"Dini inancım ülke yönetiminde referansım değil".
Bu hayati cümleyi kim söylüyor?..
İskoçya'nın ilk Müslüman Başbakanı Hamza Harun Yusuf.
Üstelik, dini inancına yani İslam'a öyle bağlı ki, Başbakan seçildiği günün akşamında Başbakanlık Konutunda ailesinin başına geçiyor, hep birlikte şükür namazı kıldırıyor. O fotoğrafı sosyal medya hesabından paylaşıyor. Kendisine o kadar güvenli.
Pakistanlı fabrika işçisi bir baba ile Kenyalı bir annenin çocuğu, Glasgow doğumlu Hamza Yusuf henüz 37 yaşında. Küçüklüğünde cami cemaatlerinde ve İslami derneklerde çalışan Hamza Yusuf dindar bir Müslüman olduğunu her fırsatta vurguluyor.
Ama, analitik düşünceden hiç kopmuyor.
Zaten o nedenle...
Dini inancını ülke yönetimine hiç bir biçimde karıştırmıyor. Dini alet etmiyor.
Öğrencliğinde ırkçıların hedefi oluyor, buna rağmen üniversitede öğrenci temsilcisi seçiliyor. Irkçılıktan nefret ediyor. İskoçya'nın bağımsızlığını savunuyor.
Siyasette yükselmesinde biraz da bunun payı var. Hükümetlerde Adalet, Ulaştırma ve Sağlık Bakanı olarak görev alıyor.
Dindar Müslüman kimliği ile siyasette yükselmesinin toplumsal karşılıkları var.
Müslüman bir Başbakan olarak:
- Toplumsal cinsiyet eşitliği çerçevesinde, hukuki reformla, LGBT, eşcinsellerin evliliğini,
- Kürtajın serbest bırakılmasını,
- Kadınlarla erkeklerin eşit haklara sahip olmalarını, eksiklikler varsa giderilmesini savunuyor.
Hamza Yusuf'un hele de, LGBT'lilere sahip çıkması, eşcinsel evliliklere izin vereceğini açıklaması, bizde dindar olarak anılanları şaşkınlığa uğratıyor.
O kesimin bağnaz savunucusu bir gazete şaşkınlığa denk düşen başlık atıyor:
"İskoçya'nın Müslüman Başbakanı LGBT destekçisi çıktı".
Bu başlığı atanların Hamza Yusuf'u anlamaları çok zor. Ayrıca, anlamak istediklerinden de çok emin değilim. Çünkü, dini referansı kullanmadan adım atmıyorlar.
Buna karşılık...
Dindar bir Müslüman olarak, Hamza Yusuf temel hak ve özgürlükleri savunuyor. O çerçevede LGBT'lilerin de bireysel özgürlüklere sahip olmaları gerektiğini düşünüyor.
Hatta, İskoçya Anayasası'na ek madde getirerek, LGBT'lilerin anayasal güvenceye kavuşmasını planlıyor.
Bizdeki dindar kesime, hele de Yeniden Refah Partisi ile HÜDA PAR'a teğet bile geçmeyen bireysel hak ve özgürlükler!..
İskoçya'da LGBT haklarını savunan bir Başbakanı görünce, burada bu partilerin aklı uçuyor. Çünkü, bireysel hak ve özgürlüklerden zerre kadar nasibini almayan, bir yobazlık yarışı var.
Özellikle bu iki partinin aklının ucundan geçmeyen başka çarpıcı bir gerçek:
Hamza Yusuf, kendisi dahil, on bir kişiden oluşan kabinesine altı kadın bakan alıyor.
Cinsiyet eşitliğini, kadının toplumdaki yerini, bir Müslüman gözüyle, çok iyi anlatan bir örnek.
Ya bizdekiler neyi savunuyor?..
Kadın evde otursun, topluma karışmasın, hatta kadına şiddeti önleyen yasalar bile, kalksın!.. Kadın haklarını garantiye alan, gece yarısı bir imzayla feshedilen İstanbul Sözleşmesi'ne zinhar dönülmesin!..
Bağnaz, dünyadan bu ölçüde kopmuş, çağdaş İslam'ı yorumlamayı akıllarına bile getirmeyen, aciz birileri Meclis'te temsil edilme çabasında. AKP'nin yardımıyla!..
Hem bu ölçüde dinine bağlı, hem de dünyadaki İslami değişimlerin hiçbir biçimde farkında olmayan genel bir eğilim.
Bunda Türkiye'yi yönetenlerin, yine dinsel bir kavramla, vebali çok.
Önce Hamza Yusuf'un tam tersine, dini referanslarla ülkeyi yönetmek macerası.
Koskoca profesör ne diyor:
"Cahillere çok güveniyorum, okumuş birini görünce, tüylerim diken diken oluyor".
Bu adam ve benzerleri bizdeki Müslüman aklını cehaletle beslemeye çalışıyor. Önyargılarla dolu o cehalette:
İtaat var, sorgulama, yok, analitik hiç düşünce yok.
Dünkü Karar Gazetesinde, eski bir AKP milletvekili ama, Türkiye'nin gidişinden ciddi kaygı duyan, çoktan muhalefete geçen Mehmet Ocaktan'ın bu yönde dikkat çeken bir yazısı var:
"Daha vahim olan, bilgi sahibi olmadan iman sahibi olmanın yüceltildiği bu gelenek, siyaseti de, toplumsal hayatı da, adeta esir almıştır.
Akli ve ilmi alanı boşaltarak, cehaleti kutsayan Müslüman zihninde bir değişim sağlanmadan, Türkiye dahil, bütün Müslüman toplumların demokratik değerlerle buluşması asla mümkün olmayacaktır".
Çünkü, analitik düşünce yok, sorgulama yok, onun yerine körü körüne itaat ve geleneğe bağlılık var.
İşte, Hamza Harun Yusuf da Müslüman ve dini vecibelerini yerine getiren, Başbakanlık Konutu'nda ailece namaz kılan bir dindar.
Ama...
Ülke yönetirken referansı hiçbir biçimde din değil.
Tersine, temel hak ve özgürlüklere bağlı, demokrasiye öncelik tanıyan bir lider.
Türkiye ise...
Cemaatler, tarikatlar çıkmazı içinde çocuklara Kur'an kurslarıyla eğitim veren ülke olarak, uygarlıktan kopmuş, kimsenin yüzüne bakmadığı Arap ülkeleri gibi ayakta durmaya çalışıyor.
Hamza Yusuf'a "bu ne biçim Müslüman" diye laf atmak yerine, kadının toplumdaki yerini yok sayan, "prensip" dedikleri o saçma sapan maddeleri bir kenara atarak, insanların temel hak ve özgürlüklerine nasıl saygı duyulur, onu öğrenseler çok daha iyi olur!..
Hamza Yusuf da Müslüman ve dindar, bizimkiler de!..
Yalçın Doğan kimdir? Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca'dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |