Çaykur... Kimin aklına gelir?
Gazetecilerle ilgili Çaykur bile suç duyurusunda bulunuyor!..
Kimin aklına gelir?
Diyanet İşleri Başkanlığı...
Kırk yıl düşünseniz akla gelmez...
Gazetecilerle ilgili Diyanet İşleri Başkanlığı suç duyurusunda bulunuyor!..
Kimin aklına gelir?
Basın İlan Kurumu gazetelere sansür uyguluyor!..
Kırk yıl düşünseniz akla gelmez... Boşuna kırk yıl demiyorum, kırk yılı aşan gazetecilik hayatımda önüne gelen kamu kurumunun gazetecilere yönelik suç duyurusu yaptığını pek hatırlamıyorum.
Cumhurbaşkanlığı...
Bunu fazla düşünmeye gerek yok.
Gazetecilerle ilgili Cumhurbaşkanlığı zaten suç duyurusunda bulunuyor, İletişim Başkanlığı kanalıyla.
Beş gün önce Alman Bertelsmann Vakfı son noktayı koyuyor:
"Türkiye artık demokratik bir ülke değil."
Ve dün benim hüzünlü bir günüm...
Neden hüzünlü?
Çünkü, dün "Dünya Basın Özgürlüğü Günü"...
Hangi özgürlük? Ne günü? Hangi dünya?
"200 gazeteci hapiste..."
Bunu ben söylemiyorum, AKP’nin Adalet Komisyonu Başkanı katillerin, dolandırıcıların, mafya babalarının serbest bırakıldığı af yasası görüşürken, gazeteciler hapiste tutulurken, bundan yirmi gün önce Meclis’te söylüyor.
Hüzünlüyüm...
Onbir bin gazeteci işsiz...
Hüzünlüyüm...
Daha üç gün önce RTÜK TV’lere ceza yağdırıyor, para cezası ve program kesme...
Hüzünlüyüm...
11 Mart’tan bugüne kadar Koronavirüs salgını döneminde yazdıkları haber ve yorumlar nedeniyle, otuz gazeteci hakkında soruşturma açılıyor, on gazeteci gözaltına alınıyor, bir gazeteci tutuklanıyor.
Bertelsmann Vakfı 2004 yılından bu yana iki yılda bir dünyada demokrasileri sorgulayan "Dönüşüm Endeksi" araştırması yayımlıyor. Geçtiğimiz çarşamba günü yayımladığı son araştırma sadece gazetecilerle ilgili değil, hepimiz için acı gerçeği sergiliyor. Yaşadığımız ve bildiğimiz gerçeği...
Araştırmaya göre, 2018’deki anayasa değişikliği sonucu, parlamenter sistemin yerine gelen "Tek Adam Rejimi" ile birlikte, Türkiye’de:
"- Basın özgürlüğü,
- İnsan hakları,
- Kuvvetler ayrılığı" gibi temel demokratik değer ve kurumların kaybolduğu belirtiliyor. Bunlardan dolayı "Türkiye artık demokratik bir ülke değil".
Demokratik olmayan bir ülkede, hangi basın özgürlüğü? Hangi 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü?
Görevleri gereği, bir kaç meslek kuruluşu dışında, dünü hatırlayan tek bir gazeteci yok.
Cenaze evinde bayram mı olur?
3 Mayıs "Dünya Basın Özgürlüğü Gününe"a gelirken... Dünyada bir ilki daha yaşıyoruz...
Türkiye’yi Koronavirüs vuruyor, Koronavirüs gazetecileri ayrıca vuruyor.
Rize’de "çay fabrikasında onbir işçinin koronaya yakalandığı" iddiasını gündeme getiren gazeteci Gençağa Karafazlı hakkında Çay İşletmeleri suç duyurusunda bulunuyor, soruşturma başlatılıyor.
Antalya, Diyarbakır, Mardin’de yerel basında çalışan bazı gazeteciler Koronavirüs haberleri gerekçe gösterilerek, gözaltına alınıyor, haklarında soruşturma açılıyor.
