Cumhurbaşkanı Başdanışmanı o programa katılıyor.
Dört partinin, AKP, CHP, HDP, MHP ve hatta beş partinin SP’nin temsilcileri o programa katılıyor.
Sivil toplum örgütleri o programa katılıyor.
Deneyimli siyasetçiler, örneğin Hüsamettin Cindoruk o programa katılıyor.
Deneyimli hukukçular, örneğin Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk o programa katılıyor.
Deneyimli dış politika uzmanları o programa katılıyor.
Deneyimli gazeteciler, Gazeteciler Cemiyeti Başkanları o programa katılıyor.
Türkiye’nin gündemi ne ise, o program gündeme ilişkin insanları ekrana çıkarıyor.
Yılların gazetecisi, TRT’de yıllarca görev yapmış Baki Özilhan’ın hazırlayıp sunduğu programa.
Programın adı, Özilhanın eskiden TRT’de yaptığı programın adına atfen, ‘Televizyon Gazetesi’.
Yayınlandığı kanal Flash TV.
Program 7 Şubat 2016’da yayına giriyor. İki ay önce.
Özilhan’ın deyimiyle, program “yandaş ve candaş olmayacak”. Gerçekten de öyle oluyor. Programa katılanlar, o günün sorunu ne ise, onu tartışıyor. Her partiden, her siyasi eğilimden.
Program 7 Şubat’tan itibaren pazar sabahları yayınlanıyor.
Ancak, programın bir kabahati, bir kusuru var.
“Yandaş değil” ya, eleştiriler ön plana çıkıyor. Ekrana çıkan şu andaki AKP milletvekili bile, kendi açısından bazı eleştiriler getiriyor, örneğin “kentsel dönüşüm rantsal dönüşüm oldu” gibi.
Bir TV programında eleştiri ha, öyle mi ha, yok ha, olmaz ha, böyle gitmez ha...
Özilhan’ın sunduğu programın ömrü sadece iki ay, sadece sekiz program sürüyor. Sekizinci programla birlikte, Özilhan’a teşekkür ediliyor, program yayından kaldırılıyor.
Muhtemelen TV yönetimine baskı. Çünkü, arkadaşça başlayan ve hatta önerilen program, bir anda yayından kaldırılıyor.
Türkiye’de basın özgürlüğü kısıtlamaları deyince, akla önce tutuklanan, hakkında dava açılan, gözaltına alınan gazeteciler geliyor.
Türkiye’de basın özgürlüğü kısıtlamaları deyince, akla işlerinden atılan gazeteciler geliyor ki, şu anda işsiz gazeteci sayısı bine yaklaşıyor.
Türkiye’de basın özgürlüğü kısıtlamalarının önde gelen iki örneği daha var.
Biri, zorla canlı yayın. Ülkeyi yönetenlerden biri, bir yerde, herhangi bir konuda nutuk mu atıyor, anında sekiz, on kanal birden canlı yayına dönüşüyor. Madem ki, onlar konuşuyor, önemli, önemsiz, hiç fark etmez.
İkincisi de, eleştiri içeren programları kaldırmak.
Bu kısıtlamaların pek çok örneği var. Son dört, beş yıldır bu örnekler sayısız kez yaşanıyor. Sayısız basın özgürlüğü ihlalleri var.
Bunların sonuncusu Baki Özilhanın programına çarpıyor.
Basın özgürlüğü ağır bir darbe daha alıyor.
Sadece basın özgürlüğü ihlalleri mi, çeşitli hukuk ihlalleri, hukukun üstünlüğünün ortadan kalkması, yargı bağımsızlığının askıya alınması, yargıç ve savcı güvencesinin olağanüstü zedelenmesi gibi, vahim hukuk faciaları ile dolu bir ülke.
Böyle bir ortamda HDP, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ hakkında gensoru veriyor.
Diğer iki muhalefet partisinden ne beklersiniz, hani muhalefet partisi anlamında, hani iktidarı denetlemekle görevli muhalefet partisi anlamında?
CHP normal olarak gensoru önergesini destekliyor.
Ya MHP? MHP her koşulda AKP’nin tipik arka bahçesi.
Meclis’te gensoru görüşmelerinde MHP adına kürsüye çıkan Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak, pek çok konuda AKP’yi adet olduğu üzere eleştirdikten sonra:
“Biz MHP olarak bu gensoruyu art niyetli, Türkiye Cumhuriyeti’ni küçük düşürmeye ve terörle mücadelenin önünü kesmeye yönelik görüyor ve desteklemiyoruz.”
Gensoru ve terör, gensoru ve ülkeyi küçük düşürmek, ne alaka ise!
Konuşma MHP’den çok, AKP sıralarından alkış alıyor.
AKP’ye verdiği desteği dün de, Devlet Bahçeli’nin kendisi sürdürüyor.
Tayyip Erdoğan’ın Amerika gezisinde onun aleyhine bazı tavırları eleştirdikten sonra, bir de Başkan Obama’ya çatıyor. Obama’nın Türkiye’ye dönük eleştirilerine fena halde kızıyor.
Arada AKP ile ilgili içi boş eleştirilerini bir kalem geçiniz, Bahçeli en kral AKP’li gibi, Erdoğan’a siper oluyor, onu canı gibi koruyor. Muhalefet etmekten çok, iktidarın yedeği.
Bu açıdan Bahçeli de, alkışları çoktan hak ediyor.
Basın özgürlüğü ihlallerine, yayından kaldırılan programlara dönersek, işte sonuncusu ortada, MHP bunları hiç mi görmüyor? Türkiye’nin bodoslama bir duvara çarpmakta olduğunu hiç mi fark etmiyor? İçerde ve dış politikada.
Buna rağmen, nasıl oluyor da, iktidarın bu kadar destekçisi? Neden? Bu desteği neden veriyor?
MHP’de lider adaylığını ilan eden Meral Akşener ve Ümit Özdağ ile ilgili TV’lerde neden tek bir haber yok, onların onca faaliyetine rağmen ve ciddi yol almış olmalarına rağmen?
Bu destek ile MHP’deki liderlik yarışı, olağanüstü kongre ihtimali arasında bir bağlantı mı var?
Yayını yasaklanmayan, yasaklamak da ne demek, AKP’ce desteklenen bir programda Bahçeli’yi bekliyorum. Basın özgürlüğünü içine sindire sindire yaşaması ve hepimize yaşatması için.
O programı da Baki Özilhan yapsın.