"2008...
Son iki yılda çöken ekonomik politikanın sonucu olarak hızla derinleşen ekonomik krizin yavaş yavaş sinyal verdiği yıl."
Biz bu sefalete adım adım nasıl geliyoruz?.. Bugün geriye dönüp bakmak gerekiyor.
2002'de iktidara gelen AKP 2008'e kadar bir önceki hükümet, DSP - ANAP - MHP koalisyonu sırasında ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş'in kurduğu programı uyguluyor. 2008'den sonra, 'yeni bir ekonomik program gerekir' uyarılarına kulak asmıyor. Kulak asmadığı gibi...
Bugünkü sefalete ve krize yol açan "faiz sebep enflasyon sonuçtur" takıntısı 2008'den çok önce, daha "2003 Mayıs ayında" başlıyor.
Henüz birkaç aylık Başbakan olan Tayyip Erdoğan ekonomiden sorumlu Bakan Ali Babacan'a baskı yapıyor:
"O niye hâlâ Merkez Bankası Başkanı, at onu."
Atılmasını istediği Başkan Süreyya Serdengeçti.
Neden atılmasını istiyor:
"Faizleri düşürmediği için!.. Yıl 2003!.."
O sırada Merkez Bankası bağımsız, Serdengeçti'yi kimse atamıyor, Serdengeçti süresi dolunca ayrılıyor.
Hiç kimsenin bilmediği, duymadığı 'faiz sebep enflasyon sonuçtur' macerası ile birlikte Merkez Bankası Başkanlarının Erdoğan karşısındaki konumu...
Değerli gazeteci ve çok iyi bir araştırmacı olan Taha Akyol yeni yayımlanan kitabında işte o macerayı gözler önüne seriyor:
"Laf Dinlemedi, Merkez Bankası Nereden Nereye?"
Merkez Bankası'nın 1930 yılında kuruluş öyküsünün anlatımıyla başlayan kitap, Başbakanlar İsmet Paşa, Demirel, Özal, Ecevit ve Erdoğan dönemlerinde iktidarlarla Banka arasındaki ilişkilerin içyüzünü kronolojik sırayla gözler önüne seriyor.
Erdoğan'ın Merkez Bankası Başkanlarını, Bankanın bağımsızlığını hiçe sayarak, görevden alma gerekçesini partisinin grubunda kendi ağzından açıkladığı cümle:
"Laf Dinlemedi."
Kitabın başlığı bu.
Akyol'un kitabında Erdoğan'ın yıllar içinde çeşitli zaman ve ortamlarda hep aynı şikayeti var:
"Enflasyon faizin neticesidir. Faizi düşüreceğiz. Halkın karşısında Merkez Bankası yok, ben varım. Birisi faizden zarar gördüğünde, Merkez Bankası yetkililerini bulmuyor, beni buluyor." (Taha Akyol, a.g.k., s.182).
Merkez Bankası Başkanlarıyla çekişmeyi sürdürürken:
"Neymiş?.. Bağımsızmış. Vakti dolduğu zaman biz bu işin gereğini yaparız." (A.g.k., s.190).
Tek adam rejimine geçildikten sonra 'gereğini' yapıyor, çıkarılan bir kararname ile Erdoğan:
"Üst kademe kamu yöneticilerinin görev süresi dolmasa bile, kurumsal hedeflere ulaşamama durumunda onları görevden alma yetkisi" elde ediyor. (A.g.k., s.201).
Temmuz 2018'de yayınlanan bu kararname ekonomik krizin adım adım tırmanmasında önemli bir rol oynuyor. Merkez Bankası'nın bağımsızlığı ortadan kalkıyor. Yargı gibi, orası da siyasallaşıyor.
"Laf dinlemeyen", yani faizi düşürmeye karşı çıkan Merkez Bankası Başkanlarını arka arka değiştiriyor.
Oysa...
Banka daha kurulmadan önce, 1928 yılında kabul edilen temel ilkelerden biri şu:
"Merkez Bankası bağımsız olmalıdır." (A.g.k., s.60).
12 Aralık 1929'da Başbakan İsmet Paşa Meclis'te Bankanın kurulacağı haberini verirken, özellikle vurguluyor:
"Vardığımız netice bağımsız bir Merkez Bankası'nın ulusal paramızın korunmasında ve ülke ekonomisinin yararına rol oynayacağı zeminindedir." (A.g.k., s.63).
1929...
Bağımsız Merkez Bankası...
Ulusal paramızın korunması amacıyla... Ekonominin yararına...
1929...
Yaklaşık yüz yıl önce savaş meydanlarından gelip Türkiye'yi yönetenlerdeki ekonomik bilince bakar mısınız?.. Şapka çıkartılır!..
1968 yılında Demirel'in Başbakanlığı döneminde Merkez Bankası'nın bağımsızlığı yeni bir yasayla iyice perçinleniyor.
Hangi iktidar gelirse gelsin, Merkez Bankası'nın bağımsızlığına gölge düşürmüyor, ta ki Erdoğan iktidarına kadar.
Taha Akyol'un kitabı Merkez Bankası çevresinde bizim ekonomik tarihimizin özünü anlatıyor. Ama, aynı zamanda ve asıl:
"İnatla sürdürülen hatalar sonucunda, son bir kaç yıldır yaşadığımız derin sefaletin nedenlerini, kaybolan 128 milyar doların hikayesi dahil, yanlış ekonomik politikaları herkesin anlayacağı dille anlatıyor."
'Laf Dinlemedi' günümüzde yaşadığımız bunalımı anlamak için vazgeçilmez bir kaynak.
Taha Akyol'u bu çalışmasından dolayı kutluyorum.