“-Faşist Amerika istemiyoruz,
-Trump’a hayır,
-Irkçı söylemlere hayır,
-Trump, siyahlarla uğraşma, onların haklarını geri alamazsın.”
Bu ve buna benzer sloganların atıldığı, ellerinde renkli bayraklarla bir grup insanın gösteri yaptığı yer neresi?
Amerikan Senatosu Adalet Komisyonu salonu.
O salonda neden gösteri yapılıyor?
Çünkü, o sırada Adalet Komisyonu 20 Ocak’ta Amerikan Başkanlık koltuğuna oturacak Trump’ın Adalet Bakanlığına getirmek istediği Jeff Sessions’u sorgudan geçiriyor. Klasik Amerikan kuralı gereği.
Salonda gösteri yapan, bağıran çağıranlara karşı polis ne yapıyor?
Hiçbir şiddet kullanmadan, onları incitmeden yavaş yavaş salondan dışarıya çıkartıyor.
Salonda bulunan senatörler ya da diğer izleyiciler, gösteri yapanlara lehte ya da aleyhte en küçük bir tepki vermeden, onların dışarıya çıkartılmasını bekliyor.
Ne polisle göstericiler arasında, ne de salondaki senatörler ve diğer dinleyenler arasında kavga, dövüş, küfür, tehdit, yumruk, tekme hiç biri yok.
Geçen akşam CNN International kanalını izliyorum. Amerikan Senatosu Adalet Komisyonu'nda bu görüşme (hearing) yapılırken, bizde de TBMM’de demokrasinin sonunu getirecek olan anayasa değişikliği görüşülüyor.
Amerika’da kural, yeni seçilen başkan kendi kabinesinin adaylarını belirledikten sonra, o kişiler Amerikan Senatosunun ilgili komisyonunda senatörler tarafından sorguya çekiliyor. Siyasi görüşleri, özel hayatları, iş ilişkileri, geçmişte yaptıkları, söyledikleri, kısaca hayatları sorgudan geçiyor.
Komisyonda yeterli oyu alabilirlerse, ancak o zaman akan koltuğuna oturabiliyorlar. Böyle bir denetleme mekanizması var.
Başkanın yetkileri açısından “denetleme-denge” mekanizması.
Amerikan Senatosu'ndaki bu sorgulamayı isteyen Amerikan TV’si özgürce yayınlıyor, isteyen yayınlamıyor.
Yayında engel yok.
Buradaki gibi, anayasa değişiklik görüşmelerine Meclis TV’si örneği, sansür konulmuyor. Sadece Senato Komisyonundaki görüşmeler değil, komisyon salonundaki gösteriler de canlı yayında şakır şakır milyonlarca insana ulaşıyor.
Senatonun önünde ya da komisyon kapısında, sorgudan geçmekte olan bakan adayı hakkında açıklama yapmak isteyen herkes görüşünü serbestçe söylüyor, elinde cop ya da biber gazıyla polisin müdahalesi söz konusu değil.
Aynı saatlerde bizde Meclis önünde açıklama yapmak isteyen Ankara Barosu avukatlarına ve diğer yurttaşlara polis tekme, tokat, copla girişiyor.
Baronun girişimini dikkate alan Ankara Valiliği bir ay süreyle açık havada basın açıklamalarını, toplantı ve gösterileri yasaklıyor.
Washington Eyalet yönetimi böyle bir yönteme başvurmuyor, yani “normal demokratik yolu” izliyor.
Asıl komisyondaki sorgulama.
Trump’ın Adalet Bakanlığına atamak istediği Jeff Sessions 1997’den beri siyasetin içinde, Alabama senatörü, bir hukukçu.
Geçmişinde şöyle bir handikap var.
Senatör olmadan önce yargıç olmak istiyor. Yargıçlık yine senato onayı gerektiriyor.
O tarihte senato Sessions’un yargıçlığına vize vermiyor, avukatlık yaptığı yıllarda ırkçı söylemde bulunduğu iddiasıyla.
Sessions her ne kadar bu iddiaya itiraz ettiyse de, komisyon ikna olmuyor ve onu yargıç olarak atamıyor.
Konunun hassas ve kilit noktası burası.
Otuz yıl önce olsa bile, yargıçlık için vize alamayan birisi şimdi Adalet Bakanı adayı. Senato Adalet Komisyonu buna bigane kalır mı hiç, zaten kalmıyor ve sorularla adamı hallaç pamuğu gibi atıyor.
Burada altı çizilmesi gereken bir konu var.
Trump, Adalet Bakanlığı için bula bula böyle birini mi buluyor? Trump hanesine bir olumsuz puan daha.
Adam komisyonda döne dolaşa “ırkçı söylem” iddialarına itiraz etmiş olsa bile, Amerikan Halkının belleğine bu olumsuz fotoğraf çakılıyor.
Bütün bunlar canlı yayında, tüm Amerikan halkının gözü önünde. Ve sonra gelsin gazetecilik.
Amerikan basını bakan adayının geçmiş yıllarına dalıyor mu dalıyor. O yıllarda ırkçı söylemde bulunmuş mu, bulunmamış mı, TV’ler o yıllarda onun çevresinde bulunmuş kimi bulurlarsa, soru yağmuruna tutuyor.
Gerçeği ortaya çıkarmak adına, önlerine hiç bir engel konulmadan gazeteciler özgürce, hiç çekinmeden araştırıyor, bundan dolayı hiç birisi ne içeri atılıyor, ne hakkında dava açılıyor. Kimsenin aklına bile gelmiyor böyle bir ihtimal.
Sonuç:
Sessions’un Adalet Bakanlığı komisyon onayından geçiyor.
Bir başka “karşılaştırmalı sonuç” daha var ki, bizim için hayati:
Aktardığım örnek, Amerikan Başkanlık sistemi uygulamasından bir kesit. Sistem filan değişmiyor, nihayet bir bakanın atanma süreci.
Buna karşılık, burada demokratik rejim değişiyor, nasıl değişiyor, neler oluyor, onları da hep birlikte yaşıyoruz.