“Devletimizin banisi ve milletimizin fedakar sadık hadimi, insanlık idealinin aşık ve mümtaz siması, eşsiz kahraman Atatürk, vatan sana minnettardır.”
Bani, kurucu anlamında. Hadim, hizmet eden anlamında. Mümtaz, seçkin anlamında. Minnettar, gördüğü iyiliğe karşı gönlünde teşekkür borcu olan anlamında.
Hem anlam, hem kullanılan Türkçe açısından bu unutulmaz ve muhteşem cümle İsmet Paşa’ya ait. Atatürk’ün hayatını kaybetmesinden sonra “Cumhurbaşkanı” sıfatıyla yayınladığı mesajda yer alıyor.
Yani:
Devleti kuran, hiç bir karşılık beklemeden halkına hizmet eden, insanlığın seçkin bir siması olan, eşsiz kahraman Atatürk’e, ülkesinin gönül borcu vardır. Ülkesi ona minnettardır.
İsmet Paşa’nın mesajındaki bu cümle taşıdığı anlam ve Türkçesi ile değerini her zaman koruyor ve anma törenlerinde hep vurgulanıyor.
Dün Tayyip Erdoğan 10 Kasım nedeniyle bir mesaj yayınlıyor. Mesajın ilk cümlesi şöyle başlıyor:
“Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal’i ebediyete irtihalinin 80. yıldönümünde saygıyla yad ediyorum.”
İrtihal, göç etmek, dünya değiştirmek anlamında.
Ama asıl “bani” sözcüğü.
Erdoğan ikide bir eleştirdiği, ne hikmetse hiç yeri yokken diline doladığı İsmet Paşa’nın, onunla neredeyse özdeş hale gelmiş bir sözcüğünü, üstelik Atatürk’ün ölümüyle bağlantılı olarak, kullanıyor.
İsmet Paşa “Devletimizin banisi” derken, Erdoğan “Cumhuriyetimizin banisi” diyor. İkisi de aynı kapıya çıkıyor.
Belli ki, Erdoğan İsmet Paşa’dan çok etkileniyor, her anlamda.
O etkilenme bir yana...
Son zamanlarda Atatürk ile ilgili arka arkaya kitaplar yayınlanıyor. Atatürk’ü yeniden anlamak üzere. Sadece bu yıl İlber Ortaylı, İpek Çalışlar ve Yılmaz Özdil Atatürk ile ilgili kitaplar yazıyor.
Geçmişte Şevket Süreyya Aydemir, Atilla İlhan, Taha Akyol’un kitapları Atatürk’ü anlamak açısından birer kilometre taşı. Lord Kinross ya da Andrew Mango gibi yazarların çok önemli kitapları aynı şekilde. Atatürk’ü anlamak üzere zaten enstitüler, araştırma merkezleri ve kurumlar ve onların yayınladıkları binlerce kitap, makale var.
Buna rağmen, bugün Atatürk’e hakarete yeltenenler eksik değil.
Üç nedenle:
-Ya cehaletten,
-Ya dinsel dogmatizmden.
-Ve hatta etnik ayrımcılıktan.
Oysa, 1920’de TBMM’nin açılışından dört gün sonra, 24 Nisan 1920’de yaptığı konuşmadan bir cümle, kitapların, araştırmaların hemen hepsinde yer alıyor. O günkü Meclis’in yapısını anlatırken:
“Heyetiniz yalnız Türk değildir, yalnız Çerkez değildir, yalnız Kürt değildir, yalnız Laz değildir. Fakat hepsinden mürekkep bir anasır-ı İslamiyedir. Vatandaştırlar, birbirlerine karşılıklı hürmetle bağlıdırlar ve diğerinin her türlü hukukuna, ırki, sosyal, coğrafi hukukuna daima riayetkardırlar”.
Sadece o günkü Meclis’in yapısı değil, aynı zamanda bu topraklarda yaşayan insanların tamamını kapsayan ve niteleyen, ayrımcılığa ve dinsel dogmatizme bir yanıt.
Tanımın içinde Türk de var, Kürt de var, İslam da var. Tam da günümüze denk düşen kavramlar.
25 Nisan 1920 günü ise, TBMM kuruluş amacını içeren ilk bildirisini yayınlıyor.
Halka “Ey Ehl-i İslam” diye hitap eden bildiri “İslam Alemine Beyanname” başlığını taşıyor. Yedi kez Kur’an’dan alınmış ayetlere yer veriliyor.
Buna rağmen, bugün hala Atatürk’e “dinsiz” diyerek, hakarete yeltenen kendini bilmez softalar dolaşıyor ortada.
Ya da Atatürk’e hakaretle kendine ün katmaya çalışan utanmazlar, onların kafasında Atatürk bir sabit fikir.
Atatürk olmasaydı, bugün onların hangisi olurdu?..
Aslında çok hazin!..
Atatürk’ü dostu, düşmanı, yedi düvel anlıyor ve fakat kendi insanları arasında anlamakta direnen zavallılar her zaman var. Bugün sanki daha çok.
O’nu en iyi anlayanlardan biri Pakistan’ın manevi kurucusu, İslam Dünyasının en büyük isimlerinden biri olan Muhammed İkbal, Musta fa Kemal için yazdığı şiirde:
“Bir millet var, biz onun varlığıyla ulaştık,
İlahi kanunların gizli gerçeklerine,
Bir bakışla yön verdi bize, dağları aştık,
Dünya güneşi olduk, kıvılcım yerine,
Koş Mustafa Kemal koş, atın çatlayan dek,
Bizi tedbir mat etti, sana tedbir ne gerek”. (Taha Akyol, Ama Hangi Atatürk, s.187).
Bugün 10 Kasım, O’nun aramızdan ayrılışının 80. yılı.
Hep söyleniyor ya, “geçen yüzyıla damgasını vurmuş nice lider var, ama bugün ayakta kalan tek bir lider var, Gazi Mustafa Kemal Paşa”.
Ulusça, saygıyla eğiliyoruz önünde.