“Türklere bir mesajım var.
Hükümetiniz sizi bir gün AB üyesi olacaksınız diye kandırıyor. Bunu unutun.
Siz Avrupalı değilsiniz ve hiç bir zaman olamayacaksınız. Türkiye gibi bir İslam Devleti Avrupa’nın bir parçası olamaz.
Avrupa’nın sunduğu özgürlük, insan hakları ve demokrasi gibi tüm değerler İslam ile uyumsuzdur.
Türklerin vizesiz biçimde Avrupa’ya seyahat etmesini de istemiyoruz.
Halk bunu kabul eden Avrupa Hükümetlerine oy vermeyerek, onları görevden uzaklaştıracaktır.
Daha fazla İslam istemiyoruz, azalmasını istiyoruz.
Bu nedenle Türkiye buradan uzaktır.
Sizi burada istemiyoruz.”
Küstahlık tavan yapıyor.
Tek başına Meclis’te, partisi var ama, kendisinden başka milletvekili yok, 2006’da kurduğu “Özgürlük Partisi” Başkanı olarak konuşuyor, Hollanda’da.
Özgürlük Partisi 2006’da seçimlere ilk kez giriyor, dokuz sandalye kazanıyor.
2010 seçimlerinde sandalye sayısı yirmi dörde çıkıyor.
2012’de yirmi altı sandalye elde ediyor. Hızla yükselen bir parti.
Adına bakmayın, “Özgürlük Partisi” denildiğine aldırmayın.
Yukarıdaki sözler bu partiyi kuran ve partinin genel başkanlığını yürüten Greet Wilders’a ait.
Adam tam bir İslam düşmanı, azınlıklar ve göçmen düşmanı, etnik ayrımcılığı ayyuka çıkmış biri, aşırı milliyetçi.
Buna rağmen, adım adım yükseliyor. Hollanda’da üçüncü parti oluyor.
Aşırı milliyetçi olduğu için diğer partiler onunla koalisyon kurmak istemiyor. O yine de, bir ara iktidar partisini dışarıdan destekliyor, sonradan bütçe sırasında desteğini geri çekiyor.
Şu sıralarda da, anketlere göre, ilk parti olmayı zorluyor. Bu ne demek?
Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde, örneğin en çok da Avusturya’da olduğu gibi, aşırı sağ, ırkçılık, ayrımcılık gözle görülür biçimde destek buluyor.
Avrupa hızla aşırı sağa kayıyor.
Bu kayma Avrupa’yı fena halde etkilemeye aday. Avrupa ile beraber diğer ülkeleri ve bu arada elbette Türkiye’yi.
Aşırı sağ, etnik milliyetçilik, azınlık düşmanlığı ne demek? Demokrasiden uzaklaşmak demek. O nedenle tehlike büyük.
Daha da çarpıcı olan ise, Amerikan Başkanlığına Trump’ın seçilmesiyle birlikte, Hollanda’da Wilders denilen adamın oyları artıyor. Anketler bunu gösteriyor.
Wilders özellikle Fas asıllı Hollandalılara takmış bulunuyor. Her fırsatta onları aşağılıyor, “onları Hollanda’da görmek istemediklerini” söylüyor.
Seçim kampanyasında “İslam düşmanlığı ve ayrımcılık” ana temaları. Bol bol bunları işliyor. Buna paralel, göçmenlere hakaret, AB’den ayrılma ve “Hollanda’daki bütün camileri kapatma” gibi tezleri var.
2010 ve 2011 seçim kampanyalarında dini ve etnik grupları aşağılamak, ayrımcılığı kışkırtmak suçlamasıyla yargılanıyor ancak, suçlu görülmüyor.
Anketlerde iktidar partisini yakalamış olmasına rağmen, geçen hafta 9 Aralık günü Wilders yeniden mahkeme karşısına çıkıyor.
Aynı suçlardan, ayrımcılık, azınlıkları aşağılama, dinsel düşmanlıktan dolayı.
Ve bu kez mahkûm oluyor.
Üç yargıçtan oluşan mahkeme Wilders’i 2014 seçim kampanyasında Faslı nüfusa küçük düşürücü ve hakaret edici konuşmalarından dolayı “suçlu” bulmakla birlikte, hapis ya da para cezası verme talebini geri çeviriyor.
İlginç bir karar, suçlu buluyor ve fakat ceza vermiyor. Mahkeme heyetinin başkanı:
“Wilders’in açıklamaları etnik bir nüfusu hedef almaktadır, bundan dolayı suçlu bulunmuştur. Bu karar en büyük etkiyi yaratacak biçimde televizyonda dile getirilmiştir. Böyle cezai bir kanaatin Wilders konumundaki bir politikacı için yeterli cezalandırma olduğu düşünülmüştür.”
Adam suçlu ama, mahkeme suçlu olduğunu ilan etmekle yetiniyor, biraz garip.
Mahkemenin kararından sonra yaptığı açıklamada, adam uçuyor, tam uçuyor:
“Siz bu verdiğiniz kararla dünyadan habersiz olduğunuzu gösterdiniz. Beni susturabileceğinizi sanıyorsanız, aldanıyorsunuz. Hollanda Halkı bu kararınızı red ediyor.
Benim haklarımı ve ifade özgürlüğümü elimden almaya çalışıyorsunuz ama, başaramayacaksınız.
Benim partim her geçen gün biraz daha halkın desteğini alıyor.
Çünkü, Hollanda Halkı Hollanda’yı geri istiyor ve ben bunun için mücadele ediyorum.”
Fas asıllı Hollandalılar, İslam, göçmenler, etnik azınlıkların yanı sıra “biz” de adamın hedefleri arasındayız.
Yukarıda Türkiye aleyhinde aktardığım sözlerini kısa süre önce bir programda söylüyor. Bu açıklamasına bakınca:
Adam ayrımcılık ve nefret suçundan zaten sabıkalı, aynı suçları yeniden işliyor. Demek “aşırı milliyetçilik” böyle bir hastalık, küstahlık da cabası.
Ama, oyları artıyor, zaten asıl tehlike o.
İşin bir yönü bu, öteki yönü ise, Türkiye’nin Avrupa’daki imajı. O imaj en azından aşırı milliyetçilerin gözünde hiç parlak değil. Sadece onların değil, diğerlerinde de, her geçen gün biraz daha geriye giden bir bakış açısı. Demokrasi ve insan hakları açısından yıpranan bir ülke.
Wilders’in Türkiye’ye nefret saçan bu konuşması acaba bizim Hollanda Büyükelçiliğinin dikkatini çekmiş midir, merak ediyorum.
Çekmemişse kötü, çekmişse buna karşı ne yapıyor?
Dışişleri bu adama bir cevap verir mi? Yoksa, görmezlikten mi gelir?
Görevi icabı cevap vermesi gerekir.