2018 Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında seçimi kaybeden Muharrem İnce basın toplantısı düzenlemek için CHP Genel Merkezi'ne geliyor.
Kemal Kılıçdaroğlu'na İnce'nin basın toplantısı yapacağını haber veriyorlar. Tamam, yapsın. Normal olarak İnce'nin kendisine de uğrayacağını tahmin ederek, Kılıçdaroğlu İnce'yi bekliyor.
Ama, ne gelen var, ne giden. İnce Kılıçdaroğlu'nun odasında bulunduğunu bildiği halde, ona uğramıyor, nedense!..
Buna rağmen, Kılıçdaroğlu ertesi gün onu arıyor ve eşiyle birlikte yemeğe davet ediyor. Birlikte yemeğe gidiyorlar. Tamam normal.
Ne var ki, yemekten sonra İnce açıklama yapıyor:
"Ben Kemal Beye, 'siz onursal başkan olun' önerisini getirdim".
Yemekte konuşulanların orada kalacağı konusunda anlaşma olmasına rağmen...
Daha öncesinde de, İnce'nin Kılıçdaroğlu'na karşı kaybettiği genel başkan adaylığı var.
Dolasıyla, arada soğuk rüzgarlar eksik değil.
Şimdi buna bir başkası ekleniyor.
Anglo Sakson jargonunda geçerli politik bir sözcük var:
"Unpredictable."
Yani, ne yapacağı belli olmaz!.. Tahmin edilemez!..
Muharrem İnce hafif tertip bu jargona uygun bir karakter çiziyor.
Öyle söylüyor, böyle yapıyor, böyle diyor, başka bir şeyi kastediyor!..
Son sözleri CHP Genel Merkezi'nde, CHP'liler indinde ve de özellikle Kılıçdaroğlu nezdinde ciddi kırıklık yaratıyor.
Diyor ya, "CHP'de Atatürk düşmanı var, çete var".
CHP tabanı ve yönetimi merak içinde, İnce'den açıklama bekliyor:
"CHP'de kim Atatürk düşmanı, kim çete?.. Söylesin, isim versin!.."
Kılıçdaroğlu'na göre, CHP'de herkes her düşünceyi dile getirmekte, her eyleme girişmekte özgür. Tek bir engel var:
"Parti hukukunu ihlal etmemek!.."
Nedir o hukuk?..
"CHP Tüzüğü ve yönetmeliklerle belirlenmiş olan ilkeler bütünü."
Şu ana kadar İnce o hukuku ihlal etmiş değil ancak, ihlalin kıyısında dolaştığı da, sır değil.
12 Eylül darbe döneminde, o yasaklar altında Bülent Ecevit'in en büyük destekçilerinden biri, önemli iş insanlarından Murtaza Çelikel geçen hafta hayatını kaybediyor.
Çelikel'in cenaze töreninde CHP'nin eski genel başkanlarından Murat Karayalçın ve Altan Öymen karşılaşıyor. Orada Hikmet Çetin'i de alarak, Kılıçdaroğlu'nu ziyaret etmeye ve "İnce konusunu" görüşmeye karar veriyorlar.
Önceki gün, Altan Öymen Ankara'ya gelemiyor, Murat Karayalçın ve Hikmet Çetin bir saati aşkın süre Kılıçdaroğlu ile görüşüyor.
"Belki de, İnce Sorununa pek gelmeden, asıl 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimi ve o zamana dek sürmesi gereken çalışmalar üzerinde duruluyor."
Neden İnce değil ya da İnce ikinci planda?..
Son anda nasıl karar vereceği belli olmasa bile, İnce'nin "Parti kurmuyorum, ben yüzde 31'i yüzde 51'e taşımak için yola çıkıyorum" doğrultusunda açıklaması var.
Yani, İnce için de, önemli hedef 2023'te Cumhurbaşkanlığı seçimi. Şu andaki yorum bu yönde.
Soru şu:
"CHP 2023'teki Cumhurbaşkanlığı seçimine kimi, nasıl aday göstermeli?.. O zamana kadar nasıl çalışmalı?.."
Murat Karayalçın'ın üç önerisi var:
"1-CHP'nin adayını CHP örgütü ön seçimle belirlesin. Genel Başkanın kendisi ya da Parti Meclisi değil, ama aday CHP'nin bir milyon 200 bini bulan bütün üyelerinin katıldığı önseçimle belirlensin. Böylece, hem parti içi tartışma olmaz, hem de parti demokratik ve çoğulcu bir yöntemle adayını belirlemiş olur.
2-Bu arada Kılıçdaroğlu ittifak ortaklarıyla bağlantıyı koparmasın. Çünkü, ittifak ortakları olmadan yüzde 51'i bulmak kolay değil.
3-Bütün partililerin katılacağı 'Cumhuriyet'in İkinci Yüzyıl Projesi' hazırlansın."
2023 malum, Cumhuriyet'in ikinci yüzyılına giriyoruz. Bu düşünceye göre, yeni dönemde siyasal rejimin yeniden parlamenter sisteme dönmesi, hukuku, ekonomisi, idare yapısı, çevresi, enerjisi, her alanda üç yıl boyunca yürütülecek çalışmalarla "Cumhuriyet'in İkinci Yüzyıl Projesini" hazırlamak hedefleniyor.
Böylece:
Elbette, bunu partililere ve halka iyi anlatmak koşuluyla.
Sanılanın aksine, Murat Karayalçın ile Hikmet Çetin'in Kılıçdaroğlu'nu ziyareti tek başına "Muharrem İnce sorununu konuşmak değil", onun çok ötesinde, daha genel çerçevede önümüzdeki üç yıla nasıl hazırlanmak gerektiğine ilişkin bir fikir alışverişi.
Hikmet Çetin "parti içi bütünleşmenin sağlanması gerektiği" görüşünde. Doğru bir görüş.
Kılıçdaroğlu da, "İnce'nin partiden ayrılmasını istemiyor".
İnişli çıkışlı tavırlarıyla, "unpredictable", ne yapacağı belli olmayan İnce'ye gelince...
Bilmeli ki, destekleyenleri bulunmakla birlikte, CHP tabanı ezici çoğunlukla kendisine yavaş yavaş "öfke duymaya" başlıyor.
İkide bir ortaya çıkıp, kendini vurgulamak, siyasette pek geçerli değil.
Yalaka medya üç gün senden söz eder, beş gün peşinde koşar, sonra sen sağ, ben selamet, bir de bakmışsın ki, arkanda kimse yok!..
Kaldı ki:
"Türkiye'nin hukuktan ekonomiye, sağlıktan çevreye kadar uzanan her alanında yönetilemez haldeki bu feci durumunda, darmadağın hale gelmiş bu ülkede, partisinde ikilik yaratmak..."
Gerçekten, çok ağır bir yük!..
Buna rağmen, İnce yalaka medyanın pompasına gelir mi, gelmez mi?.. Tayyip Erdoğan'ın canla başla kendisini parti kurmaya özendirmesi, onun aklını başına getirir mi, getirmez mi?..
Getirmez ise de, kendi bilir!..
Yine de...
Hikmet Çetin ve Murat Karayalçın'ın bir kaç gün içinde İnce ile görüşmesi sürpriz olmaz.
Türkiye'nin çok ağır sorunları varken, "İnce sorunu" artık bıktırıyor!..