“Bir gün kırlarda böcek avına çıkmıştım, gözüme iki tane harikulade böcek ilişti. O güne kadar böyle böcek görmemiştim. Hemen yakaladım onları. Derken üçüncü bir böcek daha gördüm. O da değişik bir böcekti. Onu gözden çıkarmaya razı olamazdım. Fakat ellerim doluydu. Çaresiz, böceğin üzerine eğilip, hayvanı ağzıma aldım, fakat zehirliymiş. Dilimi fena yakmıştı. Heyecanla böceği dışarı tükürürken, elimdeki böcekleri de, farkına varmadan, atmışım. Bir böcek derken, üç böceği de kaybetmiş oldum”.
Charles Darwin kendi anlattığı bu öyküde belki üç böceği kaybediyor ancak, onun türlere olan merakı da, o üç böceği kaybetmesiyle başlıyor.
Darwin, ünlü “Evrim Teorisi” mucidi.
O da, Sofokles gibi. Sofokles’e soruyorlar ya, “nasıl filozof oldun” diye. O da yanıt veriyor:
“Bir gün yolda yürürken ayağım taşa takıldı, düştüm, ondan sonra filozof oldum”.
Darwin de, o gün o böceklerle küçük bir macera yaşıyor, sonrasında ortaya “Evrim Teorisi” çıkıyor.
Evrim Teorisi:
“Doğa, çevrede yaşamaya elverişli olan canlıları kendiliğinden seçerek yaşatır, başka türler meydana getirir. Canlılar, bitki ve hayvanlar sürekli değişim halindedir. Her değişim, bir üst kademede yeni bir türün doğmasına yol açar.
Türlerin değişimi yeni türleri oluşturur.
Canlıların tamamı, hatta soyu tükenmiş olanlar dahil, ortak bir atadan türemişlerdir”.
Çok özet olarak, “Türlerin Kökeni” kitabında Darwin kendi teorisine böyle giriş yapıyor.
Darwin teorisini 1859’da yayınlıyor.
Önceleri büyük tartışmalara yol açan teori:
-Bilimsel açıdan bütün dünyada benimseniyor, yaklaşık 160 yıldır.
-Bilimin temel taşlarından birini oluşturuyor.
-Biyoloji dışında, günümüzde genetik bilimi temelini bu teoriden alıyor.
Darwin’in teorisi 1930’lardan itibaren Türk Eğitim müfredatına giriyor, biyoloji derslerinde okutuluyor.
2002’de AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik Darwin’in teorisini yorumluyor:
“Evrim Teorisi yapısı itibariyle ateistlerin dünya görüşü ile birebir örtüşen bir görüştür. Akıllı tasarım ise, dinlerin yaradılışla ilgili görüşleriyle birebir örtüşüyor. Darwin teorisi ateist propagandasıdır ve bu kitaba girmemelidir demek, ne kadar yanlış ise, akıllı tasarım semavi dinlerin ilahi kitapların yaradılışla ilgili fikirleriyle örtüşüyor diye, bunu yok sayamayız”.
Hüseyin Çelik teşhisi İslami açıdan belirliyor, her ne kadar o tarihte “yok sayamayız” dese de, bugün AKP artık “Evrim Teorisini” yok sayma yolunda adımlar atıyor.
“Ateist görüş” dediğine göre, dünyada milyonlarca insan, beş, altı milyar insan, 180’e yakın ülkede ateistler kol geziyor!..
Yani, “dine inanmayanlar”.
Şubat ayında Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz Evrim Teorisi’ne göndermede bulunuyor:
“Yüzlerce, binlerce teori var, hepsini öğretecek değiliz”.
Neden?
Evrim Teorisinin, Türlerin Kökeninin, canlıların değişime uğramasının İslamiyette yeri yok.
Hüseyin Çelik açıkça söylüyor zaten, “Evrim Teorisi ateistlerin teorisidir” diye.
Siz şimdi merak ediyorsunuz, durup dururken, “Evrim Teorisi bugün nereden çıktı” diye.
Avrupa Basını dün çalkalanıyor.
Milli Eğitim Bakanlığında müfredatla ilgili sorumlu, Alpaslan Durmuş isimli bir kişinin açıklamasına yer veriyor:
“Evrim Teorisi kitaplardan çıkartılacaktır, onun yerine ‘Canlılar ve Çevre’ dersi alacaktır. Ramazan sonrasında daha geniş bilgi verilecektir”.
Teorinin kitaplardan çıkartılmasıyla ilgili uygulamaya önümüzdeki ders yılında geçileceği bildiriliyor.
Avrupa Basını bu haberi “Türkiye’nin İslamlaşma sürecinde yeni bir adım” olarak niteliyor.
Derslerden çıkartmanın gerekçesi harika:
“Küçük öğrenciler için fazla karmaşık ve kafa karıştırıcı”.
“Kafa karıştırıcı” diyerek, Türkiye adım adım bilime sırtını dönüyor. Uluslararası endeksler ortada. Bilime sırtını döndükçe, fen ve matematikte ve elbette sosyal bilgilerde Türk öğrenciler dünya standartlarında gerileye gerileye bir hal oluyor.
Aslında gerileyen Türkiye.
AKP eğitim sistemiyle öyle oynuyor ki, bunun ceremesini ilerde çoook çekeceğiz, çoook.
Ve dehşet veren bir gerçek:
Dünyada Evrim Teorisi'nin, “dinen caiz değildir” gerekçesiyle, okullarda okutulmadığı tek ülke Suudi Arabistan.
Şimdi ikinci ülke olarak, buna Türkiye ekleniyor.
Avrupa Basını bu nedenle çalkalanıyor.
Ya biz?
Biz öyle çalkalanıyoruz ki, bilime yeniden nasıl döneceğiz, hayat yeniden her anlamda nasıl normalleşecek, büyük soru işareti.