"Türkiye'deki atletizm yarışmalarında elde edilen hiçbir dereceyi kabul etmiyoruz."
Utanç verici skandallar zincirinin son halkası atletizmde yaşanıyor, hem de uluslararası çapta.
"Bir sahtekârlık olarak!.."
Bunlar övünüyor ya... Olimpiyatlara ve dünyadaki diğer karşılaşmalara atletizmde çok sayıda sporcu ile katılıyoruz diye...
Bir bölümü, belki pek çoğu Afrika ve Balkan ülkelerinden devşirme sporcularla gerçekleşen katılımlar.
Ancak, bu yetmemiş olacak ki, şimdi bir sahtekârlık çıkıyor ortaya.
Erzurum'da düzenlenen atletizm yarışmalarında:
"Olimpiyatlara daha fazla atlet gönderebilmek için yarışmalarda dereceler değiştiriliyor, elde edilen sonuçlar kağıt üstünde düzeltiliyor.
4 x 400 metre yarışında koşulan derece olimpiyatlara katılmayı sağlayacak ölçü değil. O zaman ne yapılıyor?..
O ölçüye göre ayarlanıyor!..
Koşulmamış derece koşulmuş gibi kayda geçiyor, yani sahtekarlık yapılıyor."
Bu sahtekarlık açığa çıktığında, ne Atletizm Federasyonu, ne de Spor Bakanlığı kılını kıpırdatıyor.
Neden?..
Belki, onların bilgisi dahilinde bir rezillik.
Skandalın devamı var, varan bir:
"Skandalı ortaya çıkartan dürüst kişiye ceza veriliyor, o da istifa ediyor!.."
Skandalın devam var, varan iki:
"Spor Bakanlığı ve Atletizm Federasyonu bu rezalete seyirci kalınca, Dünya Atletizm Birliği sahtekârlığa el kokuyor ve Türkiye'yi kara listeye alıyor.
Türkiye'deki hiçbir yarışmada elde edilen dereceleri kabul etmeyeceğini ve denetime tabi tutacağını ilan ediyor."
Skandalın devam var, varan üç:
"Türkiye'yi manipülasyon yapan ülkeler listesine, kara listeye alıyor."
Manipülasyon, aldatma yoluyla sonuçları değiştirmek anlamında. O kara listede Gürcistan, Kırgızistan, Arnavutluk, Ermenistan, Moldova ve Özbekistan yer alıyor.
Hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlükler, mutluluk, refah, kadın hakları gibi, akla ne geliyorsa, uluslararası ölçülerde son dört, beş yıldır üçüncü dünya ülkeleri düzeyine düşen, o endekslerde en alt sıralara kayan Türkiye son olarak atletizmde de, benzer bir düşüşe imza atıyor.
Hem de, bir sahtekarlıkla!..
Normal olarak, bu sahtekarlığın bir faturası olur. Olur ama, değer yargılarının oturduğu, utanma duygusunun pekiştiği, sorumlulukların yerine getirildiği ülkelerde olur.
Böyle bir rezalet sonrasında:
"Spor Bakanı, Atletizm Federasyon Başkanı, kademe kademe kim sorumlu ise, istifa eder."
Tren kazası olduğunda onlarca kişi ölüyorsa.. TCDD Genel Müdürü, Ulaştırma Bakanı hâlâ yerinde oturuyorsa..
Maden ocakları patladığında sayısız insan ölüyorsa... İlgili genel müdür ve Enerji Bakanı hâlâ yerinde oturuyorsa...
Eh şimdi de, federasyon başkanı ve Spor Bakanının yerinde oturması normaldir!..
Gri liste
Atletizmde bu kara liste, AKP yönetimindeki Türkiye için yabancı değil.
Kara paranın aklanmasının önlenmesinde, terörün finansmanı konusunda eksiklikleri olduğu, bunu engellemede yeteri kadar mücadele etmediği gerekçesiyle...
Uluslararası Mali Çalışma Grubu (FATF) tarafından...
"Türkiye Ekim 2021'de gri listeye alınıyor."
O feci listede Pakistan, Suriye, Güney Sudan gibi yine üçüncü dünya ülkeleri var.
Bir ülke gri listeye alınınca, o ülkeye yabancı sermaye girişi ciddi ölçüde kesiliyor, çünkü o ülke riskli görülüyor.
Tam çürümüşlük...
Bileşik kaplar örneğindeki gibi...
Kara ve gri listeler havada uçuşurken...
Hukuk katedilirken...
200 liralık banknot...
"1 Ocak 2019'da tedavüle çıkan 200 liralık banknotlar o gün 130 dolara denk düşüyor.
200 liralık banknotların değeri bugün sadece 11 dolar!.."
Paranın pul olduğunun resmi!..
Bir ülkenin ulusal parası birkaç yıl içinde bu ölçüde değer kaybederse...
Refah bu ölçüde düşer...
Yoksulluk böylesine artarsa...
Çürümüşlük ve kokuşmuşluğun her alana yayılması sürpriz değil.
Ve yetkili sanılan kişilerin hiçbirinin kendisini sorumlu hissetmemesi, hâlâ koltuğunda oturması da, sürpriz olmaz.
15 Aralık perşembe gününü 16 Aralık cumaya bağlayan gece yarısı, saat 02.20...
Türkiye Büyük Millet Meclisi Sanayi Komisyonuna AKP bir önerge veriyor.
Konu bütçe ile ilgili olduğu halde, Plan Bütçe Komisyonuna değil, ne hikmetse, Sanayi Komisyonuna.
Önceki gün kabul edilen 2023 bütçesiyle değil, halen yürürlükteki 2022 bütçesiyle ilgili.
"2022 bütçesine ek olarak, 200 milyar liralık yeni bir ek bütçe daha istiyor AKP."
2022 bütçesi başlangıçta 1 trilyon 80 milyar 515 milyon lira.
Yetmiyor, Temmuz'da 880 milyar liralık ek bütçe geliyor. Ana bütçeye neredeyse yaklaşan ek bütçe.
Ama, o da tutmuyor.
"AKP 200 milyar lira borçlanmayı öngören ikinci ek bütçe getiriyor."
Savaş zamanlarında bile görülmeyen bu durum üzerine tez yazılır!..
Hesap kitap tutmuyor, neden?..
Çünkü:
1- Yüksek enflasyon, belli ki, TÜİK'in açıkladığı resmi oranın çok üstünde.
2- Durdurulamayan bir israf var.
3- Ödenemeyen borçların ve faizlerin yeni borçlarla kapatılması var.
Böyle bir ülkede her türlü hukuksuzluğun, her türlü skandalın, kara ve gri listelerin havada uçuşmasından daha normal bir şey olamaz!..
Çürümüşlük işte bu.
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |