2 Temmuz 2018 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 'devlet ve vakıf üniversiteleri rektörleri Cumhurbaşkanı tarafından atanır' kuralı getiriliyor.
9 Temmuz 2018 Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 'rektör olabilmek için üç yıllık profesör olmak gerek' koşulu kaldırılıyor.
14 Temmuz Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Rektörlüğüne Prof. Dr. Nuri Aydın atanıyor.
15 Temmuz Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile 'rektör olabilmek için üç yıllık profesör olmak gerek' koşulu yeniden getiriliyor.
Ne demek bu? Türkçesi, 'kişiye özel yasal düzenleme yapmak' demek, keyfi bir işlem. Bir 'hukuk devletinde' olabilir mi? Olamaz, ama 'hukuk devleti' ise, olamaz. Tayyip Erdoğan’ın Cerrahpaşa Rektörlüğü'ne atadığı Nuri Aydın muhtemelen üç yıllık profesör değil. Muhtemelen 'bizden biri' vaziyeti.
Keyfilik, 'ben yaptım oldu', 'hukuk filan hikâye' faslından devam edersek...
9 Temmuz 2018’de Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Fuat Oktay Cumhurbaşkanına vekalet etmek göreviyle Cumhurbaşkanı Yardımcılığı'na atanıyor.
Fuat Oktay TBMM’de 10 Temmuz 2018 günü saat 15’te açılan oturumda yemin ediyor. Dolayısıyla, Fuat Oktay görevine resmen ve hukuken 10 Temmuz 2018 günü saat 15’ten sonra başlıyor.
Erdoğan 10 Temmuz 2018 günü sabah 09.10’da Azerbaycan’a gidiyor. O saat itibariyle Fuat Oktay henüz yemin etmemiş, dolayısıyla vekalet etmek görevine hukuken ve resmen henüz başlamış değil.
Yani, o saat itibariyle Cumhurbaşkanına vekalet edebilecek bir kimse hukuken ve resmen yok! Cumhurbaşkanı yurt dışında, onun yerine bakacak kimse yok! Makam hukuken boş!
Bir 'hukuk devletinde' olabilir mi? Olamaz, eğer 'hukuk devleti' ise... Bu 'keyfi yönetim' değil de, ne?
11 Eylül 2018 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'ne göre Varlık Fonu Yönetim Kurulu Başkanı kim? Tayyip Erdoğan.
Aynı kararnamede Varlık Fonu'nu kim denetliyor? Yönetim Kurulu Başkanı Tayyip Erdoğan.
Erdoğan neyi denetliyor? Varlık Fonu'nu!
Erdoğan hem denetleyen, hem denetlenen, olmaz demeyin, olmaz olmaz, Varlık Fonu'nda Erdoğan kendi kendini denetliyor!
Hukuk fakültelerinde okutulan İdare Hukuku derslerinde, öğrenciler böyle bir soruya bu karşılığı verseler, anında çakarlar! Dünyanın hiç bir demokratik ülkesinde, hiç bir 'hukuk devletinde' bu gariplikler ve keyfilik yok!
Yazdığı makale ile bu örnekleri veren ve hukuki analizlerini yapan değerli hukukçu Prof. Kemal Gözler’e tarihe kayıt düştüğü için hepimiz adına teşekkür ediyorum.
Bu örnekler dün bir haberle örtüşüyor. AKP MKYK’sında genel başkan yardımcılarından biri il başkanlarıyla ilgili sunum yaparken, her sefer 'Cumhurbaşkanı onayı ile atanmıştır' diyor.
Bir, üç, beş, ayn ifadeyi kullanınca, Erdoğan "Sen bana Kılıçdaroğlu gibi, tek adam mı, diyorsun" diye artık espri mi yapıyor, çıkışıyor mu, belli değil.
Yukarıdaki örneklere ve son yıllardaki uygulamalara bakınca, durum zaten yeteri kadar açık, baştan sonra 'keyifilik ve tek adam rejimi'.
CHP Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi iki önemli çalışma yapıyor. Meclis çalışmalarıyla ilgili, yine tarihe kayıt düşmek adına, "Meclis’i dışlamanın ve keyfiliğin" fotoğrafını çekiyor. İlgezdi’nin tespitlerine göre:
Milletvekilleri seçilmiş değil, atanmış bakanlara geçen yıl 15 bin 307 soru yöneltiyor. Atanmış bakanlar bunların sadece bin 492’sine yanıt veriyor.
Bu neyi gösteriyor? Meclis’in dikkate alınmadığını. Meclis’in ülkeyi yönetenler üzerinde hiç bir denetim yetkisine sahip olmadığını... Keyfiliğin bir başka göstergesi... Neden yanıtlasınlar ki? Zaten seçilmemişler, yukarıdan atanmışlar, hiç bir siyasal sorumlulukları yok.
Sorulara yanıt vermemekte rekor Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’ye ait. Kendisine yöneltilen bin 260 sorudan, lütfediyor, sadece 7 tanesini yanıtlıyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak 478 soruda 4, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca bin 30 soruda 12, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu bin 111’de 16 soruya yanıt veriyor.
İlgezdi’nin tespitlerine devam edersek...
Meclis’i dışlamanın ve de keyfiliğin bir başka örneği Meclis araştırma önergelerinde. Milletvekilleri geçen yıl toplam:
Çeşitli konularda 492 meclis araştırma önergesi veriyor, bunların sadece 4’ü ile ilgili komisyon kuruluyor. 474 önerge ise, hiç görüşülmüyor.
AKP Meclis Grubu ve AKP’li Meclis Başkanı Mustafa Şentop keyfi yönetime ortak oluyor, keyfiliğin Meclis’te de sürmesine ciddi katkı sağlıyor.
Keyfi yönetim sistematik hale geliyor. 'Hukuk devleti'? Onu geçiniz!
Erdoğan sonra da, genel başkan yardımcısına, "Sen bana tek adam demek mi istiyorsun" diye soruyor!
Yardımcı ne desin?