“Başkan olarak ilk deniz aşırı seyahatim olan G-20 ve NATO zirvelerinden sonra, bir mesaj vermek için mi Ankara ve İstanbul’a devam etmek istediğim soruldu bana, cevabım basit, evet”.
Nisan 2009, Obama Başkan olarak göreve başlayalı henüz üç bile dolmamış, ilk ülke ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştiriyor. Dünya merak içinde, neden Türkiye?
Obama 7 Nisan 2009’da TBMM’de konuşuyor:
“Amerika ve Türkiye günümüz sorunlarına, tehlike ve tehditlerine karşı yan yana olmalı, birlikte çalışmalı”.
Dünyada 190 ülke varken, ilk resmi ziyaretini Türkiye’ye yapıyor, Türkiye’yi o kadar önemli buluyor.
“Bu sabah Cumhuriyet’inizin olağanüstü kurucusunun kabrini ziyaretin büyük ayrıcalığını yaşadım”.
Tam içten nezaket içeren cümle. Atatürk’e hayranlığını dile getirmekte tereddüt etmiyor:
“Tarihi şekillendiren bir insan için oluşturulan bu muhteşem anıt beni çok etkiledi. Atatürk’ün en büyük mirası, bu Meclis’in bugünlere taşıdığı Türkiye’nin güçlü ve enerjik, laik demokrasisi”.
Meclis, demokrasi, laisizm ve Atatürk’ün mirası. Türkiye tarihine hayranlık, pek çok kişide olmadığı kadar.
“Amerika Birleşik Devletleri’nin ve bütün dünyanın saygı duyduğu bir Cumhuriyet kurdunuz”.
Bugün ise, “yeni bir devlet kurulmasından” söz ediliyor.
“Bizim ülkemizde kurucumuz Washington’un anıtına katkıda bulunmak üzere gönderilen armağanlardan biri de, Osmanlı Sultanı Abdülmecit’in gönderdiği mermer bir levha, üzerinde sade bir kaç sözcük kazılıydı:
‘İki ülke arasında dostluğu güçlendirmesi adına’.
Bu sözlerin mermer üzerine nakşedilmesinin üzerinden 150 yıl geçti. Dostluğumuz güçlü, ittifakımız devam ediyor”.
Obama dostluk mesajını döne dolaşa vurguluyor, bugün için şaka gibi sözler.
“Amerika ve Türkiye ittifakımızın ve dostluğumuzun sağlamlığı sayesinde şimdi daha güçlü. Karşılıklı çıkarlara dayanmamız ve farklılıklarımız üzerinde yükselmemiz gerekiyor. Amerika ve Türkiye uluslarımızın refahına hizmet edecek pek çok fırsat yaratabilir”.
Fırsat yaratmak bir yana, elde avuçta ne varsa, hepsi berhava oluyor.
Obama ya da Amerika’nın Türkiye’ye desteği çok yönlü:
“Amerika Türkiye’nin AB üyesi olma girişimini sonuna kadar desteklemektedir”.
Aslında o destek Obama’dan önceye dayanıyor. 2002’de, o sırada Başkan Bush, Fransa ve Almanya ile bazı AB ülkelerinin liderlerini arayarak, Türkiye ile tam üyelik görüşmelerine başlanmasını istiyor ve o istek AB tarafından yerine getiriliyor.
Bush’tan sonra Obama da, Türkiye-AB ilişkilerine sürekli katkıda bulunuyor, yani sözde kalmıyor.
O tarihte AB görüşmeleri ile birlikte, demokrasinin tam olarak işleyişine engel olan pek çok yasa değişiyor. Obama bunu kaçırmıyor:
“Ceza yasasını değiştirip basın ve toplantı özgürlüklerini düzenleyen yasaları güçlendirdiniz”.
Obama eğer hala Türkiye’yi izlemeye devam ediyorsa, herhalde küçük dilini yutuyor olmalı. Ne basın özgürlüğü, ne toplantı özgürlüğü kalıyor bugün. Tam tersine, temel hak ve özgürlükler, başta basın ve ifade özgürlüğü yerle bir bugün.
Meclis’te çeşitli konulara vurgu yapan Obama “terör örgütlerini” unutmuyor:
“Amerikan Başkanı ve bir NATO müttefiki olarak PKK ya da bir başka herhangi terörist faaliyete karşı desteğimizi arkanızda bulacağınıza söz veriyorum”.
Burada da, Amerika’nın değişen politikası var. Amerika bugün PKK’nın Suriye uzantılarına silah ve her türlü lojistik desteği veriyor.
Obama güven içinde konuşuyor:
“Türkiye hakiki bir dost”.
Hale bakın, nereden nereye geliyoruz, Türkiye’de 2009’dan bu yana olup bitenler ve o tarihte Türk-Amerikan ilişkileri. Obama o tarihte gelecekten de umutlu, kuralı da belirliyor:
“Yanlış anlamaları aşacağız, anlaşamadığımız zaman bile saygılı olacağız.
Burada Amerika’nın güçlü ve kalıcı dostluğumuza olan bağlılığımızı teyit etmekten onur duydum”.
Kural belli, “karşılıklı saygı”.
Gaipten sesler gibi
Obama’nın bu konuşması ışığında, Türk-Amerikan ilişkilerinin günümüzdeki hali pür melaline bakıldığında, bu sözler “gaipten sesler” gibi geliyor.
Ne karşılıklı saygı var, ne demokrasi, ne AB ilişkileri...
Her şey toz duman ve eski deyimle, “tarumar” olmuş durumda, tarumar yani “dağınık, karışık, perişan”.
2009... 2017... Ne Obama tanıyabilir bugünkü Türkiye’yi, ne de dostluk ve güvenden eser bulabilir.
Şimdi de Rusya ile kriz
AKP’lilerin istisnasız tamamı Obama’nın Nisan 2009’daki konuşmasını okur ve “Biz nereden nereye geldik ve neden böyle olduk” diye üzerine düşünürse…
Yok, nasıl olsa okumaz ve düşünmezler.
O nedenle krizin biri bitmeden, diğeri başlar.
İşte, şimdi de, Rusya ile tarım ticaretinde kriz.
Türkiye’nin Rusya’dan ithal ettiği ürünlere kısıtlama anlamında yeni bir uygulama getirmesi, şimdi de Moskova’yı ayağa kaldırıyor.
Sayın Obama, bugün de Türkiye üzerine bir konuşma yapar mısınız?