Salgın nedeniyle sosyal medya paylaşımında bulunan bazı gazeteciler soruşturmadan nasiplerini alıyor.
Kısaca BİK, Basın İlan Kurumu.
Özellikle 1957’den sonra... Demokrat Parti iktidarının en büyük iki hasmından biri CHP, diğeri basın.
Demokrat Parti CHP’nin mallarına el koyuyor, partiyi kapatmaya kalkıyor, İsmet Paşa’yı Uşak’ta, İstanbul Topkapı’da, Kayseri Himmetdede istasyonunda ya kafasına taş attırmaya ya da kente sokmamaya çalışıyor. Meclis’te kavga, gürültü çıkartıyor.
Basına gelince...
- Gazetecileri içeri atıyor,
- Gazetelere ağır sansür uyguluyor, gazetelerin sansüre uğrayan haberlerinin yer aldığı sütunlar boş çıkıyor,
- Gazetelerin kağıt ihtiyacını kısıtlıyor,
- Ve resmi ilanlarını kesiyor.
İşte, resmi ilanların gazetelere tarafsız dağıtılması amacıyla 1961 Anayasası ile birlikte Basın İlan Kurumu getiriliyor.
- "Sen Baskı ve Bayii İade Defterini gecikmeli tutuyorsun,
- Sen bazı haberlerde haber kaynağını kullanmıyorsun".
Bunun bir adım ötesi, "senin gözünün üstünde kaşın var"!..
Basın İlan Kurumu günümüzde bu gibi gerekçelerle bazı gazetelere resmi ilanları kesiyor. Bazen 19 gün, bazen 22 gün, bazen üç aylık kesinti cezaları.
Basın özgürlüğüne darbenin ta kendisi.
Cezaların dışında... Başka bir gerekçe, başka bir konuda...
BİK resmi ilanları hangi gazetelere ve ne miktarda dağıtıyor? 2010 yılına kadar bu bilgiler resmi raporlara dökülüyor ve herkes öğreniyor.
BİK 2010 yılında kendi içinde yeni bir kavrama ağırlık tanıyor.
"Ticari sır" diyerek, kimlere, ne kadar ilan verildiğini gösteren çalışma ve mali raporlar 2010 yılından bu yana açıklanmıyor.
BİK muhalif basına dolaylı sansür uygularken, yandaşları beslemeyi sürdürüyor.
Bununla da, kalmıyor.
2016 yılında bir adım daha ileri gidiliyor. Yeni bir yönetmelik kabul ediliyor. O yönetmeliğin 114. maddesine göre:
"Resmi ilan yayınlayan gazete ve derginin haberlerinden, köşe yazılarından dolayı ya da imtiyaz sahibi gerçek ve tüzel kişilerin fiillerinden dolayı haklarında ceza davası açılırsa ya da yine aynı kişiler hakında Terörle Mücadele Yasası kapsamında suçlar nedeniyle dava açılırsa, resmi ilan hakkı son buluyor."
Bunun Türkçesi, muhalif gazetelere resmi ilanlar kesik!..
Dün Dünya Basın Özgürlük Günü...
Hüzünlüyüm...
Şu ülkelerin yerini haritada kaç kişi gösterebilir acaba?
Yeşil Burun Adaları, Beliza, Leshoto, Tonga, Tobago, Surinam, Burkina Faso, Benin...
Bu ülkeler dünya basın özgürlüğü sıralamasında Türkiye’nin üstünde. Türkiye son oniki yılda basın özgürlüğü sıralamasında 56 basamak geriliyor. Son on yılda özgürlüklerin en çok gerilediği ikinci ülke, birinci ülke Burundi.
Hapisler, işsizlik, basın kartı verilmeyen gazeteciler...
Ve ortada dolaşan "gazeteci kılıklı", gazetecilikle uzak yakın ilgisi olmayan birileri...
Kaybolan özgürlüğün ne günü olur, ne kutlaması.
Hüzünlüyüm...