Karanlığın son aşaması mı?..
İnsanlığın en iflas etmiş hali mi?..
Alçaklığın sınır tanımaz ruhsuzluğu mu?..
Şımarıklığın alışkanlığa dönüşmüş haddini bilmezliği mi?..
Evet, hepsi birden!..
Olaya bakın!..
Üç kişi geçen akşam Ankara'da bir müzik mekanına gidiyor, sahnede müzisyen Onur Şener var. Ondan bir şarkı istiyorlar, Onur Şener "o şarkıyı bilmediğini" söylüyor.
Sonra ne oluyor?..
Üç kişi buna çok bozuluyor...
"Ve Onur Şener öldürülüyor.
Öl - dü - rü - lü - yor!.."
Sanatçı Haluk Levent bu cinayetle ilgili olarak çok çarpıcı bir iddia oraya atıyor:
"İkisi Çalışma Bakanlığı'nda müfettiş, biri Türk Havacılık ve Uzay Sanayii'de mühendis."
Nedir bu?..
Hangi bilim dalı bunu nasıl açıklar?..
Dengelerini bütünüyle kaybetmiş, aklını oynatmış bir toplumun çürümüş bireyleri...
"Ne yazık ki, sayıları hiç de az değil, her yerde var. Trafikte, çarşıda pazarda, sokak ortasında, kolay kolay akla gelmeyecek hatta bir müzik mekanında, meslekleri ne olursa olsun, caniler, magandalar kol geziyor."
Toplumun DNA'sı bozuluyor.
Sanki zehirlenmiş, can havliyle o zehiri herkese akıtmak istercesine...
Tam bir cinnet hâli.
İncir çekirdeğini doldurmayacak saçma sapan nedenlerle işlenen cinayetler, geride kalan kaybolan hayatlar...
"Türkiye bir kabus yaşıyor.
Kılcal damarlarına kadar işlemiş şiddet histerisinde çalkalanıyor."
O histeride çocuklara cinsel saldırılar, kadınlara ve sağlık çalışanlarına saldırılar...
En basit, en olağan bir kuralı çiğneyenlere yapılan uyarıyla sonuçlanan saldırılar...
Bu siyasi ve sosyal atmosferde insanın nefes alması bile güçleşiyor.
"O güzelim Türkiye, hiç kimsenin güvende olmadığı, herkesin başına ne zaman, ne geleceği belli olmayan korku tüneli haline geliyor."
Onur Şener'i öldürdüğü iddia edilen caniler, sapıklar bakalım ne ceza alacak?..
Onların ‘kamu görevlisi' olduğu iddia ediliyor ya!..
Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati haklı!..
Onun deyimiyle, ‘heterodoks bir ekonomi' ile karşı karşıyayız. Heterodoks, yani:
"Ana akımdan sapmış, farklı bir düşünce" anlamında.
Dün TÜİK'in açıkladığı yıllık yüzde 83.45 oranındaki enflasyon, tam da Nebati'nin söylediği gibi, heterodoks, yani ana akımdan sapmış bir enflasyon oranı.
Neden ana akımdan sapmış?..
Çünkü:
"Üç ayrı enflasyon oranı var. İstanbul Ticaret Odası'na göre, yüzde 107.42, bilim adamlarından oluşan ENAG'a göre, yüzde 186.27, TÜİK'e göre, yüzde 83.45."
Birbiriyle hiç benzerlik taşımayan bu üç enflasyon oranı, TÜİK'in sık sık vurgulanan "makyajlı, yani birilerin isteğine göre düzenlenmiş" verileri ışığında, heterodoks hale gelmiş bulunuyor, ana akımdan sapmış.
"Birileri yalan söylüyor."
Bu yalanın bir de, yine Nebati'nin deyimiyle, ‘nöro ekonomik' hali var.
Yani, "sinir bozucu."
Bu hal, özellikle iki ayrı kategoride sinirleri laçka ediyor:
"Gıda enflasyonu yüzde 93.05, ulaştırma enflasyonu yüzde 117.66."
Sağlıkta, eğitimde, konuttaki artışlarla birlikte gıda ürünlerinde artan fiyatlarla birlikte...
"İnsanlar açlıkla karşı karşıya..."
Ulaştırmada artan fiyatlarla birlikte...
"İnsanlar bir yerden bir yere gidemez halde."
TÜİK'in açıkladığı enflasyon oranında yine Nebati'nin deyimiyle, ‘epistomolojik bir kopuş' var.
Çünkü:
Tüketici fiyat artışı yüzde 83.05 olduğu halde, üretici fiyatlarıyla enflasyon yüzde 151.50. Aradaki fark, neredeyse iki katına yakın.
Arada bu kadar büyük fark varken...
"TÜİK'in açıkladığı tüketici fiyat endeksi üretici fiyatlarından bütünüyle epistomolojik kopuşu yansıtıyor!.."
Üretici fiyat artışları yüzde 151.50 ise, tüketici fiyat endeksi nasıl oluyor da, yüzde 83.05'te kalıyor?..
Enflasyonun açıklandığı gün, Tayyip Erdoğan aylardır dilinden düşürmediği masalı tekrarlıyor:
"Enflasyon meselesinin üstesinden gelerek, Türkiye Yüzyılı'nı hep birlikte inşa edeceğiz."
Enflasyon, onun deyimiyle:
"Dış güçler son mermiyi ekonomiye sıktılar!.."
Mermi, dış güçler, Türkiye Yüzyılı masalları devam ederken, Erdoğan dün dikkat çeken bir vurguda bulunuyor:
"Diğer ülkelerin ve piyasaların 2008 küresel finans krizinden gerekli dersleri almadıklarını, yanlış yolda yürümeyi sürdürdüklerini görüyoruz."
Sanki kendisi ders alıyormuş gibi!..
Faizi her düşürüşte, döviz kuru biraz daha zıplıyor, o da enflasyonu tetikliyor, enflasyon bir yıldır üç haneli rakamlara doğru böyle böyle yol alıyor.
Geçen Eylül'den bu yana...
"Arka arkaya tam on iki kez tekrarlanan yanlış yol..."
Bir de, başkalarının gerekli dersi almadıklarını eleştirmez mi?..
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi’ni, 1969’da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet’te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989’da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet’te önce Yayın Koordinatörü, 1999’da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003’te Hürriyet Gazetesi’nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24’te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’in çeşitli ödülleri yanında, 2014’te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV’nin 'Kırılmayan Kalemler’ ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca’dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |