40.266 dava açılıyor. Mahkemeler bunlardan 24.825’ini karara bağlıyor.
Çıkan mahkumiyet kararı ancak ve ancak 13.968.
Gerisi?..
“Kızın rızası var”.
Mahkemeler bu “rızayı” nereden biliyor?
Ya o kız çocuk tehdit altında ise ya korkutuluyorsa ya uğradığı cinsel istismar karşılığında kendisine para, v.s gibi, herhangi bir teklif verildiyse ya kızın ailesine herhangi bir vaadde bulunulduysa...
Karar verirken, nereden biliyorsun?
Hayatımızın her yönü, her gün ağır darbeler alıyor. Bir yanda savaş, şehitler, evlere düşen ateş, öte yanda geçim sıkıntısı, işsizlik, sokaklarda ve hatta “evlerde” kol gezen şiddet, kurallara aykırı davranışlar, saygısızlık, terbiyesizlik, kişisel ve toplumsal uyumsuzluk günlük adi vakalar dizisi.
Mahkemelerde siyasal davalarda vicdanları titreten kararlar, her gün gözaltılar, tutuklamalar, görevden ihraçlar günlük hayatımızın başka bir parçası.
Toplum tam anlamıyla bunalım içinde.
Buna şimdi çocuk istismar vakaları ekleniyor. Daha doğrusu, bu vakalardaki artışlar toplumu ayrıca sarsıyor.
Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği’nin “2016 Çocuk İstismarı Raporu” toplumu sarsan, ağır yaralayan başka bir olaya dikkat çekiyor.
Adana’da bir sokak düğününde sapığın biri üç yaşındaki çocuğa tecavüz ediyor.
İstanbul’da Kanuni Sultan Süleyman Eğitim Araştırma Hastanesinde beş ayda 115 kız çocuğu hamile kalıyor.
İzmir’in Menderes ilçesinde bir ilkokulda okul müdürü altı kız öğrenciye cinsel istismarda bulunuyor, cesur bir öğretmen çıkıyor, Saadet Öğretmen olayı ihbar ediyor müdür tutuklanıyor.
Bunlar son günlerin herkesin bildiği istismar vakaları. Bir de, bilinmeyenler var. Bilinenlerden hareketle:
“Son on yılda çocuk istismar vakaları yüzde 700 gibi, korkunç bir artış gösteriyor.”
Adliyelerde her dört tecavüz olayından biri çocuk istismarıyla ilgili.
Adli Tıp Kurumuna her ay 650 çocuk istismar olayı geliyor.
Tam kangren olmuş, tam vahamet boyutlarını çoktan aşmış bir hastalıkla karşı karşıya toplum. Ve elbette asıl çocuklar, çocuklar...
Adliyeye ve Adli Tıp Kurumlarına bu ölçüde yansımasına rağmen, tecavüz olaylarının yine de yüzde 95’i gizli kalıyor.
Bildiklerimiz buzdağının sadece yüzde beşi. Korkunç bir durum.
Çocuk istismarında yangın var beyler, yaaaangın. Hükümetin bu ağır soruna artık el atması gerektiği ortada.
Hani, bir Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı var ya, günlük siyasi olayların peşinde koşacağına, Bakan Fatma... Betül... Sayan... Kaya... Hanımın görevini hatırlaması, aktif ve etkin biçimde ilgilenmesi gerekiyor.
Konuyla CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu ilgileniyor, bu konuda bir Meclis Araştırma önergesi veriyor. O önergede Tanrıkulu’nun bazı önerileri var:
“Çocuk Koruma Kanunu yetersiz olup, çocukların cinsel istismarına ilişkin yasal mevzuatın daha ayrıntılı düzenlenmesi gerekmektedir.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler ile işbirliği yaparak, aileleri ve öğretmenleri bilgilendirmeli, eğitim programları geliştirmelidir”.
Çocuk istismarına dönük eğitim konusunda örnek ülkelerden biri İngiltere. Hem aileler, hem öğretmenler ve hem de çocuklar eğitiliyor orada. Bunun sonucunda istismar olayları İngiltere’de ciddi ölçüde azalıyor.
Dünya çocuk istismarlarında çok duyarlı.
O kadar ki, Adana’daki ilkokulda altı kız öğrenciye yaptığı istismarı ortaya çıkartan Saadet Öğretmen’e ABD Başkanı Trump’ın eşi Melenia Trump “cesaret ödülü” veriyor.
Burada cesaret ödülünden filan vazgeçiyorum, iktidarın sadece farkındalık yaratması, bu alanda eğitime başlamasının zamanı çoktan geliyor ve geçiyor.
İşte, iktidara şimdi bir fırsat.
On beş yıldır muhalefetin her önergesini otomatik olarak geri çeviren, konu ne olursa olsun, üstünde zerre kadar düşünmeye gerek duymayan AKP, şimdi Sezgin Tanrıkulu’nun bu Meclis Araştırması önergesini kabul etmesi gerek.
Her fırsatta nutuklarda “çocuk edebiyatı yapmak” kolay, bu kadar ciddi bir olayda nutuklarda kalmasın, biz de görelim.
Meclis Araştırmasının kabul edileceğini pek sanmıyorum ama, belki bir sürprizle AKP hepimizi yanıltır. Çok isterim yanılmayı.
Pek çok mahkeme kararında “rızası var” deniyor ve istismara uğrayan çocuk neye uğradığını şaşırıyor, ailesiyle birlikte. O şaşkınlığa zaman zaman yerinde bir vicdani duyarlıkla toplumdan büyük tepki yükseliyor.
Çocuklara cinsel istismar davalarında mahkemelerden çok daha titiz duyarlık bekliyor toplum.
“Kızın rızası var” imiş!.. Hangi “rıza”, ne “rızası”?.. 8-10 yaşında, hatta ve hatta 3 yaşındaki bir kız çocuğunun hangi “rızası”?
Sonuçları çok ağır olan buz gibi çocuk istismarı işte.