Arap Hıristiyan kökenli, çevreci, tüketici haklarının savunucusu, Lübnan'dan Amerika'ya göç etmiş bir ailenin oğlu olan Ralph Nader aynı zamanda avukat.
2000 yılı Amerikan Başkanlık seçimlerinde üç aday var. Cumhuriyetçi aday George W. Bush, Demokratların adayı Al Gore.
Ve üçüncü aday Yeşil Parti'den Ralph Nader.
Seçim Bush ile Al Gore arasında başabaş gidiyor, Amerikan tarihinin en çekişmeli seçimlerinden biri. Oylar sayılıyor sayılıyor ve Florida'daki seçim sonuçlarına dayanıyor.
Florida sonuçlarına gelince...
Ralph Nader daha çok Al Gore'un tabanından oy alarak, oyları bölüyor.
Aldığı 97.488 oy sonucunda, Bush Florida'da Al Gore'u 537 oy farkla geçerek, Başkan seçiliyor. Al Gore kaybediyor.
Bush'un seçilmesiyle birlikte Amerika Irak ve Afganistan işgallerine girişiyor.
İşgale paralel Büyük Orta Doğu Projesini (BOP) başlatıyor. Bu projeyle birlikte Orta Doğu'da çeşitli ülkelerde "bahar" başlığı altında, karışıklıklar çıkıyor, iktidarlar değişiyor, hatta iç savaşlara tanık oluyoruz.
Oyların bölünmesiyle Başkan seçilen Bush'la birlikte özellikle Orta Doğu'da yeni bir tarih yazılıyor, bölgede çeşitli ülkelerde milyonlarca insanın çok ağır bedeller ödemesine mâl olan yeni bir tarih.
Nader oyları bölmemiş olsaydı, Al Gore seçilecek ve farklı uluslara ait milyonlarca insanın kaderi çok farklı olacaktı.
Dolayısıyla:
Oy bölmek sadece Başkanın seçildiği ülkenin değil, aynı zamanda başka ülkelerin kaderini de etkileyen, değiştiren tarihi sorumluluk yaratan bir gerçek.
"Seçimde oy bölmek" denildiğinde, ilgili literatürde 2000 yılındaki Amerikan Başkanlık seçimlerine çok sayıda gönderme var.
Bizde oy bölünmesine en çok gösterilen örnek Tayyip Erdoğan'ın 1994 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazandığı seçim var.
Şu anda da, benzer bir olayla karşı karşıyayız.
Muharrem İnce oyları bölerek, Erdoğan'a çalışıyor, Erdoğan'ın yeniden seçilme ihtimaline yol açıyor.
İnce elbette bir Ralph Nader değil.
Nader'e yetişmesi mümkün değil. Nader uluslararası çapta bir aktivist ve çevreci. Avukat olarak, etkin bir hukuk adamı.
İnce'nin benzerliği, Nader gibi, oyları bölerek, iktidarı hiç istenmeyen bir rakibe kaptırmak ihtimalinden geçiyor.
İnceye sorulduğunda, şunu söylüyor:
"Ben en çok AKP seçmeninden oy alıyorum".
Yalan!..
Pek çok araştırmacı, bu arada Yöneylem Araştırma Direktörü Doç. Dr. Derya Kömürcü İnce'yi yalanlıyor:
"Bizim araştırmalarımızın hiç birinde böyle bir tablo yok.
AKP'ye oy vereceğini söyleyen seçmenlerin binde 2'si ile binde 7'si Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda İnce'ye oy vereceğini söylüyor.
Buna karşılık, bu oran CHP seçmeninde yüzde 2, İYİ Parti seçmeninde yüzde 9'un üzerinde".
Ne demek bu?..
Kemal Kılıçdaroğlu'nun oylarını açıkça bölüyor.
Oyları bölüyor ama, zerre kadar seçilme şansı yok.
Bu kadar afra tafra ya...
2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine gidelim, M. İnce'nin Erdoğan karşısında Cumhurbaşkanı adayı olduğu seçimlere.
İnce Yalovalı.
2018'de Yalova'da...
Erdoğan yüzde 50.3 oy alırken, İnce kendi memleketinde ancak yüzde 38.8 oy alabiliyor.
Erdoğan Yalova'nın bütün ilçelerinde İnce'den daha fazla oy alıyor.
2018'de milletvekili seçimlerinde de, AKP Yalova'da 65.771 oy alırken, CHP 43.835'te kalıyor. Kendisi ön alamadığı gibi, CHP'yi de sürükleyemiyor.
Nerede?..
Kendi memleketinde.
Yalova'yı bir kalem geçelim, İnce'nin doğduğu Elmalık Köyü'ne bakalım.
2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde...
Erdoğan Elmalık Köyü'nde 814 oy alırken, İnce 456 oyda kalıyor.
Doğduğu köyde bile yeniliyor.
Milletvekilliği seçiminde, Elmalık Köyü'nde AKP yine önde. AKP 732 oy alırken, CHP onun yarısını bile alamıyor, 317 oyda kalıyor.
Bir insanın kendi köyünde bile rakibine yenilmesi, o kişiye hiç mi ders olmaz?..
Bu acı sonuçtan hiç mi ders almaz?..
Almayabilir.
Neden?..
Medya başta, herkes varsa yoksa, bugünlerde İnce'yi konuşuyor. Şu anda ömründe görmediği ölçüde popüler. Bu durum onun psikolojisini fazlasıyla okşuyor.
Yüzde üç, beş de olsa, oyları bölmenin siyasi sonuçlarını düşünebilecek halde değil.
Konu siyasetin ötesine geçiyor, psikolojik bir vak'a haline dönüşüyor.
Her şeye rağmen...
Kendisine öneriyorum:
İnce, sen daha kendi köyünde bile yeteri kadar oy alamadın, kendi köyünde bile yenildin, kendi köyün bile sana güvenmiyor.
Şimdi yeniden nasıl aday oluyorsun?..
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |