Barzani Süleymaniye’de, yani büyük rakibi Celal Talabani’nin merkezinde miting yapıyor. Talabani yıllardır hasta, şu anda da galiba İran’da tedavi görüyor. Artık Barzani’ye rakip olmaktan çok uzak.
Miting sırasında Barzani’nin yanında Talabani’nin eşi de var, referanduma destek olmak üzere. Bu Kürdistan için önemli bir mesaj.
Barzani Kuzey Irak’ın çeşitli yerlerinde mitingler düzenliyor. O miting konvoylarında Irak Kürt Bölgesel Yönetiminin bayrakları dışında, hangi ülkenin bayrakları var?
İsrail’in bayrakları.
Çünkü, şu anda Kuzey Irak’taki referandumu en çok ve canı gönülden İsrail destekliyor. Neden?
1-İran’ı çevrelemek umudunu taşıyor.
2-Kuzey Irak’ta pek çok İsrail yatırımı var, onlara sahip çıkıyor.
3-Orta Doğu’da kendisine “Arap olmayan bir müttefik” bulduğunu düşünüyor.
İsrail şu anda Orta Doğu’da, kurulması düşünülen Kürdistan’la kendisini çok güvende hissedeceğine inanıyor ve bütün siyasal yatırımını buna göre ayarlıyor.
Şimdi 2015 yılının Şubat ayına gidiyoruz, Washington’a.
Başkan Obama o tarihte Amerikan Stratejik Belgesini açıklıyor. O belgedeki bir cümle çok dikkat çekici:
“İsrail’in güvenliği Amerika’nın güvenliğinin bir parçasıdır”.
İsrail’in güvenliği nerede?
Kürdistan’da.
“Ayrılmaz parça İsrail” kendisini Kürdistan’la güvenli hissediyorsa, demek ki, Amerika için de öyle.
Ama, Amerika ısrarla Barzani’yi referandumu ertelemeye çağırmakla meşgul. Bu nasıl oluyor?
“Bul karayı, al parayı” vaziyetiyle oluyor. Hikaye.
Başka bir karşı çıkma modeli bulamadığı için Amerika ortaya “IŞİD’le mücadele” formülü buluyor. Neymiş?
“Referandum olursa, IŞİD’le mücadele aksarmış!”
Ne alaka? Bir hikaye daha.
İşin ilginç yanı, Türk-Irak-İran Dışişleri Bakanları önceki gün New York’ta bir araya geliyor ve ortak bir açıklama yapıyor. Üçü de referanduma karşı çıkıyor, referandumun Irak Anayasasına aykırı olduğunu belirtiyor ve asıl can alıcı cümle:
“Referandum Irak’ın IŞİD karşısında güçlükle elde edilmiş kazanımlarını büyük risk altına atar, bölgede yeni çatışmalara yol açma riski taşır”.
Türkiye, İran ve Irak referanduma karşı çıkarken, dönüp dolaşıp Amerikan gerekçesini dile getiriyor:
“IŞİD’le mücadele aksar”. Dalga geçer gibi.
“Yeni çatışma riski"
O can alıcı cümlenin ikinci bölümündeki “yeni çatışmalara yol açar riski”, doğrudan doğruya Türkiye ile bağlantılı.
“Yeni çatışmaya” şu anda en çok hazırlık yapan ülke Türkiye.
Ve Türkiye askeri açıdan hazırlanıyor izlenimini fazlasıyla veriyor.
1-Habur’da yapılan askeri tatbikatları hafife almak doğru olmaz.
2-Askeri harekata hazırlık açısından önemli bir diğer gösterge Trakya’daki tankların o bölgeye gönderilmiş olması.
Askeri hazırlık olabilir ancak, fiili harekat için karar elbette siyasal iktidara ait.
Türkiye bölgede İran ile birlikte, referandumu en çok ciddiye alan, kendisi açısından en çok tehlikeli bulan iki ülkeden biri.
AKP referandumdan çok kaygı duyuyor, çok telaşlı.
Çünkü:
1-AKP Türkiye’de Kürt Sorununu çözmüş değil.
2-Referandumun Kürt Sorununu daha da körükleyeceği düşüncesinde. Düğüm burada.
O nedenle, Ankara “askeri harekat” konusunda sanki pek blöf yapmıyor.
Blöf yapmıyor da, askeri harekatı nasıl yapacak? Yani, Amerika varken.
Irak Hava Sahası Amerika’nın kontrolü altında.
Ancak, bir kara harekatı olabilir.
Amerika buna izin verir mi?
Madem “İsrail’in güvenliği Amerika’nın güvenliğinin ayrılmaz parçası” ve madem İsrail referandumdan yana, o halde Türkiye eğer askeri harekat kararı alırsa, Amerika buna nasıl tepki verir?
Herhalde olumlu bir tepki olmaz.
Olmaz ama, ne olur?
Nasıl sonlanacağı belli olmayan hepimiz açısından bir macera olur.
O maceranın yaşanmış örneği var.
1974 Kıbrıs Barış Harekatı Bülent Ecevit’in Başbakanlığında CHP-MSP Koalisyonunun kararı olmak üzere gerçekleşiyor. Kıbrıs’ta Rumlar bir darbe ile Kıbrıs’ı ele geçirmek ve Türkleri Kıbrıs’tan atmak isterken, Türkiye askeri müdahale hakkını kullanıyor.
O hak uluslararası anlaşmalarda yer alıyor. Türkiye, İngiltere ve Yunanistan’ın taraf olduğu Londra ve Zürih Anlaşmalarında.
Buna rağmen, Amerika askeri harekata karşı çıkıyor.
Türkiye ise, Amerika’ya rağmen, Kıbrıs’a askeri müdahalede bulunuyor.
Bunun üzerine Amerika Türkiye’ye ambargo uyguluyor. Önce askeri nitelik taşıyan ambargo, giderek yaygınlaşıyor ve Türkiye tarihinin en ağır ekonomik krizlerinden birinin içine düşüyor. CHP-MSP koalisyonu bozuluyor. Bunu siyasal kaos izliyor.
Amerika’ya rağmen, AKP’nin adım atması pek düşünülemez.
Kaldı ki, Washington istediği açıklamayı yapsın, ben Amerika’nın referanduma gerçekten karşı olduğuna inanmıyorum.