161 bin 626...
Bu Vatan Partisi’nin son seçimde aldığı oy. Yüzde 0.35.
Genel Başkanlığını Doğu Perinçek’in yaptığı Vatan Partisi’ni ve Perinçek’i kutlamak gerek. Doğrusu iyi oy almışlar.
Ha biraz daha gayret, “tek başına iktidara gelmeye” az kalıyor. Her seçimden önce Perinçek “tek başımıza iktidara geliyoruz” diyor ancak, yüzde 1, evet bir, oranına bile bir türlü ulaşamıyor. Ne de olsa, insan umut ettiği sürece yaşıyor. Partiler de öyle.
Perinçek’i anlamak mümkün, çünkü genel başkan ama, yanındakileri anlamak o kadar kolay değil. Hele de, Perinçek’in son sözlerinden sonra.
Perinçek artık hiç tartışmasız, “Erdoğan - Bahçeli ittifakının üçüncü ayağı”. Yüzde 0.35’ine bakmadan o bloğa dahil olmak çabasında. Belki de, yüzde 0.35’lerde süründüğü için o blokta yer almaya çalışıyor. Hani, belki ilerde herhangi bir biçimde kendisine yüzde 0.35’lik pay düşer umuduyla.
Perinçek’in önünde Bahçeli örneği var, ondan ilham alıyor. Erdoğan - Bahçeli bloğunda yer almanın koşulları var.
O ittifaka katıksız destek çıkmak.
Nerede ve nasıl destek?
Çok kolay bir soru.
Günümüzde kamuoyunda en çok yankı getiren bir gerçek ve bir olay var.
Gerçek: Yargının bağımsızlığını tamamen yitirmesi.
Olay: Kılıçdaroğlu’nun “ADALET” yürüyüşü.
O zaman:
1-Yargıya sahip çık,
2-Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşüne çullan.
Tamam, savun aslanım yalın kılıç, siper et gövdeni yargıyı eleştirenlere.
Tamam, vur aslanım ADALET yürüyüşüne, akla hayale gelmez teorilerle.
Öyle yap ki bu işleri, ittifak bloğu sana “helal olsun” desin.
Önce yargı.
Doğu Perinçek kendisine bağlı kanalda yargıyı öve öve bitiremiyor. Söze kendisinin “bir zamanlar Ankara Hukuk Fakültesinde kamu hukuku hocası olduğunu” söyleyerek başlıyor, ardından döktürüyor:
“Türk Yargısı son elli yılın altın devrini yaşıyor, altın devrini. Neden altın devrini? Binlerce FETÖ’cüyü yargıladığı için. Bundan daha iyi yargıyı nerede bulacaksınız? Bu yargı FETÖ’cüleri kovuşturma, soruşturma ve hapislere atınca mı kötü oldu? Bunun için altın devir diyorum”.
Sakın yanlış anlaşılmasın, bu sözler Tayyip Erdoğan’a ya da önde gelen bir AKP yöneticisine ait filan değil.
Bir zamanların anlı şanlı komünisti Doğu Perinçek’e ait.
Ya da bir zamanlar komünist, şimdi anlı şanlı ulusalcı Doğu Perinçek’e.
Türkiye’de aklı başında bütün hukukçular, Barolar, dünyadaki en saygın hukukçular ve uluslararası hukuk kurumları Türkiye’de yargının iktidarın emrine girdiğini söylerken...
Bırakın söylemleri...
Bir yıla yaklaşan tutukluluk hallerine rağmen, hala iddianameleri bile olmayan dosyalar...
“Tutuksuz yargılama esastır” gibi, hukukun en temel ilkesinin yerlerde süründüğü bir dönem...
Bu nedenle cezaevlerinde aylardır yatan iki yüz bin hükümlü ve tutuklu...
Hiç bir gerekçe gösterilmeden, üstelik yargı yolu kapalı, işlerinden atılan, haklarını bile arayamayan on binlerce insan...
Cezaevlerinde tutuklu ve hala yargıç karşısına çıkmamış gazeteciler...
İktidarın görüşüne aykırı karar verdiği anda, sürülen ve hatta gözaltına alınan savcı ve yargıçlar...
Anayasa değişikliği sonrasında yeniden düzenlenen Hakim ve Savcılar Kurulu’nun AKP’nin sanki MYK’sı gibi oluşumu...
Her türlü yargı yolunu kapatan KHK’larla yönetilen bir ülke...
Veee...
“Türk Yargısı son elli yılın altın devrini yaşıyor...” zırvası.
Erdoğan’ın AKP’lilere ihtiyacı yok, son sadık bendesi Doğu Perinçek, AKP’lilerden daha keskin çıkıyor. Sözüm ona “muhalefette (!) bir genel başkan” pozunda.
Doğu Perinçek hızını alamıyor:
“Cezaevlerindekilerin tamamı PKK’lı ya da FETÖ’cü”.
Perinçek burada savcı rolünde, elinde ne gibi kanıtlar var ki, binlerce insan için böyle bir suçlamada bulunabiliyor?
Erdoğan ile aynı söylemde buluşuyor.
Gelelim Adalet Yürüyüşü’ne
Kılıçdaroğlu’nun “ADALET” yürüşü... Perinçek orada da çok iddialı:
“Türkiye’de iç kargaşa, çatışma yaratma, böylece Kürdistan’ın bağımsızlığını ilan edilmesi için gerekli ortamı hazırlama, Türkiye’nin direncini kırma, HDP - PKK ile CHP ortaklığı yönünde bir yürüyüş. Vatan Partisi olarak, bu yürüyüşü milli bir yürüyüş olarak görmüyoruz”.
Ne denir?
“Doktor bundan sonra, ne yersen ye, dedi” denir.
Kendi içinde “hazin” bir öykü, Doğu Perinçek’in macerası.
Deli gibi sarıldığı komünist Çin ve Arnavutluk desteğinden, Mao ve Enver Hoca serüveninden, MHP çizgisine bile dudak ısırtan ulusalcılığa uzanan hazin “yürüyüşün” finalinde AKP ve MHP ile kucaklaşma.
Eski arkadaşlarının asla hayal edemeyeceği bir çıkmaz.
Ortada şimdi artık “nurtopu gibi bir Perinçek” var. Erdoğan - Bahçeli ittifakının yeni ayağı.
Ama, bu Perinçek, şimdilik böyle, yarın ne olacağını kimse bilemez.