- “O avukata gitme, o bizden değil”.
- “O bakkaldan alış veriş yapma, o bizden değil”.”
- “O taksilere binme, onlar bizden değil”.
Ve hatta ve hatta, inanılacak gibi değil ama:
“ O doktora gitme, o bizden değil”.
Doktorlara bile ayrım yapılan, her meslekten, her alanda “bizden ve sizden” diye kutuplaştırılan, bölünen bir ülkede hele de, “o gazete bizden, bu gazete bizden değil” ayrımına gidilmesi hiç sürpriz değil.
Yine de asıl sürpriz, son olarak baskıya uğrayan “Karar” gazetesiyle bağlantılı.
Çünkü, “Karar” özünde muhafazakar ve AKP’nin kendi içinden çıkan bir yayın organı.
Karar gazetesi dün bir başyazı ile içinde bulunduğu “özel durumu” yansıtıyor. Aslında, o “özel durum”, son yıllarda AKP’ye muhalif her gazetenin başına gelen “genel bir durum”.
Başyazısında gazete özetle şunu söylüyor:
“Yayına başladığımız 2016’dan bu yana yoğun, sistematik ve arkası kesilmeyen baskılarla karşı karşıyayız.
(...) Ekonomik olarak tahammül edilmez noktaya gelmiş olmamız nedeniyle bu açıklamayı yapmak zorunda kalıyoruz.
(...) İlan ambargosu ile karşı karşıyayız. Sadece kamu kurumları ilanları değil, bütün özel sektör şirketlerinin de ilan vermesi açıkça engellenmektedir”.
Tipik AKP medya operasyonlarından biri daha.
Beğenmediği, kendine muhalif basını susturmak amacıyla devreye ya “vergi denetmenleri” giriyor ve akıl almaz rakamlarla borç çıkartıyor ki, o durumda o gazetenin yaşaması mümkün değil ya da “ilan ambargosu” uyguluyor.
Üçüncü bir yol daha var, “dağıtımını engellemek”. Onu da yapıyorlar.
Ambargo aslında sadece gazetelere değil. “Bizden olmayan şirketlere de” ambargo uygulanıyor.
Gazeteler ayrı bir yer tutuyor.
Herhangi bir muhalif gazeteye “kazayla” ilan veren bir firmanın kapısına “birileri” anında dayanıyor, “sen ne yapıyorsun” uyarısıyla. Tehdit çok açık, ertesi gün bir vergi denetmeninin o şirketin kapısını çalması işten değil.
Özel sektör bu tehditlerle karşı karşıya.
Böyle bir durumda da, şirketler muhalif medyaya ilan vermeye açıkça ürküyor, korkuyor. Tam bir “korku imparatorluğu”.
Bir süredir “Karar” gazetesine ilan ambargosu uygulandığı biliniyor. Dün o gazete bunu açıkça duyuruyor.
Belli ki, artık “ekonomik olarak tahammül edilmez” noktaya geliniyor.
“Karar” gazetesinin özel bir durumu var. Orada yazanlara bakın bir kez:
Mustafa Karaalioğlu, Yusuf Ziya Cömert, Akif Beki, Ahmet Taşgetiren gibi başından itibaren uzun süre AKP’yi savunan muhafazakar kalemler. Bir zamanlar AKP’yi canı gönülden destekleyen insanlar.
Hatta aralarında bir ara AKP milletvekilliği yapmış olan Mehmet Ocaktan bile var.
Hatta, aralarında bir ara Tayyip Erdoğan’ın basın danışmanlığını yürüten Akif Beki bile var.
Hepsi AKP’li, hepsi AKP’yi savunan gazetelerde yöneticilik ve yazarlık yapmış insanlar.
Ama, bugün AKP’yi biraz eleştirince, gelsin ambargo, gelsin can damarlarını tıkamak.
Çok net anımsıyorum, üç, dört yıl önce bir ara sık sık Mehmet Ocaktan ile TV’lerde aynı programa çağrılıyor ve tartışıyoruz.
Çok net anımsıyorum, benim “ak” dediğime o “kara” diyor, benim “kara” dediğime, o “ak” diyor. Varsa yoksa, AKP’yi her konuda sonuna kadar savunuyor.
Bugün?..
Hazin bir sona doğru sürükleniyor o gazete.
Başyazısında belki o ölçüde vurgulanmıyor ancak, ilan ambargosunun yanı sıra, çok ciddi “dağıtımının engellenmesi ile de karşı karşıya”.
Dağıtım zaten “tek elde” toplanmış bulunuyor.
Medyanın geldiği nokta öylesine hazin ki, bir zamanların iki büyük grubu Sabah ve Hürriyet, ikisi de kamu bankalarının finansmanıyla el değiştiriyor. Ve AKP’ye kayıtsız şartsız destek çıkıyor.
“Karar” kaç satıyor?.. Öyle, o kadar yüksek değil.
Olsun...
“Madem ki, muhalif bir ses, tek bir tane satsa bile, satmasın!..”
Yine de, “Karar” için uygulanan ambargonun, diğer medya gruplarına yapılan baskıdan bir farkı var:
“Karar, AKP içindeki muhalif seslerin gazetesi... AKP’nin içinden doğan bir gazete... Onun muhalefeti, diyelim ki, bir Sözcü’nün bir Cumhuriyet’in muhalefetinden AKP içinde çok daha fazla ses getiriyor”.
Onun için, “Karar’a” uygulanan ambargo belki de ilk kez AKP içindeki rahatsızlığın başka boyutlara uzanması ihtimalini taşıyor.