Fransa...1789 Devrimi...
"8 Mart kadınların ekmek ayaklanması..."
Aile bireylerinin maddi ihtiyaçlarını gidermeleri için başlayan kadınların mücadelesi, daha sonra eşitlik ve özgürlük talepleriyle birleşiyor, 1848'de sınıfsal bir harekete dönüşüyor.
8 Mart 1857... New York...
Bir tekstil fabrikasında grev var, polis grevci işçilere saldırıyor, fabrikada yangın çıkıyor, polis barikat kuruyor, işçiler kaçamıyor yangından...
Yangında 120 kadın işçi hayatını kaybediyor.
8 Mart 1908... New York...
Çoğu sosyalist, kadın işçiler sendikal haklar ve oy hakkı için miting düzenliyor. Kadınların ilk siyasal mücadelelerinden biri.
8 Mart 1917... Moskova...
Çarlık Rusya'sının devrilme sürecinde, Şubat Devrimi kadınların grev ve protesto yürüyüşüyle başlıyor.
Birleşmiş Milletler'in resmi web sitesine göre:
"8 Mart'ın kadınlar gününün seçilmesine kaynaklık eden olay, Rusya'da Çarlığa son veren kadınların işte o günkü protesto eylem ve grevleri."
Kadın eylemleri sonucu dünyada "Kadınlar Günü kutlanmasını" öneren yine iki sosyalist kadın, Clara Zetkin ile Rosa Lüxemburg.
1930'lu yıllarda "faşizme karşı birleşik cephe" düşüncesinin arkasında yine kadınlar var. Dolayısıyla:
"1977'den bu yana sosyalist ve kapitalist dünyada kutlanan ‘8 Mart Kadınlar Günü' sosyalist görüşün ürünü."
Kadınlar mücadele ediyor, kadınlar önde ama, kadına şiddet de, ne yazık ki, yine önde.
- Fiziksel şiddet,
- Cinsel şiddet,
- Hakaret, aşağılama,
- Ailesiyle görüşmesine izin vermeme,
- Çocuklarını görmesini engelleme,
- Eve kapatma,
- Eğitim almasını önleme,
- Kazancına el koyma,
gibi kadınlara uygulanan şiddet türleri, Türkiye'de ve dünyanın her yerinde, hatta modern toplumlarda bile var.
Şiddetin en uç noktası cinayet.
8 Mart 1921... İstanbul...
İki sosyalist kadın, Rahime Selimova ve Cemile Nuşirvanova'nın girişimiyle başlayan kadınların protestosu sonucunda Türkiye'de kadınlar günü kutlamaları başlıyor.
Ve klasik Türkiye (Osmanlı) bu alanda da, işbaşı yapıyor.
8 Mart'ın kutlanması yıllarca yasaklanıyor.
1975 yılına kadar... O tarihte, yine sosyalist bir örgüt olan, "İlerici Kadınlar Derneği" kadın haklarını ön plana çıkaran eylemlerini yoğunlaştırıyor, o faaliyetlerin sonucunda Türkiye'de "Kadınlar Yılı Kongresi" düzenleniyor.
Bu arada önemli katkı, sosyalist hareketin öncülerinden Sabiha Sertel'den geliyor. Sadece eşi Zekeriya Sertel ile yayınladıkları "Tan" gazetesi değil, aynı zamanda bir kitap çevirisi.
Avrupa'da sosyalist hareketin önemli isimlerinden August Bebel'in başyapıtı "Kadın ve Sosyalizm" kitabını Türkçe'ye kazandıran yine Sabiha Sertel.
Arada 8 Mart, sürpriz değil, "Kadınlar Gününü kutlamak yasaklanıyor!.."
1984 yılında kutlamalar yeniden var.
2003 yılında, o tarihlerde "demokrat görünümlü AKP" 8 Mart kutlamalarına izin veriyor. Hatta, 2014 yılına kadar, iktidarların "Aşil'in topuğu" olarak gördükleri, ürktükleri "İstanbul İstiklal Caddesi'nde" bile kadınların yürüyüşüne ses çıkartmıyor.
"2014 yılında 'yasak hemşehrim' orada gösteri yapmak!..
2019 yılında AKP artık iyice sertleşiyor, malum otoriter rejim, Taksim'de toplanmak, yürümek isteyen kadınlar biber gazı ve plastik mermilerle karşılaşıyor.
AKP'ye göre, polisin o müdahalesinin arkasında ne varmış?..
"Ezan okunurken, kadınlar slogan atarak, ezana saygısızlık yapmış!.."
Yürüyüşe katılan kadınlar bu iddiayı yalanlasalar da, iktidar ve ortağı söylemediklerini bırakmıyor.
Tıpkı, iki yüz otuz yıl önceki Paris gibi, tıpkı iki yüz yıl önceki New York gibi, günümüzde kadınlar Belarus'ta tarih yazıyor.
Oradaki diktatör Lukaşenko'ya karşı seçimlerde üç aday çıkıyor. Lukaşenko adaylardan ikisini hapse attırıyor, üçüncüsünün aday olamayacağını söylüyor ve seçimlere tek aday olarak girmek isteyince...
"O adayların eşleri, üç kadın bir araya geliyor, içlerinden birini Cumhurbaşkanlığına aday gösteriyor."
Diktatörlerin karşısında aday olsun, ne fark eder?..
"Sandıkta hile, oy sayımında hile" var ya!..
Hile var ama kadınlar da var!..
Hilenin yanında, o üç kadını hapse atmak, ülkeden sürmek, çocuklarını tehdit etmek de var!..
"Kadınlar yine de vazgeçmiyor...
Belarus'da on binlerce kadın sokaklara dökülüyor, dövülüyorlar, sövülüyorlar, ama geri adım atmıyorlar... Erkekler kadınlara katılıyor, grevlere gidiyorlar...
Bu sefer, Paris'teki gibi, ekmek için değil, bu sefer demokrasi ve özgürlük için.
Belarus'ta kadınlar destan yazıyor."
Sanki Türkiye'de yazmıyorlar mı?..
Tarlalarına maden ocağı açılmak istendiğinde...
Köylerinin suyuna set çekilmek istendiğinde...
Ormanlarına balta vurulmak istendiğinde...
Örneğin, Cerrattepe'de, Ermenek'te, Edremit'te, Türkiye'nin her yerinde...
"Onların doğal yaşamına müdahale edildiğinde, hele de son beş altı yıldır Türkiye'de polis coplarının, damperlerin, kamyonların karşısına önce kadınlar çıkıyor...
Sadece bağırıp çağırarak değil, kendini feda edercesine...
Ekmekleri için...
Özgürlükleri için...
Yaşadıkları çevre için..."
Ya da siyasette... Eylem ve söylemleriyle Türkiye'yi yerinden oynatıyorlar...
Tam bir enerji patlaması yaşanıyor kadınlar açısından.
İşte o patlamadır ki...
"Türkiye'de kadına şiddeti, kadın cinayetlerini tetikliyor, çeşitli gerekçelerle...
Ya da saçma sapan gerekçelerle siyasetteki kadınları suçlamak..."
Boş verin siz bugün kadınlarla ilgili atılacak siyasal nutuklara, özünden kopmuş, ezberlenmiş cümlelere...
Kadınların çığlıklarına kulak verin!..
Onlara katılın!..
Kadınlar!.. Gününüz kutlu olsun!.. Hepimizin ekmeği, özgürlüğü ve demokrasi için!..