Oğlunun adını Alpaslan Türkeş koymuş, Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcıları'ndan, eski MHP Milletvekili Ali Uzunırmak 2002’de MHP baraj altında kalınca, Devlet Bahçeli’ye gidiyor:
“MHP olarak siz kadro ve politika değişikliği yapmak zorundasınız. Yapmazsanız, sizi değiştirirler.”
Bu daha ilk uyarı karşısında Bahçeli küplere biniyor, bağırıp çağırıyor:
“Sen ne dediğini biliyor musun?”
Bağırmasına rağmen, o günkü konuşmada Uzunırmak ısrarla “politika ve kadro değişimi” üzerinde dakikalarca duruyor. Hiç bir yarar sağlamadığı ortada, MHP ve Bahçeli bugünlere geliyor.
Onca uyarı bir yana, 15 Mayıs’ta kongre istemine dönük 548 delegenin imzası net olarak ortaya çıktığında, Bahçeli hala inadında devam ediyor, hala muhalefeti suçluyor, boş laflarla kimi, neyi eleştirdiği bile pek anlaşılmıyor.
Bahçeli ile birlikte, MHP son dönemde AKP’nin arka bahçesine dönüşüyor.
Tabanı harekete geçiren çok çarpıcı iki etken var:
Aylar, hatta yıllardır MHP tabanında bardağı taşıran bu neden hayati. Ve tabanın görüşüne göre, Bahçeli’nin umurunda değil. Bahçeli’nin gitmesi gerektiği inancı en çok bu nedenden kaynaklanıyor. Taban ekmek derdinde, Bahçeli hala AKP’ye destekle meşgul. Çünkü, tuzu kuru.
Taban pratikte iki soru soruyor.
O zaman değişim şart.
Değişime öyle bilenmiş ki, günde yirmi lira kazanan birileri, Türkiye’nin dört bir yanında sabahın köründe kalkıp, Bahçeli’ye muhalif MHP’li gazeteyi satın alıp, ev ev o gazeteleri dağıtıyor.
MHP Genel Merkezi hala direniyor, kongre sabahı pek çok yerde iftar ve sahur yemeği veriyor delegelere. Kongreye gitmelerini önlemek ve asıl ikna etmek için. Ancak, yararı yok.
659 noter onaylı delegeyi orada görünce, MHP Genel Merkezinde ilk kez farklı bir eğilim beliriyor. Bu katılım karşısında, Genel Merkez ekibinin önemli bölümü aynı fikirde birleşiyor:
“Artık mahkemeye gitmeyelim, bu kongreyi kabul edelim.”
Bu eğilime rağmen, Bahçeli’nin ne yapacağı belli olmaz, yine de mahkemeye başvurabilir, henüz ortada.
Ama, artık oyun bitti. Sadece yerine getirilmesi gereken bir süreç var, o kadar.
MHP tabanından gelenlerin ilginç gözlemleri var.
“Kongreye noter onaylı 659 delege katıldı. Genel Başkanın gizli oyla seçileceği 10 Temmuz’daki kongrede bu 900 oy demektir, 900 gizli oy demektir.”
Bu da Bahçeli’nin zorunlu vedası anlamına geliyor.
Bahçeli bugünkü koşullarda en çok 250 delegeyi kontrol ediyor.
Kaldı ki, 10 Temmuz’a kadar, gerek milletvekilleri, gerekse o 250 delege içinde çözülme beklemek gerçekçi bir tahmin. Hatta, Genel Merkez ekibinde bile. Belki öyle açıktan değil ama, gizli oy kullanırken, sandıkta.
Kongreye Meral Akşener imza atıyor. Akşener 460 oy ile kongre başkanlık divanını ele geçiriyor. Diğer adayların toplamı 170.
Tahminler şu yönde.
10 Temmuz’da genel başkanlık yarışına dört muhalif aday ile birlikte Bahçeli de girebilir. Bahçeli bu 170 oy alabilen muhalif adaylardan biri ile, 460-170 ayrışmasında, fırsat bu fırsat, ittifak arayışına girmeyi deneyebilir.
İddiaya göre, Bahçeli’nin ittifak edeceği muhalif aday olarak Koray Aydın’ın adı geçiyor. Böyle bir izlenim var. İddia doğru değilse, Koray Aydın’ın çıkıp bunu yalanlaması gerekir. Yoksa, iddia üzerine yapışıp, kalabilir.
Sonuçta, aylardır kongre karmaşası yaşayan MHP, gerçekten olgun bir kongreyi geride bırakarak, kendi ufkunu yeniden açmaya hazırlanıyor.
Kongre hem hukuki, hem siyasi amacına uygun gerçekleşiyor.
Geriye “yeni genel başkan seçimi” kalıyor. Bunun kavgasız, gürültüsüz olması temennisiyle. Dün görüştüğüm MHP’nin önemli isimleri kavga ihtimalini çok düşük görüyor:
“Bu saatten sonra kavga filan isteyen yok tabanda. İnsanlar bir an önce değişim olsun istiyor, taban yeniden iktidar arıyor. Muhalefette ekmek bulmakta zorlanan taban yeni bir Genel Başkana umut bağlamış durumda.”