-“Gençler bizim gözbebeğimiz, yarınlarımızdır, biz gençlerden vazgeçmeyiz, gençler bu yardım hayırlı olsun, gözlerinizden öperim”.
-“Kadınlarımız bizim toplumun temel direğidir, kadınlarımızın başımızın üzerinde yeri vardır, kadınlarımız, bu yardım sizlere hayırlı olsun”.
-Muhtarlarımızın gönlümüzdeki yeri ayrıdır, muhtar aylıklarını da yükseltiyoruz, muhtarlarımıza hayırlı olsun”.
Derken “işçilerimiz”, derken “işadamlarımız”, “öğretmenlerimiz”, “askerlerimiz”, “astsubaylarımız”, derken “emeklilerimiz”…
Her zamanki gibi, hamaset yüklü konuşmalarından biri daha. Ahmet Davutoğlu dün sosyal yardımlarla ilgili atılacak adımları anlattığı bir toplantı düzenliyor. Toplumun çeşitli kesimlerine seçim öncesinde verdiği sözlerin gerçekleşme takvimini açıklıyor.
Artık adet ediniyor, hangi konuda açıklama yapacaksa, 7 Haziran’dan başlıyor, milletin AKP’ye nasıl oy verdiğini anlata anlata bitiremiyor, asıl konuya gelinceye kadar, toplantının yarısı geride kalıyor. Dünkü gibi.
Bu arada durup dururken muhalefete çatmayı ihmal etmiyor. Yine bin türlü hamaset nezlesiyle. Dünkü gibi.
Söylediği bir sözün önemli olduğunu düşünüyor, orada sesini yükseltiyor, salondan alkış bekliyor ve alıyor. Dünkü gibi.
Arada gerçekle en küçük ilgisi olmayan sözleri, yine hamaset dolu ve yüksek sesle dile getiriyor. “Dünyanın her yerinde başımız dik” sözü gibi. Dünkü gibi.
Dünyada sosyal devlet kavramı ve devletin halkın çeşitli kesimlerine aktardığı sosyal yardımlar özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrası önem kazanıyor. Bizde bu alanda asıl ivme 1961 Anayasası ile.
Ülkelerin kendi halklarına aktardıkları sosyal yardımlarda ölçü OECD verileri ve o ülkelerle karşılaştırma. OECD 2015 verilerine göre ki, Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ayşe Buğra’nın bu alanda önemli bir araştırması var:
Devletin sosyal yardım harcamalarının gayri safi yurt içi hasılaya oranı OECD ülkelerinde ortalama yüzde 21.4. OECD ülkeleri yurt içi gelirlerinin ortalama yüzde 21.4’ünü sosyal yardımlara ayırıyor.
Bu yardımın en yüksek olduğu ülke yüzde 27 ile İsveç.
Türkiye 52 ülke arasında yüzde 13 ile sonlarda dolaşıyor. Devletin halkına en az sosyal yardım aktardığı ülkelerden biri Türkiye.
Sosyal devlet anlayışı 1960’lardan beri var olsa da, bu alanda pek ileri gidilmiyor.
7 Haziran seçimlerine doğru CHP sosyal devlet anlayışında büyük adımlar atıyor. Çok kapsamlı bir sosyal program hazırlıyor. Bu alanda bir ilk.
Bunların içinde en çok tartışılan, ele alınan, ün kazanan iki konudan biri asgari ücretin yükseltilmesi, diğeri emeklilere iki maaş ikramiye.
İktidara gelmesi halinde, CHP emekliler, öğrenciler, kadınlar ve toplumun diğer kesimlerine uygulayacağı sosyal yardımları ele alıyor.
CHP’nin bu sosyal atağı karşında, AKP’nin ilk tepkisi, “bu parayı nereden bulacaklar, o kaynak yok ki” oluyor.
Ama, bakıyor ki, bu söz toplumda iyice tutuyor, hiç vakit kaybetmeden, kaynak var mı, yok mu hesabını bir kenara bırakıp, benzer program ve vaatler sıralamaya başlıyor.
Sosyal yardımlar bir anda 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinin odağına oturuyor. Partiler arasında “sosyal yardım yarışı”, CHP’den çekilen kopya ile.
Seçimleri AKP kazanıyor. Hükümet kuruluyor, sıra verilen sözlerin tutulmasına geliyor. Davutoğlu dün bin bir hamasetle karışık, bu vaatler listesinin takvimini açıklıyor.
Öğrencilere, askerlere, emeklilere, muhtarlara, kadınlara aktarılacak sosyal yardım paketinin ayrıntılarını anlatıyor.
CHP’nin attığı taş yerini buluyor. Bir seçim yarışması ilk kez somut ve olgun ürününü veriyor. Bu nedenle sosyal yardımlardan pay alacak her kesim Kemal Kılıçdaroğlu’na teşekkür borçlu.
İktidarda olduğu için verilen sözlerin hayata geçirilmesi AKP’nin görevi. Ama, daha kimsenin aklında yok iken, başlatan Kemal Kılıçdaroğlu.
Hiçbir komplekse kapılmadan Davutoğlu’nun da Kılıçdaroğlu’na teşekkür borcu var. Teşekkür bir yana, dün hiç yeri yokken, muhalefeti eleştiriyor. Kendini garip biçimde, her konuşmasında muhalefeti eleştirmekle görevli hissediyor.
Teşekkür mü, nasıl olsa etmez de, hani buraya not düşmek açısından…
Ayrıca bir soru: Hani kaynak yoktu?