“Türkiye’de birbirine zıt iki güç etkisini hızla arttırıyor.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile belli cemaatler!..”
Siz görüntüye aldanmayın, AKP’nin, daha da ötesi Tayyip Erdoğan’ın hâlâ güçlü olduğunu sanmayın.
Birbirine zıt iki güç AKP’nin kararlarını müthiş etkiliyor. O iki gücün söyledikleri AKP’nin uygulamasına dönüşüyor.
“Hangi aksaklık varsa, önce Kılıçdaroğlu söylüyor, sonra AKP yapıyor!..”
Buna karşılık, tam tersi:
“Yaşam tarzına ne kadar müdahale varsa, önce cemaatler söylüyor, sonra AKP yapıyor!..”
Önce cemaatlerin marifetleri...
AKP her alanda fena çuvallıyor, çuvalladıkça, otoriter rejim daha da sertleşiyor.
Sertleşme kendisini iki alanda gösteriyor:
‘-İfade özgürlüğü iyice kısıtlanıyor.
-Yaşam tarzına müdahale iyiden iyiye artıyor’.
İfade özgürlüğünün kısıtlanması yeni değil, hele de 2018’den sonra “tek adam rejimine” geçilmesiyle birlikte, temel hak ve özgürlüklerin kullanımında olağanüstü yasaklar birbirini izliyor.
Düşüncesini açıkladığı için haklarında soruşturma açılan, gözaltına alınan, tutuklanan sanatçıların ve sıradan yurttaşların sayısı her geçen gün artıyor.
Ayrıca...
Ucu AKP’ye dokunabilecek haberlere erişim yasağı getiriliyor.
Ayrıca...
“Çeşitli kentlerde geleneksel hale gelmiş festivaller arka arkaya yasaklanıyor.
Yasaklamaların arkasında bazı cemaatler var”.
Son olarak 1 - 4 Eylül arasında düzenlenmesi öngörülen Fethiye’deki festival yasaklanıyor.
Kim yasaklıyor?..
Adamlar pervasız, festivalin yasaklanması girişiminde bulunduklarını açıklıyor, nasıl olsa, kıllarına kimse dokunmuyor.
“Müdafaa-ı İslam Hareketi” adında bir cemaat ya da topluluk.
Fethiye’deki gibi, başka festivallerin yasaklanmasında yine bu tür toplulukların ve cemaatlerin parmağı var.
Son dört ayda on dört festival yasaklanıyor.
“Cemaatlerin etkisiyle yaşam tarzına müdahale tavan yapıyor”.
Ülkede yolunda giden, insana nefes aldıran tek bir olumlu gelişme yok.
Olumsuzlukları CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu yeri geldikçe vurguluyor.
“-3600 ek gösterge verilmesi,
-Kredi ve Yurtlar Kurumu kredi faizlerinin silinmesi,
-Arabalarda ÖTV indirimine gidilmesi,
-Asgari ücretin Temmuz ayında yükseltilmesi,
-Emeklilere bayram ikramiyesi verilmesi,
-Elektrik faturalarında TRT payının kaldırılması,
-Bedelli askerlik uygulaması,
-Taşeronlara kadro verilmesi”.
Kılıçdaroğlu bu sorunların giderilmesi gerektiğini söylüyor, ertesi gün Tayyip Erdoğan o önerileri yerine getiriyor.
Son çarpıcı gelişme, önceki akşam saat 17:00'de.
Kılıçdaroğlu o saatte bir video yayınlayarak, ilgili vatandaşlara çağrıda bulunuyor:
“Varlık yönetim şirketleri tarafından yapılan icradaki borçlarınızı ödemeyin!..”
İktidara geldiğinde, bu sorunu çözeceğini vurguluyor.
O videoya kadar yandaşların en hasları arasında yer alan Sabah gazetesinin manşeti şu:
“On Bin Okul Seferberliği”.
Video yayınlandıktan sonra Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati telaşa düşüyor, icradaki borçlarla ilgili devreye giriyor ve iki saat içinde Sabah’ın manşeti değişiyor:
“İcralık Borçları Devlet Silecek”.
Yandaş gazete görevini yerine getiriyor.
Olayın asıl yönü ne?..
Nebati arada muhtemelen Tayyip Erdoğan’a soruyor, hele bir sormasın, karar açıklanıyor:
“Kılıçdaroğlu’nun işaret ettiği gibi:
Bir milyona yakın vatandaşın varlık yönetim şirketlerine olan icradaki borçlarının 2.500 liraya kadar olan bölümünü devlet üstleniyor”.
Ne olur ne olmaz, belki Kılıçdaroğlu bunu da söyler kaygısıyla, Nebati gaza basıyor:
“Altı milyona yakın vatandaşın elektrik, su, doğalgaz ve telefon borçlarından doğan yaklaşık 30 milyar lirayı bulan borcunu yine devlet üstleniyor. Bu borçların iki bin liraya kadar olan bölümü icradan düşülüyor”.
Böylelikle yaklaşık yedi milyon kişi Kılıçdaroğlu’nun yayınladığı beş dakikalık video çağrısı sonrasında, iki saat içinde borçlarının bir bölümünden kurtuluyor.
İnsanların yaşam tarzına müdahale ederken, temel hak ve özgürlüklerini iyiden iyiye sınırlarken, halkı oyalamak gerek.
Örneğin, Tayyip Erdoğan’ın son incilerinden biri:
“Başka ülkelerde yüksek enflasyon nedeniyle insanlar sokaklara dökülmeye başladı!..”
Dokuz kelimelik bir cümle iki gerçek dışı konuyu kapsıyor.
Önce ve defalarca, Tayyip Erdoğan ve ona yakın bazı kişiler hariç, herkesin belirttiği gibi, Batı ülkelerinde enflasyon yüzde 8 ile yüzde 17 arasında değişiyor. Yüzde 17 altı aydır fiilen savaş halindeki Ukrayna’ya ait!..
İkincisi daha da, gerçek dışı.
“Batı’da hiç bir ülkede enflasyon nedeniyle sokaklara dökülen tek bir kişi yok!..”
Geçim sıkıntısı her geçen gün daha da derinleşirken, halkı oyalamanın bir başka incisi Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu’na ait:
“Uzaydaki haklarımızı korumada emin adımlarla ilerliyoruz”.
Bu cümleye eklenecek iki kelime var:
‘Fıkra gibi!..’
Onlar “uzaydaki haklarımızı korurken” açlık sınırı 7 bin lirayı aşıyor!..
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi’ni, 1969’da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet’te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989’da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet’te önce Yayın Koordinatörü, 1999’da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003’te Hürriyet Gazetesi’nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24’te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’in çeşitli ödülleri yanında, 2014’te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV’nin ‘Kırılmayan Kalemler’ ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca’dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |