Hastanelerden "doluluk" haberleri taşıyor. Hastaneler "alarm" veriyor.
Korona vak’a sayısı haftalardır binin altına düşmediği gibi, şimdi yeniden tırmanma eğiliminde. Bayram süresince sahillerde ve her yerde görünen manzaralar "felaket habercisi". O manzaralara uzman doktorların görüşleri eklendiğinde, önümüzdeki günler "korona patlamasını" haber veren türde.
O patlamanın asıl tanıkları hastanelerde çalışan ekipler, doktorlar, hemşireler. Hepsi yorgun, ne tatil, ne tek bir gün dinlenme, 24 saat çalışıyorlar ve bu tempoya ne kadar daha dayanabilecekler, o da ürkütücü bir soru.
Gerek il sağlık müdürlükleri, gerekse hastaneler "patlamaya hazır ve neredeyse artık çığrından çıkmak üzere olan" Korona'ya dönük önlemlerini yeniden gözden geçiriyor. Örneğin:
- Hastaneler klinik servis yatak sayısının en az yarısını, Korona için ayırıyor,
- Boş yoğun bakım yataklarının tamamını Korona yoğun bakım yatağı olarak ayırıyor,
- Efektif cerrahi vak’a alımlarını ikinci bir emre kadar durdurma kararı alıyor.
Durum o kadar ciddi ve korkarım ki, daha da ciddi hal almaya doğru gidiyor. Neden böyle oluyor?..
Birkaç temel neden var:
- İlk aylarda iktidarın aldığı önlemler çok daha sıkı. Korona'nın ilk etkisiyle, halkın bu önlemlere uymasındaki özen ve dikkat çok yüksek.
- Ne zaman ki, "iktidar önlemleri gevşetiyor, halk da önlemlere uyum göstermekte gevşiyor".
- İktidar önlemleri neden gevşetiyor?.. "Ekonomik kaygı ile". Enflasyon ve özellikle işsizlikteki tırmanış, iş yerlerinin arka arkaya kapanması, hem firma bazında tek tek, hem de genel ekonomik gidiş açısından AKP’yi paniğe sürüklüyor.
- O panikle alınan önlemler zamanından çok önce, vatandaşların insafına ve inisiyatifine terk ediliyor.
- Vatandaş ise, ne yazık ki, vurdum duymaz, dikkatsiz ve tehlikenin farkında değil. Açın herhangi bir haber bültenini, o kepazeliği izleyin!.. Ne sosyal mesafe var, ne maske takan!..
-Siz boş verin TÜİK’in büyüme rakamlarına. İşte, bu yılın ikinci çeyreğinde, yani virüsün çok etkili olduğu dönemde, İspanya yüzde 18.5, Portekiz yüzde 14.1, Fransa yüzde 13.8, İtalya yüzde 12.4, AB ülkeleri ortalama yüzde 11.9 küçülüyor, ekonomiler bu oranlarda daralıyor. Ve oralarda işsizlik patlıyor. Bunlar gelişmiş ekonomiler.
Bizde gerçek belli değil. Ekonomik daralma oranı belli değil, dolayısıyla gerçek işsiz sayısı gizleniyor.
Bayram süresince, iç turizmi dikkate alarak, önlemleri gevşetmek, "uyarıları dikkate almayan yurttaşları uyarmakla yetinmek" şimdi hepimize çok ağır bir fatura çıkarmak üzere.
Tam o söylenceye uygun, "kasap mal derdinde, koyun can derdinde" misali...
Devlet Bahçeli, belki de AKP ile danışıklı dövüş ve fakat belli ki, "gözle görünür bir telaşla" bir taşla iki kuş vurmak hayalinde.
Bir zamanlar "sonu siyasi mezarlıktır" dediği Meral Akşener’e çağrıda bulunuyor:
"Derhal ve çok kısa süre içinde evine dönmesi doğru ve tutarlı davranış olacaktır. Evinde rahatı ve huzuru bulacaktır."
Oysa, Akşener’e "evinde huzur vermeyen" Akşener’i dışlayan, Bahçeli’nin kendisi. Beş yıl önce "hanımefendi biraz dinleneceklerdir, onu listeye almayan benim" diyerek, Meral Akşener’e MHP kapılarını kapatan kendisi.
Akşener İyi Parti’yi kurduktan sonra, Bahçeli defalarca Akşener’e çatıyor. Ve fakat şimdi:
"Akşener’i MHP’ye katılmaya çağırıyor!.."
Bu çağrı AKP - MHP ortaklığındaki telaşı bir kez daha açığa çıkartıyor.
"Bu çağrı iktidarın sallanmakta oluşunun itirafı. Zerre kadar sevmediği, hatta genel başkanlık koltuğu açısından ürktüğü Akşener’i partiye çağıracak kadar işler vahim demek ki!.."
Aynı Bahçeli parti kuracağı iddialarıyla gündeme oturan "Muharrem İnce’ye de sahip çıkıyor!..." Onun parti kurmasını gözle görünür biçimde teşvik ediyor!...
"CHP’de sular durulmaz, kaynayan tencere kapak tutmaz. Sayın İnce parti kurar mı, kurmaz mı, bilemem, ama İnce ince ince siyasi hedeflerini dokuyor."
Çok sırıtan manevralar!.. Telaşla:
- Beş yıldır yerden yere vurduğu Akşener’i yeniden MHP’ye çağırıyor,
- CHP’yi parçalamak adına, İnce’yi parti kurmaya özendiriyor.
Bahçeli ulu orta konuşmasıyla ortakların siyasi durumunu ilk elden deşifre ediyor, demek ki, "iktidar blokunda işler sandığımızdan da vahim".
Oysa, kimsenin ne bu çağrıyla, ne de İnce’nin parti kurmasıyla ilgilenecek hali var.
Olay, konu, büyük sorun, vahim süreç Korona'daki patlama eğilimi!..
Bahçeli ise, yel değirmenleriyle meşgul!..
Korona'daki patlama değil, Bahçeli’yi tutuşturan iktidarın erimesi.