Doç. Dr. Mustafa Ulaşlı, Koronavirüs alanında Amerika’da ve Hollanda’da yedi yıl çalışıyor. Dört yıl önce KHK ile görevinden alınıyor. Kendisini ne tanıyorum, ne biliyorum, görevine neden son verildiğini bilmiyorum. Bildiğim, mahkemede aklanıyor ancak, görevine iade edilmiyor. Şimdi Sağlık Bakanı ile "Koronavirüse karşı mücadele yöntemleri" üzerine görüşmesi söz konusu. Demek, "insan harcamak" o kadar kolay değilmiş!
1928 yılında Atatürk tarafından kurulan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü 1940 yılında Çin’e bedava kolera aşısı gönderiyor. Bunu unutmayan Çin seksen yıl sonra Türkiye’ye Koronavirüs'e karşı iki milyon tane bedava tanı kiti gönderiyor.
AKP iktidarı Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nü 2 Kasım 2011 tarihinde Türkiye Halk Sağlığı Kurumu'na devrediyor. 19 Mart 2013’te ise, bütün hıfzıssıhha enstitüleri kaldırılıyor. Halk sağlığı konusunda üretim, kontrol ve tanı koyan bu kurumlar böylece tarihe karışıyor. Bugün halk sağlığı için dört dönen AKP her ülkeden, her kurumdan, her bilim adamından medet umuyor.
Koronavirüs'e karşı en etkili korunma ürünlerinden biri kolonya. Kolonyanın hammaddesi etil alkol. Etil alkol şeker fabrikalarında şeker pancarından şeker üretilirken, elde edilen melastan sağlanıyor. Ne var ki, bütün tarım ürünlerinde olduğu gibi, şeker pancarı üretimi 1998’e göre, şu anda 4.5 milyon ton daha düşük. Ayrıca, bütün uyarılara rağmen, şeker fabrikaları özelleştiriliyor. Özelleştirme sonrasında bir kısmı da kapatılıyor. Ve bugün kolonya, hiç olmadığı ölçüde gerekli!
Koronavirüs'e karşı mücadele ürünlerinden bir diğeri, ağız maskesi. Maske kumaştan üretiliyor. Her türlü kumaş üreten Sümerbank AKP iktidarında kapatılıyor. Maske şu anda karaborsaya düşüyor, hatta stok edildiği gerekçesiyle, maske üreten fabrika ya da kuruluşlara el konulması söz konusu.
Dünya aşı, test kiti ve benzeri bilimsel önlemleri araştırırken, Diyanet İşleri Başkanlığı virüse karşı Türkiye’deki bütün imamlarla birlikte "dua etme kararı" alıyor.
Umreden dönenleri serbest bırakan ve virüsün yayılmasında en sorumlu kuruluşların başında gelen Diyanet şimdi çareyi "duada" görüyor.
Dua, "ben Müslümanım bana bir şey olmaz" düşüncesiyle örtüşüyor. Bilim!.. Mantık!.. Ah, nerdesiniz?
Belli doğa felaketlerinde ve salgın hastalıklarda üzerine görev düşen kurumlardan biri Kızılay. Son zamanlarda AKP’li vakıflara para transferine aracılık etmekle gündeme gelen Kızılay’ın temel görevleri arasında salgın hastalıklarda "sağlık merkezleri, geçici hastaneler ve ihtiyaç sahipleri için aşevleri kurmak" var.
Koronavirüs sonrasında, 1 Mart’tan bugüne, üç haftadır Kızılay’ın adını duyan, kurduğu bir geçici hastane, aşevi ya da sağlık merkezi gören var mı?
Hükümet Koronavirüs'e karşı yüz milyar liralık paket açıklıyor. Amerika, Kanada, İngiltere, Almanya ve diğer ülkelerin ekonomik paketlerinin yanı sıra, epey küçük. Oysa, işte tam da bugünler için kullanılacak iki fon başka işler için kullanılıyor.
"İşsizlik Fonu" yaklaşık 124 milyar lira, bir tarihte Ekonomi Bakanı açıklıyor hiç ilgisi olmayan alanlarda, yol, köprü vs gibi inşaatlarda kullanılıyor.
Merkez Bankası İhtiyat Akçesi'nin bir bölümü, 46.5 milyar lira yine hükümetçe nerede harcandığı bilinmeyen biçimde, kullanılıyor.
AKP iktidarı bu durumda ancak ve ancak 100 milyar lirayla yetinmek zorunda kalıyor.
Dünya ve Türkiye Koronavirüs'e odaklanmışken, 16 Mart tarihli Resmi Gazete'de günümüzün en acil sorunundan çok uzakta bir kararname yayınlanıyor.
Sürdürülebilir ve kontrollü kullanım alanlarında entegre tesis ve madencilik faaliyetlerinin önünün açılması, nitelikli doğal koruma alanlarında baraj, gölet, iskele gibi yapıların inşaatına izin verilmesiyle ilgili tüm izin ve ilan süreçleri Cumhurbaşkanına bağlanıyor. Şehir Plancıları Odası’na göre:
"Bağlanmakla kalmıyor, yeni yetki ile asıl tanımdan 'kesin korunacak alanlar ve nitelikli koruma alanlarını etkileyen, bu koruma bölgeleriyle bütünlük gösteren, korumaya katkı sağlayacak' ibaresi çıkartılarak, bütüncül ve sürdürülebilir koruma yaklaşımından uzaklaşılıyor. Kesin korunması gereken alanları etkileyebilecek bir karar."
Tam bu dönemde, doğayı bir kez daha etkileyecek bir karar! Helal olsun!
Koronavirüs'e ilişkin sık sık açıklamalarda bulunan liderlerden biri de, ABD Başkanı Trump. İki gün önceki açıklamasından bir cümle, kelimesi kelimesine:
"People are dying who have never died before"
"Daha önce hiç ölmemiş olan insanlar ölüyor!.."
Her zamanki gibi, parlak bir zeka!
Koronavirüs günlerinde gözüme çarpan birbirinden farklı bu örneklerin dışında, müthiş çarpıcı, belki de tarihe damga vuracak, belki de geleceği belirleyecek bir söz var. New York Valisi geçen gün bakın ne diyor:
"Tıbbı malzeme üreten bütün özel şirketler kamulaştırılmalı. 70 cent olan maskeyi 7 dolara satıyorlar."
Amerika... New York... Özel sektörün, serbest piyasanın dünyadaki merkezi... Liberalizmin şampiyonu... Adam Smith’ten (1723 - 1790) Milton Friedman’a (1912 - 2006) kadar her türlü serbest piyasa kurallarını istisnasız uygulayan, hatta 20. yüzyıl boyunca Sovyetler'in komünist, devletçi rejimine karşı "dünyada siyasal ve ekonomik bloklar" oluşturan Amerika şimdi "kamulaştırmaktan" (devletçilikten) söz ediyor.
Koronavirüs belki de, dünyayı değiştirecek.
Ya biz? Orası meçhul! Örneklere bakılırsa, nasıl yönetildiğimiz ortada.