- Trafikte kırmızı ışıkta geçmek yasaktır... "Sana ne, geçiyorum!.."
- Kapalı yerlerde sigara içmek yasaktır... "Sana ne, içiyorum!.."
- Cephaneliğe ateşle yaklaşmak yasaktır... "Sana ne, yaklaşıyorum..."
- Birisine hakaret etmek suçtur... "Sana ne, ediyorum..."
- Toplu taşımaya para vermeden binmek yasaktır... "Sana ne, biniyorum..."
Toplumun her alanında kademe kademe her türlü kural çiğnenirken...
- Anayasa madde 153, "herkes Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uymak zorundadır." İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi: "Sana ne, uymuyorum..."
Bir ülkeye "kaos" adım adım böyle geliyor.
Ne demek kaos?..
"Mutlak düzensizlik hâli... Büyük boşluk... Uçurum... Toplum düzenine aykırılık... Kargaşa..."
Ve Türkiye’de şu anda kaosun en yüksek aşaması yaşanıyor.
En yüksek aşama?..
"- Anayasanın hiçe sayılması...
- Hukukun artık işlemez hâle gelmesi...
- Hukukun felç olması...
- Keyfi yönetim... "
Sadece tek bir örneği de yok, bir - iki gün içinde birkaç örnek birden...
- Kaos... Zincirleme Hukuk Faciası... Üç yılı aşkın süredir hapiste. AİHM kararına, o karara ek olarak, yerel mahkemenin tahliye kararına rağmen, beraat ettiği davada, aynı konuda yeniden suçlanıyor. Uzun süre iddianame yazılmıyor, yazılan iddianame ise, tam bir "hukuk faciası". Ele gelir tek bir kanıt yok.
- Emin Çölaşan ve Necati Doğru... Açın yazılarını, istediğinizi okuyun!.. İki gazeteci de, varlıklarını Cumhuriyet’e adamış, daha ortada FETÖ METO yokken, o cemaatlerin her türlü rezilliğini sergilemiş... Ama, şimdi ikisi de, "FETÖ’ye yardımdan" 3 yıl 6 ay 15 gün hapis... Tam bir "hukuk faciası..."
Türkiye’nin son on, on beş yılı "hukuk facialarıyla" dolu. Türkiye’nin son on, on beş yıllık tarihi, sanki "hukuk faciaları tarihi..."
Madenlerde can veren insanların yakınlarına hakları verilmezken... Grizu patlaması ya da maden çökmesinde ihmali olan suçlular ellerini kollarını sallayarak dolaşırken...
Tren kazalarında can veren insanların yakınlarına hakları verilmezken... Kazada ihmali olan suçlular ellerini kollarını sallayarak dolaşırken...
Her gün "iş cinayetine" kurban gidenlerin yakınları haklarını alamazken... O cinayette ihmali bulunanlar ellerini kollarını sallayarak dolaşırken...
Cinsel istismar suçlarına karışanlar "hafifletici sebeple" ellerini kollarını sallayarak dolaşırken...
Balyoz... Ergenekon... Kozmik odaya girilmesi...
"Hukuk faciası tarihinin" ilk anda akla gelen örnekleri.
CHP milletvekili Enis Berberoğlu ile ilgili, artık buna "hukuk" filan denilmez, saçmalıklar zincirine gelince...
Adım adım gidersek, çok yönlü bir facia ile karşılaşıyoruz.
- Berberoğlu, o sırada yine CHP milletvekili, dokunulmazlığı kaldırılıyor, MİT TIR’ları davasında 5 yıl 10 ay hapis cezası alıyor. Hapse giriyor ancak, Yargıtay infazı durdurma kararı veriyor, tahliye ediliyor.
- Berberoğlu bu arada milletvekili seçiliyor ve yeniden dokunulmazlık kazanıyor.
- Anayasanın 83. maddesine göre, "bir milletvekilinin seçildiği döneme ilişkin Meclis kararı olmadıkça tutuklanamayacağı, sorguya çekilemeyeceği, yargılanamayacağı" kuralına rağmen...
- Devrede artık "hukuku profesörü" unvanı taşıyan Meclis Başkanı Mustafa Şentop var. Meclis’teki okumayı o organize ediyor.
- Meclis’te oylamayla değil, bir okuma ile "Berberoğlu’nun milletvekilliği düşürülüyor".
- Anayasa Mahkemesi oy birliği ile "Berberoğlu’nun seçme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ile özgürlüğünün ihlal edildiğine" karar veriyor.
Bu kararı ile Anayasa Mahkemesi "Berberoğlu’nun dokunulmazlığı vardır, yargılanamaz" diyor.
- Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Yasası’nın 50. maddesine göre, "Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararın devamı olarak, ihlale yol açan olayın tüm sonuçlarıyla ortadan kalkması" gerekiyor.
- Ama, Mustafa Şentop hala Berberoğlu’nun milletvekili hakkını elde etmesinde direniyor, "hukuk profesörü!.."
- Oysa, Anayasa değişikliği görüşülürken, Şentop bir soru üzerine, "dokunulmazlık yeniden milletvekili seçilmek halinde yeniden kazanılır" diyor.
- Buna rağmen, milletvekili seçilen Enis Berberoğlu hala yargılanmaya devam ediliyor.
- Şentop’a yeniden sorulduğunda, "ben kararımda ısrarcıyım, dokunulmazlık kazanılır" diyor.
- Buna rağmen, aynı Şentop Berberoğlu’nun Anayasa Mahkemesi’ne başvurusundan bir ay önce, Meclis’te Berberoğlu’nun dokunulmazlığının kaldırılmış olduğunu okutuyor.
Veeee...
Berberoğlu’nu yargılayan 14. Ağır Ceza Mahkemesi "ben Anayasa mahkemesi kararına uymuyorum" diyor.
Kaos’un son aşaması!.. Öyle bir kaos ki, Anayasa Mahkemesi daha önce "ben AİHM kararına uymam" diyor. Şimdi, yerel mahkeme "ben uymam" diyor!..
Siz neye uyarsınız?.. Kaos yaratmaya mı?.. Hukukun ayaklar altına alındığı bir ülke artık "yönetilemez" duruma düşüyor!..
Zaten yönetilmiyor!..
Zincirleme kaos, zincirleme hukuk faciası!..
Kaosun son aşaması!..
İçinden nasıl çıkılacağı hiç belli değil!..