“Şekil olarak FETÖ’ye karşı olmak, ağır şekilde eleştirmek, örgütle davalı ya da davacı olmanın hatta açıkça hakaret etmenin başlı başına FETÖ’yü desteklememek ya da esasta FETÖ’cü olmamak sonucunu doğurmayacağı...”
Eeee?.. Ne demek bu?..
-FETÖ’ye karşısın,
-FETÖ’yü ağır şekilde eleştiriyorsun,
-FETÖ’ye ağır şekilde hakaret ediyorsun,
-Hatta FETÖ ile davacısın,
-Ama buna rağmen, bütün bunlar FETÖ’yü desteklemediğin ve hatta FETÖ’cü olmadığın anlamına gelmiyor!..
Mantıkla, akılla, izanla alay etmenin de ötesi.
Ve bu bir “iddianame”!..
Emin Çölaşan, Necati Doğru ve Sözcü’nün üç yöneticisi Metin Yılmaz, Mustafa Çetin ile Yücel Arı hakkındaki iddianame, on beş yıl hapis isteniyor.
İddianamenin bir başka yerinde:
“FETÖ’ye dahil olmamakla birlikte, bilerek, isteyerek yardım etmek...”
Özünde:
Haklarında iddianame hazırlanan bu meslektaşlarımızın “FETÖ’cü olmadıkları” belirtiliyor.
Buna rağmen, “FETÖ’cülükten” dava açılıyor!..
“Bilerek ve isteyerek yardım etmenin” kanıtı ne?..
O yok.
Yıllardır FETÖ aleyhine onlarca yazı yazan bu meslektaşlarımızın o yazıları nasıl oluyor da, “bilerek ve isteyerek yardım etmek” kapsamına giriyor?..
Yıllarca FETÖ’nün yanında çalışan, onunla fotoğraf çektiren, onu Amerika’da ziyaret eden, onun propagandasını yapanlar serbest ve onlar FETÖ’cü değil ve fakat Emin ile Necati ve diğer üç meslektaşımız FETÖ’cü!..
Bu tıpkı Cumhuriyet gazetesinde çalışmış olan meslektaşlarımızın durumunu andırıyor.
Onlar da, yıllarca FETÖ aleyhine yazılar yazıyor, kitaplar yazıyor, her fırsatta eleştiriyorlar ve fakat sonunda FETÖ’cü damgasını yemekten kurtulamıyorlar.
Bu son yılların modası.
İktidara muhalifsen, FETÖ’cü damgası hazır!..
Bu günümüzün en hazır reçetesi. Her derde deva, herkesin başına gelebilecek bir olay.
Öyle ki, “FETÖ’cü olmadığın” cümle alem tarafından biliniyor, çünkü yazıların, konuşmaların, tavrın, varlığın her şeyiyle ortada ama, gözdağı ve korku salmak adına, “FETÖ’cü olmakla” suçlanıyorsun!..
Susturmak adına, korkuyu yaygınlaştırmak adına, “FETÖ Torbası”, içine kimi atarsan at, en olmayacak kişileri bile böyle suçla!..
Bu suçlamada başka bir garip durum daha var.
Her zaman, FETÖ ile ilgili suçlamalar, onunla bağlantılı iddianameler medyanın manşetlerinde yer alırken ve hatta bu haberi iddianameye yeni iddianame ekler gibi, haberler yapılırken, bu kez öyle olmuyor.
Bu kez medyaya bakıyorum, hemen hepsi haberi ya birinci sayfadan vermiyor ya da vermiş ise, haberi küçük kullanıyor.
Sanki, evet sanki, bu iddianameye onlar bile inanmamış gibi.
Sanki, onlar bile “bu kadarı da olmaz” der gibi.
“FETÖ’cü Torba” neden bu kadar ön planda?..
Asıl FETÖ’cü olanlar dururken, bu ideolojiyle en küçük bir ilgisi olmayanlar neden o torbaya atılıyor?..
Çünkü, ekonomide işler iyi gitmiyor. Asıl mesele bu.
Bu yılın üçüncü çeyreğindeki büyüme oranı ki, aslında bir önceki çeyreğe göre, küçülme oranı, yüzde 1.6.
Ayrıntılara bakıldığında:
-2009’dan bu yana yatırımlar ilk kez geriliyor.
-2006’dan bu yana kredi hacmi ilk kez geriliyor.
-Lokomotif sektörlerde büyüme açıkça düşüyor ve hatta inşaatta olduğu gibi, geriliyor. İnşaatta stoklar hayli birikiyor.
-Çalışanların milli gelirden aldıkları pay düşüyor. Yani, refah düşüyor.
-İşsizlik artıyor.
-Konkordato ilan eden firma sayısı günden güne artıyor.
-Fiyat artışlarına, enflasyona karşı, patates ve soğan depoları basmak gibi, komik komik gösteriler düzenleniyor.
-Büyüme sadece kamu harcamaları ile ihracat artışından kaynaklanıyor. Üretimden değil.
Türkiye çok ciddi bir ekonomik krizden geçiyor.
Bu ortamda çare ne?.. Çare basit, “FETÖ Torbası”!..
İktidara yakın duranlar bile, artık aynı koroya katılıyor: Hukukta, ekonomide, eğitimde, idarede, temel hak ve özgürlüklerde reform şart.