarını daha da yükseliyor.
AKP de bunun farkına varmaya başlıyor.
“HAYIR rüzgârı”.
Ve buna bağlı telaş, korku.
O telaşlardan ve korkulardan biri bildiriler ile ilgili, “HAYIR bildirileri” ile.
Çeşitli kesimler bu süreç içinde zaman zaman bildiri yayınlıyor. Belli bir mantık ve bilgi çerçevesinde referanduma sunulan anayasa değişikliğini anlatıyor, yorumluyor ve neden “HAYIR” oyu kullanacaklarını açıklıyor.
Akademisyenler, sanatçılar, emekli büyükelçiler, çeşitli kesimden insanlar tek tek bireyler olarak ya da guruplar halinde bildiriler yayınlanıyor.
AKP ve MHP o bildirilerden çok rahatsız, o kesimi çok tedirgin ediyor.
Çünkü, AKP ve MHP farkında ki, o bildiriler toplumu etkiliyor. Çünkü, o bildirilerde ne hakaret var, ne saldırgan bir üslup, ne de çala kalem bir propaganda. HAYIR, hiç biri yok, akıl, mantık, bilgi ve tarihsel perspektif içinde demokratik bir tavır var.
Korku bunlardan dolayı dağları bekliyor.
“HAYIR bildirilerinden” bir yenisini Mülkiyeliler Birliği açıklamak için girişimde bulunuyor.
Emekli vali, emekli büyükelçi, emekli kaymakam, emekli maliyeci, emekli öğretim üyesi kısaca, Siyasal Bilgiler Fakültesi, yani Mülkiye mezunu bir gurup insan HAYIR bildirisi hazırlıyor. Toplam yaklaşık iki yüz kişi kadar Mülkiye mezunu.
Şimdi sıkı durun.
Başbakanlık bildiri hazırlığını bir biçimde öğreniyor. Mülkiyeliler Birliğine haber gönderiyor:
“O bildiriyi yayınlarsanız, diplomatik pasaportlarınız geçersiz hale gelir”.
Tam tehdit. Korkudan kaynaklanıyor
Tehdit olayın bir yönü. Diğer yönü ise, demokrasiye taban tabana zıt bir tavır.
“HAYIR algısını, HAYIR rüzgarını” daha da pekiştiren bir tehdit.
Şunun şurasında en fazla iki yüz kişinin imzasının yer alacağı bir bildiri.
İki yüz kişiden korkacak hale geldiyse, telaşın, kaygının boyutunu varın siz hesaplayın.
56 milyon seçmen var, bildirideki imza sahibi iki yüzü geçmiyor.
56 milyon ve iki yüz kişi, işte “HAYIR algısına” yeni bir kanıt.
Bunun AKP’de yarattığı panik, işte bu.