Böyle bir seçime Türkiye ilk kez gidiyor.
Nasıl bir seçime?..
"Seçime girecek partilerden birinin başına son anda acaba ne gelebilir" sorusuyla gidilen bir seçime.
Ne gelebilir?..
"Bir partinin seçime girmesi acaba engellenebilir mi?.."
Anayasa Mahkemesi HDP'nin kapatılmasıyla ilgili önceki gün iki önemli karar veriyor.
Önce HDP'ye yapılması öngörülen Hazine yardımını 5 Ocak'ta bloke eden kararını kaldırıyor. HDP'nin Hazine yardımından yararlanmasının yolunu yeniden açıyor. Burası makul ve tamam.
Ancak, ikinci karar milyonlarca insanı tedirgin edici nitelikte.
Kapatma davasında HDP'nin sözlü savunması var.
Özellikle deprem nedeniyle HDP 14 Mart'ta yapacağı sözlü savunmanın "üç ay ertelenmesini" istiyor.
Ne var ki, Anayasa Mahkemesi üç ay yerine, oy birliği ile bir ay süre tanıyor ve 14 Mart'ı 11 Nisan'a erteleniyor.
11 Nisan çok kritik bir tarih.
Seçimlerin 14 Mayıs'ta yapılacağı kesinleştiğine göre, milletvekili listelerinin Yüksek Seçim Kurulu'na en geç 10 Nisan'da verilmesi gerekiyor.
Sözlü savunma 11 Nisan'da, yani bütün partiler gibi, HDP'nin de milletvekili aday listelerini 10 Nisan'a kadar vermesi şart. Ertesi gün sözlü savunma günü.
Herkesi tedirgin eden bu tarihle ilgili önde gelen yorum şu:
"HDP 11 Nisan ile 14 Mayıs arasında bir tarihte kapatılırsa, ne olacak?..
Pratikte şu olacak, HDP'nin milletvekili listeleri geçersiz hale gelecek.
HDP seçime giremeyecek.
O nedenle, 11 Nisan tarihi çok riskli".
11 Nisan'ın siyasi tartışmaların odağına oturması son birkaç yıl içinde yerleşmiş inancı bir kez daha hatırlatıyor:
"Anayasa Mahkemesi gibi, en saygın kurumlardan birinin bile, bugünkü otoriter sistemde yargı bağımsızlığı adına, ne kadar yıpranmış olduğunu gösteriyor.
11 Nisan ile 14 Mayıs arasında HDP acaba kapatılır mı, HDP'nin seçime girmesi engellenir mi, soruları onun için yoğunlukla soruluyor".
Anayasa Mahkemesi tam seçime giderken, HDP'nin kapatılması için neden karar alsın?..
Sözlü savunmayı neden seçim sonrasına bırakmıyor?..
Bu sorular temelinde HDP'nin seçimdeki kilit rolü yatıyor.
"Cümle alem biliyor ki, HDP bugünkü otoriter rejimin son bulmasından yana, bunu kaç yıldır söylüyor.
Hatta uzlaşma sağlanırsa, Cumhurbaşkanı adayı çıkarmaktan vazgeçerek, Kılıçdaroğlu'nu destekleyebileceğini defalarca ilan ediyor.
Aldığı yüzde 11 - 12 oy ile Cumhurbaşkanı seçiminde kilit parti konumunda".
Desteklediği takdirde, Kılıçdaroğlu'nun Cumhurbaşkanı seçilme ihtimali fazlasıyla güçleniyor.
İşte, bu ihtimali ortadan kaldırmak amacıyla, HDP'nin başına son anda bir şey gelir mi?..
Gelme ihtimaline karşı, HDP ne yapıyor?..
Bu sorular iki gündür kimsenin dilinden düşmüyor.
Dün FOX TV'de benzer sorular HDP Eş Başkanı Mithat Sancar'a sorulduğunda, onun çok rahat olduğunu gözlemliyorum. Sancar:
"Kimsenin endişe etmesine gerek yok, biz her türlü ihtimali hesaplayarak, planlarımızı yapmış bulunuyoruz, biz seçimde mutlaka olacağız".
Siyasi olarak, Eş Başkan kimliği ile başka bir yanıt vermesi zaten mümkün değil.
Seçimin yapılacağı 14 Mayıs tarihinden önce 11 Nisan sadece HDP açısından değil, AKP - MHP ortaklığının, özünde bugünkü otoriter rejimin kaderini de etkileyen bir tarih.
"Onun içindir ki, 11 Nisan bugünkü iktidar açısından köprüden önceki son çıkış niteliğinde.
HDP'nin başına son anda çorap örülmezse, seçimi muhalefetin kazanması çok büyük olasılık".
Gözler Anayasa Mahkemesi üyelerinin vicdanlarına, evrensel hukuk ilkelerine çevriliyor.
Anayasa Mahkemesi bağımsız yargı kapsamında, tarihi değiştirecek bir sınavla karşı karşıya bulunduğunu eminim herkesten daha iyi biliyor.
Herkesten daha iyi biliyor da...
Başka bir soru var.
"Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı HDP'nin temelli kapatılması ile birlikte aralarında Eş Başkanlar Mithat Sancar ve Pervin Buldan'ın da yer aldığı 687 parti üyesine siyasi yasak getirilmesini talep eden iddianameyi Anayasa Mahkemesi'ne 17 Mart 2021'de gönderiyor.
Tam iki yıl önce!.."
Her yurttaşın Anayasa Mahkemesi'ne sormak hakkı var:
"İki yıldır neredesiniz?..
Siyasi takvimi neden bu kadar sıkıştırıyorsunuz?.."
11 Nisan'a dönük demokrasiye aykırı senaryolar birazdan bu gibi sorulardan kaynaklanıyor.
Seçimde ana tema deprem
14 Mayıs'a giderken, normal seçim takvimi çerçevesinde öne çıkan ana tema deprem.
Tayyip Erdoğan dün 14 Mayıs'ı resmen ilan ederken, yaptığı konuşmada uzun uzun deprem üzerinde duruyor.
Neden?..
"Öncesi ve sonrasıyla deprem bugünkü iktidarın en zayıf halkası.
Yirmi bir yıllık iktidarında bu yönde ciddi hazırlık yapılmadığı deprem sırasında yaşanıyor.
Deprem sonrasında arama, kurtarma ve yardım faaliyetlerindeki aksamaları, geçenlerde Adıyaman'da kendisi bile kabul ediyor, helallik istiyor".
Depremde gösterdiği zaafiyetin kendisine büyük fatura çıkartacağının farkında.
Anayasa Mahkemesi'nin 11 Nisan'da HDP ile ilgili vereceği karar, bir de bundan dolayı AKP - MHP ortaklığı için köprüden önce son çıkış niteliğinde.
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |