Meclis'in yüzüncü yıldönümü kutlanıyor... Meclis'in... Yüzüncü yıldönümü... Türkiye Büyük Millet Meclis'inde tören var. Her partinin temsilcisi sırayla konuşma yapıyor.
Kürsüde HDP Eş Başkanı Mithat Sancar. Sakin, mantıklı, akıllı, tarihe dayanan bir konuşma yaparken... Bazı özel yandaş kanallar canlı yayına ara veriyor, Sancar'ın konuşmasını yayınlamıyor.
Meclis'in yüzüncü yıldönümünde bir milletvekilinin Meclis'teki konuşması sansüre uğruyor. Hani, AKP'lilerin dillerinden düşürmediği, iki de bir vurguladıkları "milli irade" var ya... O iradeyi temsil eden milletvekillerinden birinin konuşması, yüzüncü yıldönümünde sansürleniyor.
Daha sonra kürsüye Türkiye İşçi Partisi Başkanı, İstanbul milletvekili Erkan Baş geliyor. Muhteşem bir konuşma... Daha sözlerine başlarken TRT canlı yayını kesiyor, Erkan Baş'ın konuşması da sansüre uğruyor.
Meclis'in yüzüncü yıldönümünde bir milletvekilinin konuşması daha sansürleniyor. "Milli iradeye" bir kilit daha!..
Gerek Sancar'ın, gerekse Baş'ın sözlerinin sansüre uğraması onların gözlemlerini doğrularken, diğer yandan "yüzüncü yıldönümü kutlanan Meclis'in günümüzde ne kadar etkisiz bırakılmış olduğunu da" bir kez daha gözler önüne seriyor.
Yüzüncü yıldönümünde Meclis'te sansür!..
Mithat Sancar'ın bir cümlesi olayı çok net özetliyor, 1920'deki Birinci Meclisi ve bugünü kastederek:
"En güçlü Meclis'in yıldönümünü en zayıf Meclis'le kutluyoruz."
Bu sansüre rağmen, 23 Nisan günü, bütün gün sosyal medya öyle canlı ki, Koronavirüs nedeniyle eve kapanmış milyonlarca insan sanki sokaklara taşmış gibi, olağanüstü bir kutlama içinde. Sanki sokaklar sel gibi, insandan kaynıyor, öylesine görkemli, öylesine çağlıyor.
Akşam balkonlar ışıl ışıl, insanlar elektrikleri açıyor kapatıyor, açıyor kapatıyor, bayram kutlamasına katılıyor. Hiç kimse onları zorlamadan, kendiliğinden, yürekten, milyonlarca alkışlarla.
Akşam saat 21.00'da bütün Türkiye hep birlikte İstiklal Marşı'nı okurken, aynı canlılık, aynı katılım, aynı sevinç... Sanki devrim olmuş gibi!.. Türkiye, 1920 benzeri ruh ve heyecanla küllerinden yeniden doğuyor gibi. Öylesine coşkulu, öylesine inançlı...
Sosyal medya tam anlamıyla patlıyor!.. Çığ gibi kutlama, sevinci paylaşma, demokrasiye, Cumhuriyet'e inanma zirveye ulaşıyor.
Halk ezip geçiyor.
Meclis'teki sansüre rağmen, gün boyu TRT dahil, yandaş kanallara bakıyorum. Yandaşlar da kutlamaya katılıyor.
Kurtuluş Savaşı tarihinden, Erzurum, Sivas kongrelerinden, Cumhuriyet tarihinden, özellikle 23 Nisan'ı vurgulayan programlar yayınlıyor.
Ya AKP emrindeki Türk Hava Yolları? Meclis'in açıldığı 1920 yılına gönderme yaparak, "THY 1920" sefer sayılı uçakla radar iziyle havada bayrağımızı çiziyor.
