Ormanlar yanıyor...
Ormanlar yanmasa, havai fişek fabrikası patlıyor...
Havai fişek fabrikası patlamasa, koca koca illeri seller basıyor, insanlar hayatlarını kaybediyor...
Sel basmasa, askeri araç devriliyor askerler hayatlarını kaybediyor...
Askeri araç devrilmese, cephanelik patlıyor, çok sayıda asker hayatını kaybediyor...
Cephanelik patlamasa hızlı tren kazası yaşanıyor, o kazada çok sayıda insan hayatını kaybediyor...
Hızlı tren kazası olmasa başkentin göbeğinde sanayi bölgesinde patlama yaşanıyor, insanlar hayatlarını kaybediyor...
Sanayi bölgesinde patlama olmasa, çığ düşüyor, çok sayıda insan hayatını kaybediyor...
Çığ düşmese maden ocağı patlıyor, yüzlerce insan hayatını kaybediyor...
Maden ocağı patlamasa, elektrik şirketi dağıttığı elektriği kesiyor, binlerce insan susuz kalıyor, yüzlerce dekar arazide ürünler kuruyor...
Dağıtım şirketi elektriği kesmese, bin yıllık tarihi eserler su altında kalıyor, oralara yapılan evler ilkelliğin dik alasını yansıtıyor...
Tarihi eserler su altında kalmasa her gün inşaatlarda kazalar yaşanıyor, insanlar hayatlarını kaybediyor...
İnşaatlarda kazalar yaşanmasa, her gün trafikte otobüsler yanıyor, minibüsler devriliyor, insanlar hayatlarını kaybediyor...
Ve dün askeri keşif uçağı düşüyor, yedi insan hayatını kaybediyor.
Bütün bu "kazalardan (!)" sonra, Türkiye'yi yönettiklerini öne sürenler hazır cevap:
"Ölenlere Allah'tan rahmet, kalanlara sabır..."
Bütün bu "kazalardan (!)" sonra, soruşturma, kovuşturma, inceleme, minceleme, "sorumlular yargı karşısında cezaları çekecekler" nutukları...
Ortada ceza çeken filan yok!.. Önce usulen ifade, gözaltı, vs., üç gün sonra serbest!..
Bütün bu "kazalardan (!)" sonra hayatlarını kaybedenlerin yakınlarına ödenmesi gereken "tazminat"... Ne, tazminat mı?.. Hangi tazminat?..
O tazminatı almak yıllar sürüyor... Alınsa bile, bölük pörçük... Aileler perişan... Geride kalan çocuklar...
O "kazaların (!)" mahkemeleri yıllar sürüyor.
İnsanlar adaleti bulamadıklarında, isyan ediyor.
E, isyan edince, coplar çalışıyor, biber gazları çalışıyor, gelsin gözaltılar...
Bir kazadan ötekine... Bir felaketten ötekine...
Batı ülkelerini geçiyorum... Afrika'nın en geri kalmış ülkelerinde bile, bu kadar çok, bu kadar sık felaketin yaşandığı başka bir yer var mı?..
Neden böyle?.. Neden bitmez tükenmez acılar?.. Saçma sapan, aslında buz gibi önlenebilecek kazaların neden biri bitmeden öteki geliyor?..
"Çünkü, Türkiye yönetilemiyor!.. Beceriksiz, işten anlamayan, liyakatın çoktan geriye düştüğü, işin ehli olan insanların işten el çektirildiği, onların yerine "bizden olanların" getirildiği cahil bir düzen, bu ülkede her gün insanların hayatına mal oluyor."
Liyakat gerilerken, ihmaller artıyor. İhmal, beceriksizlik, denetimsizlik...
Malum, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu'nun (TÜBİTAK) başına Hayvanat Bahçesi Müdürü, Vakıfbank yönetimine güreşçi, RTÜK Daire Başkanlığı'na hemşire, üniversite rektörlüğüne tek bir bilimsel makalesi olmayan kişi... Say sayabildiğin kadar.
Nutuklara gelince, yer gök inliyor.
O nutukları onlarca kanal canlı yayınlayınca, sen sağ, ben selamet, "mission accomplished", "görev tamamlanmıştır", mesele de zaten o, yönetmek adı altında algı operasyonu, yani kandırmaca.
Dün ne yazık ki, keşif uçağının düştüğü haberini görünce, her saçma sapan kazada olduğu gibi, içimden bir şeyler kopuyor.
"Keşif uçağı"...
Uçak deyince, aklıma birkaç yıl önce temeli atılan bir okul, bir merkez geliyor. 2017 yılı Ağustos ayında Balıkesir'de kurulan bir merkezle ilgili bir haberi anımsıyorum. Malum, yine canlı yayında ve yine malum edebiyatla verilen haber:
"Uzayda Türk Bayrağını dalgalandıracak vatandaşları eğitmek için kurulan merkezin temeli dualarla atıldı."
Vay, vay, vay... Neyin temeli atılmış?..
"Uzayda Türk Bayrağını dalgalandıracak vatandaşların eğitimi için..."
Yani, o ne?..
Ne olacak?..
"Astronot okulu!.."
Balıkesir'de astronot yetiştiriyoruz!.. Malum, uzaya göndereceğiz!.. Eh, göndermek için eğitmek gerekiyor, eğitmek için de "merkez" gerekiyor. "Biz" de işte, o merkezin temelini atıyoruz.
Daha otomobil yapmadan, uzaya içinde astronot bulunan mekik göndereceğiz!.. Zamanı gelince, onu da göndeririz, yeter ki, astronotlar şimdiden hazır olsun!..
"Dualarla temeli atılan" o merkezden bir daha pek haber alınamasa da, bir kere temeli attık ya, gerisi kolay!..
Bir yandan Adnan Veli'nin skeçlerine, Aziz Nesin'in öykülerine taş çıkartan girişimler...
Öte yandan bitmez tükenmez acılar...
Bunun adı "ülke yönetmek"!..
Hazin!..