"-Hükümeti devirmek,
-Darbeye teşebbüs,
-Casusluk."
Bunlar çok ağır suçlamalar, hepsi de aynı kişiye yöneltiliyor:
"Osman Kavala'ya!.."
Kavala 3.5 yılı aşkın süredir tutuklu ancak, bugüne kadar bu ağır suçlamalara rağmen, savcı tarafından bir kere bile sorgulanmıyor.
Sorgulanmıyor ancak...
"Tayyip Erdoğan, Osman Kavala'nın suçlu olduğuna ilişkin demeçler veriyor, Kavala'nın Gezi davasından beraat ettiği ve tahliye edileceği gün, o demeçler var ya, yargı bağımsız ya, hemen aynı gün 'casusluk' suçlamasıyla yeniden hapiste kalıyor".
Onun ötesinde... Daha duruşmalara, kararlara geçmeden çok önce...
17 Ekim 2017'de göz altına alınıyor, 1 Kasım 2017'de hükümeti devirme ve darbeye teşebbüs suçlarından, iki ayrı suçtan tutuklanıyor.
"1 Kasım 2017'te tutuklanıyor, ilk iddianame tam on altı ay sonra 19 Şubat 2019'da hazırlanıyor, on altı ay boş boşuna hapis yatıyor, onaltı ay boş geçiyor!.."
O anlı, şanlı nutukları hepiniz duyuyorsunuz değil mi?..
"Türkiye hukuk devletidir!.."
Adı var, kendisi yok "A-da-let Ba-ka-nı Abdülhamit Gül'ün" kulakları çınlasın!.. Hala o koltukta!..
"Hukuk devletinde", Kavala davalarında uygulamalar ilk aşamalardaki gibi devam ediyor.
"11 Ekim 2019'da Gezi davasında, yani darbeye teşebbüs davasında tahliyesine karar veriliyor ancak, tahliye edilmiyor, öteki dava var ya!.. Hükümeti devirme davası..."
Tahliye kararı var. Olsun, olabilir, varsa var, ne yapalım!..
"10 Aralık 2019'da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) karar veriyor:
"Hak ihlali var. Derhal serbest bırakılmalı!.."
Tek adam rejiminde, birisinin işine gelmiyorsa, "AİHM kararları yok hükmündedir". Yok hükmündedir hükmünden hareketle AİHM kararı hükümsüz kalıyor, Kavala yine tahliye edilmiyor.
"18 Şubat 2020, Kavala hükümeti devirme suçundan da, beraat ediyor".
Ve yine tahliye edilmiyor.
Ertesi gün sadece bizim değil, dünya hukuk tarihinde çoktan yerini bulan bir karar geliyor:
"19 Şubat 2020 günü darbeye teşebbüs suçundan yeniden tutuklanıyor, aynı davada dört ay önce, 11 Ekim 2019'da verilen tahliye kararı varken!.."
İddia - dava, iddia - dava, ama "kanıt?.." Yok, işte o yok, her şeye rağmen, tahliyeler bu nedenle. Ancak, uygulanmıyor.
9 Mart 2020'de ise, bu kez gündeme bambaşka bir suçlama, iki suçlamadan beraat sonrasında, üçüncü bir suçlama getiriliyor:
"Casusluk".
20 Mart 2020'de "darbeye teşebbüs" davasından ikinci kez beraat ediyor.
Nasıl, insanın başı dönüyor, değil mi?..
Dava - tahliye kararı, dava - tahliye kararı ancak, tahliye yok.
"Bağımsız yargının" birilerini kızdırmaya niyeti yok.
O birileri bu davalarla neden bu kadar ilgili, onu da bilen yok.
Bu hukuk faciaları yaşanırken, ender görülen bir biçimde, devreye "Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi" giriyor, AİHM kararlarının uygulanıp uygulanmadığını denetlemek amacıyla.
3 Eylül 2020'de Bakanlar Komitesi "Kavala'nın derhal tahliyesi" için Türkiye'ye çağrıda bulunuyor.
Kimsenin o çağrıyı dinlediği yok. Sonra da, "bizim yerimiz Avrupa" nakaratı.
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi iki ay içinde Türkiye'yi üç kez uyarırken, içerde bir de, Anayasa Mahkemesi macerası var.
29 Eylül 2020'de Kavala'nın "tutukluluk haksızdır" başvurusunu gündemine alıyor ama, casusluk suçlamasına dönük iddianame üzerine, görüşmeyi erteliyor.
15 Aralık 2020'de Anayasa Mahkemesi başvuruyu bir kez daha ele alıyor ve genel kurula iletilmesine karar veriyor.
"29 Aralık 2020... Hukuk tarihimize yeni bir belge daha...
Anayasa Mahkemesi 7'ye karşı 8 oyla 'hak ihlali olmadığına' karar veriyor, tahliye geriye kalıyor.
Bu arada çok garip bir başka gelişme yaşanıyor. 22 Ocak 2021'de:
"İstinaf Mahkemesi, Gezi davasında iki kez verilen beraat kararını bozuyor. İlgili ağır ceza mahkemesi 21 Mayıs 2021'yi yeni duruşma günü olarak belirliyor, yani iki gün sonra".
İnsanın başı dönüyor, değil mi?.. "Hukukun" da başı dönüyor.
Avrupa'nın başı çoktan ve defalarca dönüyor.
12 Mayıs'ta Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi bir kez daha, dördüncü kez, Türkiye'ye "Osman Kavala'nın tahliye edilmesi" yönünde çağrıda bulunuyor.
İddia çok ancak, hukuki geçerlik taşıyan kanıt yok, üç ayrı suçlamada da öyle.
Kavala Gezi eylemlerinin planlayıcısı, yöneticisi, finansörü iddiasıyla yargılandığı Gezi Davasında iki kez beraat ediyor, AİHM derhal serbest bırakılmasını istiyor:
"Tutuklamada siyasi etkenlerle yetkinin kötüye kullanılmış olmasına" işaret ediyor.
Kör düğüm haline gelen kanıtsız suçlamalar zincirinde, değişmeyen bir gerçek var:
Osman Kavala onca beraat ve AİHM kararlarına rağmen, birbirini yok sayan çelişkili hükümler sonucu, üç buçuk yılı aşkın süredir hapiste.