Otuz iki kısım, tekmili birden, dört kol çengi vaziyetinde devam eden açıklamalar arasında en matrak, en komik, akla en fazla ziyan veren açıklama Dışişlerinden geliyor, Amerika’da devam eden Reza Zarrab davası ile ilgili olarak.
Dışişleri açıklamasına gelinceye kadar zikzaklar ve çelişkiler zaten birbirini izliyor.
- AKP davaya hem “kumpas” diyor, hem savcılık Zarrab’ın Türkiye’deki mal varlığına el koyuyor.
- AKP hem “Zarrab davasında çıkacak kararın bizim için hiç bir hükmü yoktur” diyor, hem davayı canla başla izliyor.
- Davayı hem “tiyatro” olarak niteliyor, hem Amerika’ya “Zarrab’ın Türkiye’de yargılanması için” nota veriyor.
- Daha en baştan Zarrab’ı hem Türkiye’de yargılamıyor, hem şimdi Türkiye’de yargılanması için çırpınıyor.
- Zarrab’a daha en başta bakanlar törenle hem ödüller veriyor, hem bugün “casus” diye damgalıyor.
Baştan sona tutarsızlık manzumesi.
Kimse fark etmiyor sanıyor AKP ama, bu tutarsızlıklar bir telaşın ifadesi.
Zarrab, “acaba başka neler söyleyecek”, kaygısı.
Amerika’daki yargılamanın madem “hiç bir kıymeti harbiyesi yok”, orada oynanan madem “bir tiyatro”, olay madem bir “kumpas”...
O zaman şu adım ne anlama geliyor?
Hala aynı düşüncede ısrar ediyor mu AKP emin değilim ancak, üç gün önceki haber bir açıdan insanın kasıtlarını atlatırcasına “komik”, ama bir başka açıdan da o kadar “cahilce”.
Ve de yukarıda sıraladığım çelişkiler zincirinin akla ziyan son halkası.
Dışişleri Bakanlığı Birleşmiş Milletlere başvurmaya hazırlanıyormuş, “Zarrab’ın Amerika’da yargılanmasına son verilerek, onun Türkiye’de yargılanmasının yolunun açılması” istemiyle.
Birleşmiş Milletlere... Başvuru... Zarrab davasıyla ilgili olarak...
Bu türden bir girişim hani Uganda’da bile olmaz. Böyle bir düşünce Burkina Faso’da ya da haritada yerini göstermenin zor olduğu bir ülkede bile kimsenin aklına gelmez.
Ama, burası Türkiye. Her şey olabilir bu ülkede.
Birleşmiş Milletlere başvuru...
İnsanın aklına şu ünlü sesleniş geliyor:
“Eyyyy AKP, ya sizin hiç mi Birleşmiş Milletleri bilen bir siyasetçiniz, bir diplomatınız, bir hukukçunuz, bir dış politika uzmanınız yok, hiç mi?”
Yoksa, bu işleri bilen birine danışmak hiç kimsenin aklına da mı gelmiyor?
Bu durumda hatırlatmak şart oluyor:
1-Birleşmiş Milletler siyasal bir kurumdur.
2-Birleşmiş Milletlerin yargıyla uzak yakın hiç bir ilgisi yoktur.
3-Birleşmiş Milletlerin bu alanda en küçük bir yetkisi yoktur.
Eğer hala Birleşmiş Milletlere böyle bir girişimde bulunursa, oradan alacağı yanıt çok belli:
“Yok kardeşim, bizim bu alanda hiç bir yetkimiz yok. O adam nerede yargılanıyorsa, gidin o ülkeyle ne haliniz varsa, görün. Bu olayın Birleşmiş Milletlerle en ufak bir ilgisi yok”.
Komiklik ve cehalet diz boyu. O kadar ki, biraz araştırınca, zaten ortaya çıkıyor. Aslında araştırmaya gerek bile yok ama, yine de araştırınca...
Birleşmiş Milletler tarihinde böyle bir başvuru yok. Bugün itibariyle 192 ülkenin üye olduğu Birleşmiş Milletler’de böyle bir başvurunun tek bir örneği yok.
Orası dünyadaki siyasal sorunların, ülkeler arasındaki siyasal krizlerin ele alındığı bir kurum, yargıyla hiç bir ilgisi yok.
Bunu da dünyada bilmeyen hiç bir ülke yok.
Umarım, bir kaç gün önce ortaya çıkan bu haber doğru değildir ya da Dışişleri böyle bir başvurudan vazgeçmiştir.
Orası si-ya-si bir kurum.