Akşam saatlerinde ise, aynı kanallar, hatta haber kanallarının dışındaki bazıları yine 23 Nisan programları ile dolu. CNN TÜRK hariç!.. Onlar yine Koranavirüs ile ilgili bir programla 23 Nisan'dan kaçıyor!.. Normaldir!..
Dün ise... Yandaş gazetelerin manşetlerine bakıyorum...
"Evlerden Taşan Coşku"...
"Coşku Eve Sığmadı"...
"Muhteşemsin Türkiye"...
"Yüzyıl Sonra Çok Daha Güçlüyüz"...
"Balkonlar Meydan Oldu"...
Bükemediği bileği öpmek bu olsa gerek!..
Bu arada sürpriz bir kutlama Amerika'dan geliyor. Don Thomas, NASA astronotu Türkiye'ye, Türk çocuklarına mesaj gönderiyor, ilgi çekici:
"NASA ile geçirdiğim yirmi yıl boyunca uzay mekiği Colombia ile üç kez ve bir kez de Discovery ile uzayda toplam 44 gün geçirdim. Dünyanın çevresinde 692 kez dolaştım. Gezegenimizi çok izledim ve dünyanın ne kadar güzel olduğunu biliyorum.
Hepinizin çocuk bayramını kutluyorum. Ayrıca, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılış yıldönümü olduğunu biliyorum. Tüm çocuklarımız ve siz Türk çocukları, sizler Türkiyenin geleceğini temsil ediyor, dünyanın geleceğini elinizde tutuyorsunuz.
Bu nedenle her zaman çok çalışmanız, okulda elinizden gelenin en iyisini yapmanız, hayattaki hayallerinizden asla vazgeçmemeniz çok önemli.
Unutmayın, gözlerinizi yıldızlardan asla ayırmayın."
Günün en anlamı konuşmalarının başında TİP Başkanı Erkan Baş'ın çıkışı geliyor, TV kanallarında sansüre uğrayan konuşmanın bir özetini aktarıyorum:
"Bugün Türkiye'de saray rejimi hakimdir. Saray rejiminde hakimiyet, bugün bile, Sarayından çıkıp buraya gelmeye tenezzül etmeyen tek adama aittir.
Bugün hakimiyet salgında bile üç kuruş yevmiye için inşaatta çalışmaya devam edip, hayatını kaybeden işçi Hasan'ın değil, çıkarlarını korumak için seferber olduğunuz, vergi borçlarını sildiğiniz 5'li müteahhit çetesindedir.
Hakimiyet günde on dört saat tek bir maskeyle hastaneleri temizlemeye devam eden asgari ücretlinin, hasta bakıcıların, hemşirelerin, doktorların değil, hasta garantili hastane ihalesi verdiğiniz patronlarındır.
(...) 'Açım' diyen yurttaşa 'geber' diyen bürokrattadır hakimiyet. 'Beni düzeniniz öldürür' diyen TIR şoförünü gözaltına attıranlardadır hakimiyet".
Erkan Baş aynı konuşmasında çocukların tablosunu da çiziyor:
"Bugün çocuk bayramı. Sayenizde, çocuklarımızın yaşayamadığı bir bayram diyelim. Yirmi milyon çocuğun olduğu ülkede TÜİK'e göre, 750 bin, gerçekte iki milyon çocuk işçi çalışıyor. Hani, hastalık kol gezerken, 20 yaşından küçükler sokağa çıkmasınlar dediğinizde, ama eğer sen işçiysen, çalışıyorsan, çık atölyeye, fabrikaya, tarlaya git, hamallığa devam et, dediğiniz çocukların bayramı. Nasıl bir gelecek sunuyoruz bu çocuklarımıza?"
Her türlü olumsuzluğa rağmen, üstüne üstlük bir de virüsten dolayı sokağa çıkmak kısıntısına rağmen, Türkiye evlerinden sokaklara taşıyor.
Halk ezip geçiyor.
Külerinden yeniden doğan bir Türkiye'ye doğru...