“-2017 için beş yüz bin kişiye iş bulacağız.
"-Bütün verdiğimiz teşvikler 2017 için.
"-Devlete vereceğin parayı sonra verirsin kardeşim, 2017’nin sonunda.
"-2017’yi konuşuyoruz.
"-Yapısal reformları 2017’de tamamlayacağız.”
Başbakan Binali Yıldırım’ın ağzında varsa yoksa 2017.
2017’den hareketle, küçük esnaftan, çiftçiden, orta ve büyük işletmelere ve baba sanayicilere kadar herkese bir kucak açma, bir özel ilgi, bir sevimlilik gösterisi ki, sormayın gitsin.
“2017” diye söze girdiği anda, Yıldırım’ın ağzından bal damlıyor.
Çünkü, referandum var, çünkü oylamada “evet” için AKP kesenin ağzını açıyor.
Madem ki, referandum var, o zaman ver verebildiğin kadar, nasıl olsa, babanın malı değil, dağıt dağıtabildiğin kadar.
Binali Yıldırım’ın bu yönde iki önemli açıklaması var, biri Ekim, diğeri 2016 Aralık’ta. Yeni olarak da, son günlerde ÖTV ve Kurumlar Vergisi ile ilgili kararlar.
Liste şöyle:
Mazotun parasının yarısını alıyor, yüz liralık mazot alan çiftçi sadece elli lira ödüyor, diğer yarısını devlet karşılıyor.
Tarım ürünlerinde destekleme fiyatını Nisan ve Mayıs’ta ödüyor. Yani, referandum ayında.
Bütün bunların ortak bir adı var:
Referandumda “evet” oyu almak için toplumun her kesimine avanta sağlamak. Devlet kesesinden.
Harca harcayabildiğin kadar, ne gam, nasıl olsa cepte “Türkiye Varlık Fonu” var, onu istediğin gibi kullanabilirsin. Boşuna mı, orada o kadar para.
“2017 için” bunlar halkı tavlamak adına iyi de, öte yandan bir enflasyon vaziyeti var. O vaziyet hiç iç açıcı görünmüyor.
Devlet kesesinden istediği kadar kaynak aktarsın, enflasyon çift haneli rakamlara doğru giderken, geniş kitleleri rahatlatmak o kadar kolay değil.
Elbette desteklediği kesimlerin üzerindeki yük biraz azalıyor ama, herkes “2017 için” çakılan bu selamların çoktan farkında.
Binali Yıldırım referandum öncesinde ekonomi üzerinden halka sevimli görünmenin çeşitli yollarını denerken, Devlet Bahçeli de “evet” için hamasetin doruğunda. Dün partisinin grubunda:
“Evet dedik, Çanakkale’de doğrulduk. Evet dedik, Sakarya ve Dumlupınar’da ayağa kalktık. Yine evet diyeceğiz, bütün düşmanlara, terör örgütlerine dünyayı dar edeceğiz.”
Anayasa değişikliğine “Evet” ile Birinci Dünya Savaşı sırasında Çanakkale savunmasının ya da Kurtuluş Savaşı'ndaki meydan muharebeleri arasında ya da terörle mücadele arasında uzak yakın ne gibi bağlantı var, anlayan beri gelsin.
Laf olsun, torba dolsun. Edebiyat desen, değil. Tarih desen, hiç değil.
“Evet” için, sözüm ona milliyetçilik üzerinden, sallıyor da, sallıyor. Ama, ne “tarih” tutuyor, ne mantık.
Binali Yıldırım’ın vaadlerinin hiç olmazsa dayanağı var, onun mantığı “evet için 2017, her şeyi vermeye hazırız.”
Bu kadar çok vaadde bulunduğuna göre, referandum oylamasında vaziyet AKP adına şimdilik kel.
Her fırsatta vurguladıkları “evet” belli ki, dağın ardında.